Bugünün başlığı “Hani Komutanlar” ama ben önce çok üzüldüğüm ve Tüm Türkiye’nin tanıdığı dostum, arkadaşım Hafız, Mevlidhan İsmail ÇOŞAR hocamızın elim bir trafik kazası sonrasında eşi ile birlikle hayattan koptuğunu haber vermekle başlayacağım.
Kendisiyle 1992 yılında tanıştım, kaynaştım ve o günden sonra dostluğumuz hep sürdü gitti.
Allahtan rahmet diliyorum. Sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Mekânı cennet olsun kendisinin ve eşinin…
XXX
Üzüntülerimiz üst üste geliyor…
Yine şehidimiz ve yaralılarımız var…
Dün akşam bütün bunları düşünürken aklıma takıldı. Ortada görünen Hulusi Akar ve görevi Milli Savunma Bakanı…
Sonra aklımı yokladım…
Bu ülkenin ordusunun Genelkurmay Başkanının, Kuvvet Komutanlarının adı neydi?
En sonunda hazreti Google’ye müracaat ettim, komut kademesinin isimlerini öğrendim…
AKP iktidar olmadan önce bu kademedeki tüm komutanların adını ezbere bilirdik. Sırayla sayayım aklımın erdiğinden başlayarak…
Ragıp Gümüşpala, Cevdet Sunay, Cemal Tural, Memduh Tağmaç, Farık Güler, Semih Sancar,Kenan Evren, Nurettin Ersin, Necdet Ürağ, Necip Torumtay, Doğan Güreş, İsmail Hakkı Karadayı, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Hilmi Özkök, Yaşar Büyükanıt, İlker Başbuğ, Işık Koşaner…
Bu isimleri hafızamı biraz yoklayınca çıkarabiliyorum. Bundan sonrakiler flu…
Necdet Özer vardı galiba, sonra Hulusi Akar oldu. Google’nin verdiği bilgiden öğrendiğim kadarıyla yeni Genelkurmay Başkanımızın adı Yaşar Güler imiş…
Ancak bu Genelkurmay Başkanı ya ortalıkta hiç yok ya da Milli Savunma Bakanının yanında figüran gibi görüntü veriyor.
Buradan da anlaşılıyor ki, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, aynı zamanda ve fiilen Genelkurmay Başkanı görevini yürütmektedir.
Harekât merkezinde etrafında komutanlar, harita ekranda, ya da harekâtı ekrandan izliyor. Emirler veriyor, sonuçları analiz ediyor…
Sonuç?...
Her gün şehit ve gazi haberlerini almaya devam ediyoruz.
Tam da bu satırları yazarken yine acı haberi alıyoruz…
İki şehidimiz ve altı yaralımız var…
Bütün bunları millet olarak yaşarken, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, gurup toplantısında, "Millet İttifakı'nın iktidarında şehitler tepesi boş kalacak" diyen CHP lideri Kılıçdaroğlu'na mutat şekilde ve bilinçsizce saldırıyor ve şöyle diyor…
"Şehitler tepesi boş kalacak diyen kişi bu ülkeyi düşmana teslim etme peşinde demektir."
Arkadaş ya…
Bu kadar acının, bu kadar sıkıntının, bu kadar yoksulluğun içinde yaşarken şimdi komedinin sırası mı? Gülecek halimiz var mı?
Var say ki gülecek halimizi yaratalım da neremizle gülelim?
Sen vazgeç Bay Kemal ile uğraşmaktan…
Dediğini yerine getir bi görelim…
Hani “…omuzlar üzerinde baş kalmayacak” tı?
Sen nutuk çekerken sahadan şehit ve gazi haberleri geliyor Bay Erdoğan, farkında mısın?
Elbette senin için önemli değil ve “Şehitler tepesi”nin anlamını da bilmiyorsun.
Senin için şehit “Kelle” ile ifade ediliyor. Sayısı bile önemli değil, üç birkaç tane ki ne önemi olur.
Koşa koşa Moskova’ya gidiyorsun, neden?
Ardından da ABD’ye gidersen hiç şaşırmam, nasılsa Sarayın altında git-gel Konya yeni yoldan üç saat…
Şu lafa da bakar mısınız?
“Son olarak İdlib’de rejimin saldırısında hayatını kaybeden 36 askerimizin de aralarında olduğu nice askerimizi toprağa verdik. Hiçbir şehidimizin tek bir damla kanı boşa gitmiyor.”
Peki, boşa gitmiyor da nereye gidiyor bir de onu açıklasan diyorum…
Vatan toprağını sulamıyor, o kesin…
Ama o kanları dökülen coğrafyayı “Vatan Toprağına” katacak isek, hiç itirazımız olmaz, hatta biz de varız derim.
Ama seni orada burada çarşafı bedenlerine sarıp da karşılayanlar gibi değil, harbiden.
Elbette bu savaş bir gün şu veya bu şekilde bitecek.
Vatanımızın bir parmak boğumu kadar toprağına, bir adet çakıl taşına göz dikenin gözünü çıkarırız, o başka…
Ancak Suriye olayının hesabını birileri verecek.
O da Siz olmayasınız?