İSLAMİYETTE BEDDUANIN YERİ…
Yetkili veya makam sahibi kişiler hakkında iki çift söz etmek istiyorum ama korkuyorum…
Yooo…
Yanlış anlamayın şahıslarından en ufak bir korkum yok, ateş olsalar cürümleri kadar yer yakarlar, o ayrı bir konu.
Ben Allah’ın gazabından korkuyorum.
Çünkü Beddua etmek, lanetlemek istiyorum, yapamıyorum…
Neden?
Oturdum aklımın erdiği kadar Kuran’da “Beddua ve Lanet” etme konusunda araştırma yaptım.
İstedim ki kaş yaparken göz çıkarmayayım…
İstedim ki sinirle kalkıp zararla oturmayayım…
İstedim ki “Beddua ve Lanet” okurken, o “Beddua ve Lanet” bana dönüp zarar vermesin…
Edebildiğim kadar yaptığım araştırma sonucunda, “Beddua ve Lanet”in Yüce Allah’ın tasarrufunda (Yanlış ifade ediyorsam affola) olduğunu gördüm.
Onlarca ayette “Lanet etmeyi” sadece Allah katında yapılabileceğini gördüm.
Elbette doğru gördüysem, anladıysam…
Ama gördüm ki ben inanan bir insan olarak bir kişi hakkında “Beddua” edemem ve “Lanet” edemem. Haddimi aşmış olurum diye düşündüm…
Yetinmedim, bilenlere sordum…
İfade ettikleri benim düşüncemi doğrular nitelikteydi…
İnsanlar başka insanlara karşı “Beddua” etmemeli ve ayrıca ne kadar canları yanarsa yansın, “Lanet” etmemeli…
Ama canımızı yakıyorlar, ne yapmalıyız?
XXX
Birkaç kez yazdık…
Dedik ki vatanımız deprem bölgesindedir. Eğer bu bilinç ile gereken önlemleri alamaz isek, hem manevi hem da maddi çok ağır kayıplar veririz.
Maddi kayıpları karşılamamız mümkün. Millet olarak el ele verir toparlarız.
Ya manevi kayıplarımızın hesabını kim verecek?
Can kayıplarını kim yerine tekrar koyacak?
Bunları geri getirmek, yerine koymam mümkün mü?
Elbette değil ve artık bıçak kemiğe dayandı ve nutuklardan bıktık…
Siyasilerin afet bölgelerinde boy göstermesinden bıktık…
Reklam meraklısı bakanların yıkıntı üzerinde telefonla poz vermesinden bıktık…
Bıktık… Bıktık… Ve bıktık…
Başka nasıl anlatılabilir, anlayabilmiş değilim, inanır mısınız?
Burada araya girip Kayseri için söyleyeceklerim var…
Sahabiye Mahallesi “Kentsel dönüşüm” adı verilen proje içinde yıkılıp yeniden yapılıyor.
Orada oluşacak hak kayıplarını bir kenara bırakıyorum. Hak kaybı olmaya da bilir.
Kayseri’nin altı, yani zemin, yüksek binaların yapılmasına elverişli yapıya sahip değil. Gerçi Kayseri, birinci derece deprem bölgesi değil ama inanın 6,9 şiddetinde bir deprem olsa, o yüksek binaların birçoğu yıkılır.
Ancak “Rantın” insan canından daha önemli olduğunu çoğu kez görüyoruz.
Bana hiç kimse kalkıp da maval okumasın bu konuda…
Bugün İzmir’de yaşadığımız depremin aynısını ülkenin birçok yerinde bu sene içinde yaşadık. İzmir’de yıkılan binaların bulunduğu zemin, çürük zemin, geçmişte sazlık, kamışlık idi.
1999 depreminde 20 bin vatan evladı canını kaybetti…
Ve biz akıllanmadık…
Akıllanmadığımız gibi önlem de almadık.
Ayrıca deprem için toplanan paraların nereye gittiğini, harcandığını da bilemiyoruz.
Elbette depremin zamanını bilmek mümkün değil ama İstanbul depreminin eli kulağında ve halen bir hareket yok.
Millet göz görerek ölüme gidiyorlar, farkındalar mı?
Bana kalırsa farkında olmadıkları gibi umurlarında bile değil ve deprem olacak can kaybı olacak, ağlaşacaklar ve dinleyecekler…
Kimi mi dinleyecekler?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı saçma sapan sözlerini dinleyecekler, ne yazık ki inanacaklar, şükür edecekler hayatta kaldıkları için…
Bakın ne diyor.
“Esasında deprem afeti bize hem dünya için, hem de ahiret için bir uyarıda bulunuyor. Deprem, kıyametin bir örneğidir, alıştırmasıdır.”
Sanki daha önce kıyameti gördü ve yaşadı…
İslam, ilime öncelik verir… İslam akıla öncelik verir…
Ve önemler arasında bu sözün en ufak bir yeri yoktur. Açıklamanın da “Akıl” ile “İlim” ile “Kuran” ile hiç ilgisi yok…
İslamiyet, yaşama hakkını en önde tutar Ali Erbaş, öğren bunu… Can kaybı belki 100’ü geçecek, sen bunların vebalini çekeceksin…
Ali Erbaş, en azından bu saçma sapan sözlerinden ötürü artık görevini bırakıp gitmelidir.
Ve ben işte bu söz için Ali Erbaş’a söylemek istediğim sözleri söyleyemiyorum, korkuyorum…
En doğrusunu yapıyorum sana Ali Erbaş…
Seni Allah’a havale ediyorum.
Allah, her şeyi bilendir, görendir kuşku yok ki…