Gerçekten deli…
Bu delinin biran önce dünya siyaset sahnesinden bir şekilde çekilmesi artık zorunlu hale geldi.
İran ordusunun önemli adamlarından Tümgeneral Kasım Süleymani’ye yapılan ve öldürme amacı taşıyan suikast için Pentagon’a emir veren Trump, gerçekten delirmiş olmalı…
Yaklaşık 10 sene İran’da yaşadım. Tam ikametle değil ama gidip geldim.
Bu süreç içerisinde İran Devrim Muhafızlarının bazı önde gelenleri ile de tanışma olanağım oldu. Onlarla siyasi sohbetlere de girdim her ne kadar fikrimiz uyuşmasa da.
Ama öğrendiğim bir şey çok net…
İran’a saldırmak akıl işi değildir.
Tümgeneral Kasım Sülaymani’nin önemli komutanlardan biri olduğunu ifade ettim. Ancak onun yerine geçecek İran ordusu içinde o kadar güçlü ve lider nitelikli generaller var ki, Süleymani onların yanında barış güvercini kalır.
Hal böyle olunca…
Amerikan halkının bir bölümünü bile şok eden Trump’ın “Öldürün” emri, gelecek günlerde gerek Amerikan halkı ve bölgedeki silahlı güçleri, gerekse Türkiye, Suriye, Irak ve Lübnan coğrafyası ile Amerikan Deniz güçlerinin seyir halinde oldukları Basra körfezi her an cehenneme dönebilir. Dolayısıyla Arap coğrafyası “Amerikancı” davranışlarından pişman olabilirler…
İran, kesinlikle Amerika liderinin zekâ özürlü, hatta yoksunu davranışına bir şekilde cevap verecektir, kesin olan bu. Sınırları ne olur, orasını kestirmek mümkün değil…
İran’daki Devrim Muhafızlarının eski üst düzeydeki dostlarımla ile telefon görüşmesi yaptım, “Ne olacak” dedim…
Oldukça sakinler ama öyle bir sakinlik ki, fırtına öncesi sessizlik gibi.
Amerika, sonuçta Ortadoğu coğrafyasında akıl yoksunu başkanının giriştiği işlerden sonra başına bir iş getirecek. Kesin olan bu. Ancak Amerika ile birlikte kendini yakacak olanlar kimler, orası şimdilik karanlıkta.
Umarım ve dilerim ki bir şekilde etkileneceğimiz bu kavganın içinde olmayız.
Libya’ya pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak da var ve bu da ihtimal dâhilinde…
XXX
Libya’ya giderken derken, Perşembe günü Cumhurbaşkanlığı teskeresi TBMM’inde görüşüldü ve kabul edildi. Kabul oyu verenler belli, AKP, MHP ve BBP’nin desteği ile kabul edildi.
Cumhurbaşkanlığının “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına” diye başlayan teskeresi mecliste okundu, saatlerce tartışıldı, üzerinde konuşuldu ve oylandı…
Sonuçta Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme yetkisi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Tek başına” yetkili kılacak şekilde verildi.
“Libya'da Şubat 2011'de meydana gelen olayları takip eden süreçte demokratik kurumların inşa edilmesine yönelik çabalar, artan silahlı çatışmalar sebebiyle akamete uğramış, ülkede parçalanmış bir yapı ortaya çıkmıştır.” Gerekçesiyle başlayan tezkere ile, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın istediği “Libya’ya asker gönderme yetkisi” içindeki bazı yetkiler, gelecekte Türkiye için oldukça kontrolü güç ve tehlikeli sonuçlar doğurabilecek niteliktedir.
“Libya'da ateşkes tesis edilmesi, siyasi bütünlüğün oluşturulması ve işleyen bir devlet mekanizmasının kurulmasının mümkün olamaması üzerine, Libya'da barış ve istikrarın tesisini teminen, Birleşmiş Milletler kolaylaştırıcılığında Libya'daki tüm tarafların katılımıyla yürütülen ve yaklaşık bir yıl süren Libya siyasi diyaloğu sonucunda Libya Siyasi Anlaşması 17 Aralık 2015 tarihinde Fas'ın Suheyrat şehrinde imzalanmıştır…” vurgusu yapılarak, teskerenin ana gerekçesi oluşturulmuş görülmektedir…
Öte yandan Türkiye ile Libya arasında “Deniz yetki alanının sınırlandırılması” anlaşmasına da vurgu yapılarak şöyle denilmiştir.
“Türkiye ile Libya arasında imzalanan ve yürürlüğe giren Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası'yla daha da gelişen iki ülke arasındaki tarihî, sosyal, siyasi ve ekonomik köklü ilişkiler dikkate alındığında, Libya'da ateşkes ve barışın tesisiyle istikrarın sağlanması Türkiye açısından büyük önemi haizdir.”
Ve bu açıklamalardan sonra, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın esas ve vurucu talebi gelmiştir.
“Bu mülahazalar ışığında” diye başlamış ve şu şekilde sonlandırılmıştır.
“…gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde Türkiye sınırları dışında harekât ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkân sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması…”
Verilen yetkiye dayanacak olan “Tek adam” istediği zaman, istediği şekilde, istediği miktarda güç ile ve istediği maksatla hareket edebilecek yeteneğe sahip olacak ve kimseye de danışmak gereğini duymayacaktır.
Kim nasıl düşünür bilemem ama bu kadar yetkinin adı, bir şekilde intihara teşebbüstür.
İntihara teşebbüs edince illa ki intihar etme zorunluluğu yok elbette.
Ancak Amerika Başkanı’nın da “Başkanlık” yetkileri içinde verdiği sorumsuz, düşüncesiz ve hangi akla hizmet bilinmez verdiği emir ile geldiğimiz nokta ortada…
TBMM çalışmalarını izledim, Libya’ya asker göndermeyi savunan AKP’liler, geçmişte Kıbrıs’a yapılan askeri müdahale sırasında Kaddafi’nin verdiği desteği örnek göstererek, Türkiye’nin de Libya’ya bu anlamda minnet borcu olduğunu vurgulamaya çalışıyorlar.
Oysa o Kaddafi’nin alaşağı edilmesi sırasında AKP iktidarının kılı bile kıpırdamamıştı. Ama şimdi Libya’da “Meşru” sayılan yönetim İhvan tarafı olduğu için mi destek vereceğiz?
O İhvan teşkilatının iflah olmaz Atatürk düşmanı olduğunu bile bile…
İnşallah Türkiye olarak askeri bir delilik içinde olmayız diyeceğim ama ya bize saldıran olursa?...
Bu birincisi ve ikincisine gelirsek, İran’ın Amerika’ya vereceği cevabın bir tarafında inşallah olmayız…