Hadi hep birlikte katıla katıla gülelim…
İster misiniz?
Çünkü gülmemek için bir mucize şart, olmazsa olmaz, farza yakın ayıp olur, gücenirler çünkü…
Peki, bu kadar gülmemizi gerektiren konu ne?
Konu şu…
Geçen sene, yani 2020 yılında İstanbul’un fethi nedeniyle düzenlenen törenlerden bir bölümü de Fatih Sultan Mehmet’in türbesinde yapılacakmış.
Bu mekânda ayrıca Fatih’in eşi Gülbahar Hatun’un da türbesi var…
Törene giden Ekrem İmamoğlu, türbe dışında, tek başına veeee, elleri arkasında yürüyor törenin yapılacağı mekâna doğru…
Şimdi sıkı durum…
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun hakkında, elleri arkada yürümesi ile ilgili soruşturma açıldı.
Geçen yıldan bu yana konu olan olay hakkında, İçişleri Bakanlığı Sözcüsü İsmail Çataklı tarafından açıklama geldi ve şöyle dendi açıklamada…
"İmamoğlu'nun bir ziyareti esnasında Fatih Sultan Mehmet’e ait türbeye saygısızlık yaptığı iddiaları ilgili."
Konuya tekrar döneceğim ama, gelin bir anımı anlatayım bundan önce…
XXX
İlk kez İran’a gitmiştim…
İran’ın önemli ve büyük şehirlerinden birisi de Meşhed ve bu şehirde Şiiler için önemli olan bir “İmam’ın” türbesi var.
İmam Rıza türbesi…
XXX
(Ali er-Rıza, tam ismi Ali bin Musa ibn-i Cafer, İslâm Peygamberi Muhammed'in yedinci göbekten torunudur. Şiîliğin İsnâaşerîyye mezhebinde ve onun kolları olan Câferîlik ile Alevîlik'te 12 imamlardan "8. İmâm" olarak yer alan "Ali er-Rıza", Mûsâ el-Kâzım'nın oğludur.Tam adı ile babası Musa el-Kâzım bin Câʿfer es-Sâdık, 12 imamlardan “7. İmam” olarak anılır ve türbesi de Bağdat’tadır. Bağdat’ta burayı da görmüştüm. Aynı görüntüler vardı.)
XXX
Bize rehberlik eden arkadaş, “Görmek ister misiniz?” dedi, meraklıyız ya, “Elbette görelim” dedik ve akşam üzeri İmam Rıza’nın türbesine doğru yürümeye başladık.
O ne şaşa, o ne gösteriş, türbenin koca kubbesi, altın kaplama., muhteşem bir yapı.
İçeri girdik, duvarlar olduğu gibi kristal kaplı ve inanılmaz bir aydınlık yapıyor. Burası anladığım kadarıyla aynı zamanda “Cami” olarak da kullanılıyor. Namaz kılınacak mekânı da var.
Türbenin bulunduğu yere doğru yaklaştık. Demir kafes içinde, arada kadın ve erkekleri ayıran ayrıca demir kafesler var.
Ancak, öyle bir yoğunluk var ki, o kalabalık içinde demir kafesinin yanına yaklaşmanın imkânı yok. Elbette biz yaklaşamadık bile ama atmosferi bile insanı etkiliyordu.
Rehberimiz, İmam Rıza Türbesi’ne günlük ziyaretçi sayısını söyleyince inanamadım. Sonradan öğrendim ki, Tahran’da Meşhed’e saat başı uçak seferi var ve en az 3 ay önceden bilet almak gerekiyor. Özel araç ve otobüslerin sayısının haddi hesabı yok. Millet Kâbe ziyareti gibi gidiyor.
Daha sonra Irak’ta Necef‘de İmam Hz. Ali ve Kerbela’da Hz. Ali’nin oğlulları, torunlarının mekânlarını da gördüm ki, buradan farklı değil. İran’dan buralara özel turlar düzenleniyor, ziyaret mekânları ana-baba yeri…
İran’da benzer o kadar çok mekân var ki, İstanbul’daki “Türbe”ler yanlarında hiç kalır. İnanç ve kültürlerinde var ama İslam’ın anlayışına uyduğunu söylemek mümkün değil oralarda gördüğüm saygı ile yaklaşma ve eşik öpme, ağlama ritüelleri…
XXX
Dönelim tekrar konumuza…
İnandığımız İslam anlayışında “Türbe”, kabir yerinden başka bir şey ifade etmez. İslamiyet’te kabir ziyaretinin adabı vardır, evet. Ancak fazla abartmak, türbelere başka anlamlar yüklemek, hele ki o mekânlarda yattığı bilinen veya sanılan kişilerden dileklerde bulunmak şirke bulaşmaktan başka bir şey değildir. Kabir başına varılır, selam verilir ve dua okunarak bitirilir. Bir talepte bulunmak veya özel bir ritüel uygulamak, inancımıza uygun değildir.
Hal böyle iken, mekânın bahçesinde ellerin arkada yürünmesinin ne gibi bir saygısızlık olacağını anlamak da ayrıca mümkün değil.
Örneğin ben, rahmetli babamın kabrine gittiğimde, duamdan sonra kabrin kenarına oturup, onunla sohbet etmeyi, geçmişi konuşmayı pek severim. Bir şey istediğimden değil, her zamanki gibi babamla sohbet etmeyi özlediğim için. Onu da tek başıma gittiğimde yaparım zaten.
Şimdi benim rahmetli babama duyduğum saygı, Fatih Sultan Mehmet’e duyacağım saygıdan daha mı az oluyor…
Güldürmeyin adamı yaa…
Ayrıca “Saygı” anlamında ne yapılacak, girildikten sonra sandukası öpülecek, arka arka mı çıkılacak, yoksa bir başka ritüeli mi var, bilsek…
Eğer “Saygı” böyle ise, işte o İslam inancına aykırıdır…
XXX
Gelelim başka bir konuya…
Ülke 17 Mayıs’a kadar “Tam kapanma” sürecine girdi ya…
Hatta marketlerde, çikolata, gofret, ampul, kalem, defter, güllaç filan gibi tüketmesek de olur maddeler var ya…
İşte bu “Tam kapanma” süreci içinde Ankara Gazi Üniversitesi Hastanesindeki göz randevuma gitmek için oturduğum evden saat sekizde, randevu kağıdımı da bağrıma basarak, taksiye bindim ve yola çıktım…
Sanıyorum ki kimse olmayacak, tenha her yer, herkes evinde oturuyor, rahatça gidip geleceğim. Gerçi her zaman aynı saatlerdeki trafik yoğunluğu yoktu ama herkes çift yolda karşılıklı harıl harıl gidip geliyordu.
Hastaneye varım, otoparkı tıka basa dolu.
Asansöre binip kata çıktım, gözlerime inanamadım…
Salon, her zamanki gibi tıka basa dolu ve çuluk çocukla birlikte gelenler bir ayrı…
Demek ki “Tam kapanma” asla mümkün olmuyor muş.
O zaman da bu salgın bir türlü bitmez, biline…
(Hakkında soruşturma açılır mı?)