Konunun önemine binaen söyleyeceğimiz ilk nokta inanma meselesinin teatik olup olmayacağıdır. (teati edilip edilemeyeceğidir). İnancın teati edilmesi mümkün değildir. Ama çoğu insan inanmayı teati etmeye yani karşılıklı müzakere etmeye, elverir ki bu müzakereden sonra şayet karşı taraf kendini ikna ederse onun tarafına geçmeye müsait bir inanç kimliği etrafında döner, dönebileceğini va’z eder. Hatta antik demokrasi modelinin modern demokrasilerle farkının bu olduğuna bile kendini böyle ikna eder. Bu modern bir yanılmasadır. (illusion) İkna edilme meselesi de teatiktir. Biz-ler ikna edilemeyiz, edilmemeliyiz. Çünkü imanımız vardır. Liberal kabiliyetin karşılıklılık (reciprocity) prensibi de bir anlamıyla bu konuyu önceler. Yani o da teatiktir, ki bu bir modernité kabiliyeti oyunudur. Sadece şunu der-iz: Ben senin –yaşam- alanını kabul ediyorum sen de benim inanç alanımı kabul et. (öyle mi?) Bu bölüşümlülük (1) aslında imanı anlamamak demektir ve de kavramamak da. Bu anlamıyla inanç ve iman arasında müthiş fark-lar vardır. Mesela Mekkeli Sevgili (as.) ’sizin dininiz size bizim dinimiz bize’ ayetini okuduktan kısa bir süre sonra Mekke toplumuna inneddine indallahil İslâm (Alî imran-19) ayetini okumuş ve meseleyi pagan Kureyş gerçekliğine ilan etmiştir. Paganlık bu anlamıyla evrensel yöreselciliktir. (universé localism) Paganlığa özgürlük ve dayanışma kabiliyeti üzerinden methiye düzen bir iman olamaz. Olabilirlik vehmi bu anlamıyla fasittir. Fûska (fisk’e) düçardır. Ortak yaşam meselesi (2) bu anlamıyla İslam’ın hayat prensiplerine müthiş gerekçelendirmeler ile ulaşır. Nedir o? İnsan hayatı önemlidir ve kutludur. İnsanın haysiyeti korunmalıdır. Mal ve mülk edinme hakkı, çoğalma içgüdüselliği sağlanmalıdır. Ve kesinlikle ırksallık reddedilmelidir. Çünkü İslam aynı ırkların tesanütü prensibini o ırkın kurdu (weakness) olarak görür. Irkların dayanışma kabiliyeti diğer ırkları dışlarken veya köleleştirirken hiç hesaplamadığı bir şey ile karşılaşır. O da aynı kan kimliği becerilerinin (saf ırk) belli bir süre sonra iflasıdır. Bu anlamıyla ırk temelli devlet teşkilatları da antik dönemden beri çok çabuk yıkılmıştır. İslam bütün ırkları kan kimliği içeriği ile iman dairesine alır. Bu da İslam toplumunun dayanılmaz üstünlüğünü doğurur. Anadolu kıtasının yıkılmazlık kimliği bütün ırkları teati (exchange) ederken millet ve iman birliğine davet etmesidir ki bu davet, kutlu bir davettir. İşlerliği her yüzyılda kendini yeni bir süreçle âlemîn önüne kendi (iç-dış) zaferiyle koyuverir. El vâkî minel hâkk.