Çok sevdiğim bir arkadaşım ziyaretime geldi, geç kaldığı konuda özür beyan etti ve başladı sohbetle karışık sorgulamaya, hangisi daha zor oldu, hangisine daha kolay alışabildin dedi? Bir müddet sessiz kaldım ve gözlerine dikkatlice baktım. Anlamadın galiba dedi? Evet anlamadım, konuyu nereye getireceğini ve hangi konuda sorguya çekildiğimi pek anlamadım. Ürkek bir yüz ifadesi ile cevap vermeden süzmeye başladım. Senin çok zeki olduğunu düşünüyorum ama hayal kırıklığına uğrattın beni dedi, ne demek istediğimi nasıl anlamazsın, nasıl anında cevap vermezsin dedi. Hem soruyu kafamda çözmeye çalışıyorum, hem de nasıl bir cevap bekliyor diye düşünürken bir soru daha geldi.
Babanın yokluğuna mı daha kolay alıştın, Annenin yokluğuna mı daha kolay alıştın dedi, ayaklarım yere bastı, gözlerim fal taşı gibi parladı. Ne farkı olabilir ki, ikisi de canım, biri Babam, diğeri Annem dedim. Dünyaya gelmemde, yetişmemde, Eğitimimde, İş kurmamda, toplum içine çıkmamda, iyi günümde ve kötü günümde hep yanımda oldular, ikisine de minnet duygularımı sunuyorum. Allah’tan rahmet ve af diliyorum dedim. Babamla konuşmadan, bakışarak anlaşırdık ve çok resmi bir yaşam anlayışımız vardı, annemle her şeyi enine boyuna konuşarak, şakalaşarak anlaşırdık. Çocukluğumda gördüğüm ilgi ve şefkatin bir kısmını annem yaşlanınca ben gösterirdim, daha çok ruhunun ve kalbinin okşanmasına ihtiyaç duyardı bende gereğini yapmaya çalışırdım. Bunda nasıl bir ayrım yapabilirim, nasıl bir seçim yoluna gidebilirim ve nasıl birini diğerine tercih edebilirim ki dedim. Ayağa kalktı, ben gidiyorum Faruk’cuğum, sen düşün, kafanda netleştir, sana sorduğum soruyu kendi kendine sor, cevap bulursan bana da söyle dedi.
Akşam eve gittim kitap okurken, Tv. Seyrederken, mutfakta, yatakta ve evin her köşesinde bu soruya cevap ardım. Gerçekten hangisinin ölümüne daha çabuk alıştım, hangisi beni daha yalnız bıraktı? Babam, 2013 yılının 20 Şubatında. Annem, 2020 yılının 23 Aralık gününde vefat etti. Aralarında 8 yıla yakın bir zaman farkı vardı. Babam vefat ettiğinde defin işlemini yaptıktan sonra eve geldim ki annem evde ve beni karşıladı gel oğlum, Allah sizlere ömür versin dedi. Annem günün her saatinde benimleydi, eve girenin çıkanın hesabı yoktu, şu korona illeti yoktu, her akşam tüm aile fertleri evde toplanırdı, arkadaşlarım ve komşularımız sıklıkla ziyaretimize gelir ve yanımızda olduklarını hissettirirlerdi. Her geçen gün Babama alışmaya başlamıştım ve acısı hafifliyordu. Annemin vefatında defin işlemini yaptığımız günün akşamında eve geldim ki Ruhiye’den başka kimse yok, aile fertleri yok, taziye eden yok, kapıyı çalan yok, arkadaşlarım yok, hülasa kimseler yok, annem yok. Korona illetinden dolayı gelemeyenler günün birinde gelecekler ümidim var ama Babam ve Annem bu Dünyada artık benimle olmayacaklar, gelmemek üzere gittiler ve kız kardeşim Ruhiye’yi annemiz ilan ettim.
Şimdi bana sorulan soruya net cevap veriyorum, Babama kolay alışmışım, Anneme hala alışamadım, alışır mıyım bilemiyorum. “Anne her ailenin güneşidir, bir ailede anne olmazsa, o ailede büyüyen çocuklar gölgede kalmış meyveler gibi olgunlaşamazlar, naçar kalırlar ve boyunları bükük olur”.