Bu yaşıma kadar hiç güvenmediğim Kurumların başında Siyaset Kurumu gelmektedir. “Dostlarına ve çevresindeki insan yapısına bakarak, o insanın kişiliğini öğrenirsiniz”. Demek oluyor ki herkes kendi kalitesine göre, kendi karakterine göre arkadaş ediniyor ve ahlak yapısı da o ölçüde gelişim gösteriyor. Çevresindeki en yakınından en uzağına kadar herkesi kendi ihtiyacı kadar sever. Çünkü onun sana olan ihtiyacı bitince, kendi egosunu tatmin edince, istediği makama gelince sevgisi de dostluğu da biter. Aynı yola baş koyduklarını, aynı amaç uğruna mücadele etmek için anlaştığı dostlarını, yolda bulduklarıyla değişen karakter yoksunlarıdır bunlar.
Tüm yaşadıklarım, tecrübelerim ve çevremdeki insanların bir yere gelme hırsları, birbirlerinin omuzlarına basarak yükselme azimleri ve riyakarlıkları bende güvensizlik telkin ediyor. İnsani sorumluluğunun gereği olarak güzel bir proje sunan, düşüncesini hayata geçirmek için mücadele eden, yetenekli bir gencin önünü kesmek, engel çıkartmak, oradaki demirbaşların asli görevi olarak görülmektedir. Güç sadece kendilerinde olmalı ki, saltanat ve despotluğunu devam ettirebilsin, el etek öptürmekten, kendisine yalakalık yapılmasından mutlu olsun. Vatan, Millet sevdalısı olduğunu anlatmasına kanmayın, yeter ki şahsi çıkarlarının ve kibirli yaşamasının önü kesilmesin, feda edemeyeceği hiç kimse ve hiçbir kutsalı yoktur.
Adaleti, Demokrasiyi, Ekonomiyi ve İnsan Haklarını savunma anlayışları, kendi yönetimlerine zeval vermediği, kendilerini iktidarda tutuğu sürece geçerlidir. Birbirlerine karşı sahte dostluğu, ikiyüzlülüğü, özlerinde olmasa da sözlerinde varmış gibi sunmayı ve gözyaşı dökmeyi çok iyi bilirler, duygu sömürüsü yapmakta çok mahirdirler. Hakaret dilleri çok güçlü, derler ya günyüzü görmedik küfürler, belden aşağı vurmalar, kelime haznelerini zenginleştirir. Nezaket, asalet, onur, haysiyet ve utanma duyguları hiç yok desem yeridir, çünkü kendinden olmayanlara küfür etmedikleri gün yok. Kadınlardan, çocuklardan, yaşlılardan, seçmenlerden ve Ecnebi Milletlerin temsilcilerinden hicap etmiyorlar, yüzleri kızarmıyor.
Koltuklarına yapışmış zatı muhteremler, o kadar kötü bir miras bırakıyorsunuz ki, iyi eğitimli ve dürüst gençlik belki de reddi miras yapacaklar. Birçoğunuz bu Dünyadan göç edeceksiniz, yaşanan olumsuzluklardan bihaber olacaksınız ama kan bağınızı taşıyanlar belki utanacaktır. İzinizden gidenler, sizi takip edenler aynı üslubu kullanıyor, yani hadsizlik ve kaba kuvvet. Tavsiyem odur ki şöyle derin bir nefes alsanız da, yaptıklarımızdan nedamet duyduk ve pişman olduk, rakiplerimizden, direkt üzdüklerimizden ve insanlıktan özür diliyoruz deseniz, tövbe etseniz….