AKP iktidarının 18 yıldan bu yana başarı gösterdiği üç temel konuları var…
Bir, Dini saptırarak kullanmak…
İki, umutları körükleyerek kullanmak…
Üç tarihi çarpıtarak kullanmak…
Siyasetten edebi ve adabı kaldırmak..
Bizler muhalefet ettiğimizde soruyorlar, “Hiç mi iyi yaptıkları bir şey yok” diye…
Var, işte en iyi yaptıkları şeyler bunlar…
Diyanet İşleri Başkanlığının başında, sadece cübbe meraklısı birisi var. İktidarın yanlış uygulamalarına tek söz söylemiyor ve Giresun’da yaşanan felaketi “Kader” olarak yutturmaya balkıyıor ve insanlara “Sabır” diliyor. Daha önce binlerce örneği var ama en acısı, Kuran-ı Kerim’i miting meydanlarında ellerine alıp sallamakla yaptılar…
Umutları körüklüyorlar, yanlış bilgi vererek insanları aldatıyor, “Müjdeler” vererek dün verdikleri yanlış l-kararlar üzerine diğer yanlışları ekleyerek yükselmeye çalışıyorlar. 50 milyon dolar bulamıyorlar (Güya) 5 milyar dolarlık doğalgaz kuyusu açmaya kakıyorlar.
(Bu konudaki aldatmacayı derinlemesine anlatacağız fırsat bulursak.)
Tarihi istedikleri gibi değerlendiriyorlar, Osmanlı tarihi ile Cumhuriyet tarihini iç içine sokarak Osmanlı dönemini yüceltmeye çalışıyorlar.
Geçmiş yüz yıl içinde “Tek Lider” olma başarısını gösteren ve dünyanın “Asrın Lideri” olarak kabul ettiği Atatürk ile yarışa giriyorlar.
Sorsanız; Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti Devletini kurdu siz ne kurdunuz diye, cevaplar bile yok. Kurdukları tek şey, hemen herkesin İçişleri Bakanlığına dilekçe vererek kurabileceği siyasi parti, onu da AKP olarak kurdular. Ama asrın lideri olma çabalarını sürdürüyorlar. Oysa “Asrın liderini” ancak tarih belirler…
Milli Bayramlarımızı görmezden gelmeye çalışıyorlar, beceremiyorlar. Vatandaş bütün baskılara rağmen her sene kutlamaya devam ediyor…
26 Ağustos 1071 tarihinde yapışan ve Selçuklu Devletinin zaferi ile sonuçlanan Malazgirt Meydan Muharebesi ile Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun ayak sesleri olan 30 Ağustos 1922 tarihinde Yunanlılara karşı girişilen meydan muharebesini hiçe sayıyorlar.
Malazgirt Meydan Muharebesi, Selçuklu hükümdarı Alp Aslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen arasında yapıldı ve zaferiyle sonuçlanan bu muharebeden sonra, Türkler ilk kez Selçuklu Devleti ile Anadolu’ya girdi.
20 Ağustos 1922 yılında gazi Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Türk ordusu, Yunanlıları Anadolu’dan temizleyerek, Anadolu’dan bir daha çıkmayacaklarını, dünyaya ilan edip kabıul ettirdiler.
Eğer 30 Ağustos 1922 tarihinde bu zafer kazanılmasaydı, şimdi üzerinde yaşadığımız topraklarda “Türk” olarak hiç birimiz yoktuk…
Şimdi söyler misiniz bana, bu tarihi küçümsemek, yok saymak kimin haddine…
Öyle şaşkınlar ki, çarpıtıyorlar, çarpıtırken de çarpılıyorlar farkında değiller…
18 Ekim 1912 yılında İtalya Krallığı ile Osmanlı İmparatorluğu arasında Lozan’ın Uçi semtinde yapılan ve adı tarihe “Trattato di Losanna yani Lozan Antlaşması” olarak geçen ve 12 adaların İtalyanlara bırakan antlaşmayı ki o antlaşma yapıldığında Osmanlı İmparatorluğunu başında Abdülhamit Han vardı. Lozan Antlaşması ise 24 Temmuz 1923 yılında, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ki başında Gazi Mustafa Kemal Atatürk vardı, İsmet Paşa liderliğinde yapıldı.
“Trattato di Losanna” yani “Lozan Antlaşması”nın metni, o otelin duvarında bugün de asılıdır.
Lozan şehrinde, Leman gölü kıyısında Beau-Rivage Palace otelinde imzalanan Antlaşma, Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı temsilcileri tarafından imzalandı.
Bu antlaşma ile “Yedi Düvel” Türkiye Cumhuriyeti Devletini kabul ettiler.
Anadolu’nun sınırları, diğer bir deyişle tapusu olarak bu antlaşma ile Türkler’in olduğunu kabul ettiler.
Her ki antlaşmanın da Lozan’da yapılıyor olmasını kullanarak, 12 adaların Yunanlılara bu tarihte verildiği yalanını uydurdular.
Nasıl güneşi balçıkla sıvayamazsanız, tarihi gerçekleri çarpıtarak da verseniz, gerçek bir gün yüzünüze şamar gibi çarpar…
Zaman zaman ifade ettiğimiz gibi, bu iktidarın dördüncü ve çnemli başarılarından brisi de, siyasetten edebi ve adabı kaldırarak yerine edep ve adap dışı söylemleri kullanarak, kavga ve kaoston siyasi çıkar sağlamak…
Meydanlarda hançere patlatarak yapılan hakaret dolu sözler ile milleti etkilemek…
Çünkü bu millet, biliyorlar ki kavgayı seyretmeyi çok seviyor.
İşin en ilginç ve üzüntü veren tarafı ne biliyor musunuz?
Milletin yarısının bunlara inanması…
Bir kısmı umutlanarak inanması.
Diğer büyük bir kısmının ise cehilliğinde inanması…
Biz çocukken büyüklerimiz, kış aylarında etrafına toplar, gelin size “Menkıbe” anlatayım diyerek, masal kahramanlarının olağanüstü hikâyelerini anlatırlardı…
AKP iktidarı da 18 yıldan buyana millete “Menkıbe” anlatıyor, bir kısım da ağızları açık dinliyor ve ne yazık ki dinlemeye de devam edeceğe benziyor.
XXX
Yarın 30 Ağustos Zafer Bayramı, millet olarak coşkuyla kutlayacağız… Zaferin mimarlarını saygı ile anacağız, Anadolu topraklarını bize “Vatan” kıldıkları için minnet ve şükran duygularımızı rahmet dileyerek anacağız.
30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun…