GÖNÜL
Bir haber çıkmadı candan
Gözlerim görmüyor kandan
Ankara başıma zindan
Köye varmak ister gönül.
Güzellerin otağına
Yiğitlerin yatağına
Çıkıp Hınzırı Dağı’na
Orda durmak ister gönül.
Güzün savrulur harmanım
Dokuz gardaş bir de canım
Gömürgen Köyü mekânım
Bugün görmek ister gönül.
Çadırdaki def sesinin
Kulağında küpesinin
Tatlı Pınar bahçesinin
Gülün dermek ister gönül.
Güzel tutmaz bileğimi
Kabul etmez dileğimi
Arzularım mesleğimi
Çiftin sürmek ister gönül.
Kuzu seçildi meliyor
Kızlar makine siliyor
Kağnılar göçe geliyor
Haber vermek ister gönül.
Habib KARAASLAN kımızda
Neler yoktur sılamızda
Soğuk sulu yaylamızda
Bir dem sürmek ister gönül.
GURBET
Anam-babam beni gurbete saldı,
Bacım, kardeşlerim çok fikre daldı.
Erzurum’a geldim, memleket kaldı,
Eşi, dostu göremiyor gözümüz.
Kasavet başımdan bir zaman gitmez.
Memleket uzaktır, gücüm de yetmez...
Burda ne söylesem söz para etmez,
Uzaklardan duyulmuyor sözümüz.
Kazmayı alırdım, keven kazardım
Gördüğüm güzele türkü düzerdim.
Giyinip, kuşanıp süslü gezerdim,
Güzellere hiç geçmedi nazımız.
Güzel sevdim, sefasını sürmedim.
Bu dünyada muradıma ermedim.
Soldu ömrüm çiçeğini dermedim,
Onun için düzen tutmaz sazımız.
Bahçe olsam mormenevşe açarım,
Tren olsam tünelleri geçerim.
Bir kuş olsam kanatlanır uçarım,
Yürümeye derman tutmaz dizimiz.
Gözlerim yaşardı, ciğerim kopar!
Her zaman efkârım sılaya sapar.
Bizim köyler Yoğurt Bayramı yapar,
Belirsizdir baharımız, kışımız.
Der Habib KARAASLAN: Yaylaya göçer,
Tırpanını alır, ekinin biçer.
Can sağ olsun hepsi gelir de geçer...
Bir gün de sılaya döner yüzümüz.
HASRETLİK
Gurbet elde bakan olmaz yüzüme,
Kimse kulak vermez oldu sözüme.
Geceleri uyku girmez gözüme
Ah! Çekerek arzederim sılayı.
Akıttım gözümden kan ile yaşlar,
Beni eritiyor yârdaki kaşlar!
Ders borusu çaldı, vazife başlar
İçtimâ ettiler yine alayı.
Sevdiğimin koyununu koşamam
Ben yârimi görmeyince coşamam.
Erzurum dağını kardan aşamam,
Mecnûn gibi arz ederim Leylâ’yı.
Virane bahçenin bülbülü ötmez,
O yârin hayali gözümden gitmez.
Erzurum yayladır bana kâr etmez,
Ben istemem böyle yârsız yaylayı.
Der Habib KARAASLAN: Hiç mektup gelmez,
Kimsenin ettiği yanına kalmaz.
İzinli gitsem de gönlüm hoş olmaz,
Yârla barış işimizin kolayı.
İZİNDEN DÖNÜŞ
Günüm tamam olup yola çıkınca
“Gidiyorum dostlar, rahat ol” dedim.
Geri dönüp yaylalara bakınca:
“Ey Gömürgen şen olarak kal” dedim.
Keklikoğlu, Sofu Mahmut yolumuz,
İlkbaharda açılırdı gülümüz.
Gemerek’te müşkül oldu hâlimiz
“Treni beklerim anam bil” dedim.
Tren geldi titrer demir ağları
Meyve vermez Karagöl’ün bağları.
Şarkışla’dan seyran ettim dağları
“Gidiyorum Hınzır dağı kal” dedim.
Yine coşmuş Kızılırmak bulandı
Hanlı’ya gelince dağı dolandı.
Sivas’ta gurbetten gözüm sulandı
“Gel ağlama, gözyaşını sil” dedim.
Ekinler iyidir, rahmet bol olmuş.
Tembel olan, çalışana kul olmuş.
Divrik’te de sarp kayalar yol olmuş
“Tanrı bu devlete yardım kıl” dedim.
Çiçek açmış Erzincan’ın ovası
Dağıtılmış koçyiğitler yuvası
Çok güzeldir şu Kemah’ın havası
“Aç kapıyı temiz hava al” dedim.
Tercan’ı geçince işim zorluyor
Hava soğuk yüce dağlar karlıyor.
Erzurum’dan minareler parlıyor
“Şimdi uzaklaştı bize yol “ dedim.
Sevine sevine izine giden,
Ayrılık değil mi beni mahfeden!
Hasankale sıla oldu yeniden
“Sabah olsun vazifeni al” dedim.
Der Habib KARAASLAN: Sözüm kalmadı.
İzin istemeye yüzüm kalmadı.
Aşın-ekmeğinde gözüm kalmadı
“Bizim erzakımız gayet bol” dedim.
ANAMA
Hasan Kalesi’nde kaldım bir sene,
Pasin Ovası’nın gülünden geçtim.
“Oğlum asker” diye yolları dene
Koca Erzurum’un ilinden geçtim.
Gurbette artıyor ah ile zârım.
Aklımdan çıkmıyor vefâsız yârım.
Küçükler evlenmiş, ben de bekârım.
Yüzü al duvaklı gelinde geçtim.
Nice dağlar aştım o sarp yerlerde,
Bana yoldaş oldu yiğit erler de...
On sekiz ay kaldım virânelerde,
Erzican, Pülümür yolundan geçtim.
Geç gelir dağların baharı-yazı.
Yaylada çekilir güzelin nazı.
Bir gece açıldı Kemah Boğazı
Fırat Irmağı’nın selinden geçtim.
Gurbete düşenler böyle sürünür,
Sivas’ın kızları hep çar bürünür.
Sarıoğlan’dan bizim köyler görünür.
Kayseri’nin Lâle Beli’nden geçtim.
Elim yetmez, gözüm köyü görürken,
İnemedim kara tren yürürken!
“Anam ile biraz konuşa” derken,
“Oğlu” diyen datlı dilinden geçtim.
İki gün sılada dursam yeterdi,
Kırıkkale bize yolu gösterdi.
Gönlüm Ankara’da kalmak isterdi,
Türkiye’nin güzel malından geçtim.
Gazi Çiftliği’nde bir büyük koru,
Kahraman Türk yener her türlü zoru.
Eskişehir’den de İzmit’e doğru...
Sakarya Nehri’nin gölünden geçtim.
Mektubum gelmiyor, içimde merak.
Şimdi memlekete yolumuz ırak.
İstanbul’dan Kemerburgaz son durak.
Marmara Denizi yelinden geçtim.
Der Habib KARAASLAN: Tüfeğim doluk,
Düşman askerine vermeyiz soluk.
Şarktan Garba doğru uzun yolculuk...
Belgrat Dağları yolundan geçtim.