Asyalı antikite kabiliyeti nedir duruşuna giriş -2
Tözün beşiği (1) konusunda konuşalım: diyelim ki, töz kendi içinde ikiye ayrılır. Biri: iyiler bellidir, tarafı; iyiler, (2) iyidir. İki: kötüler konusunda şiir (*) bile çok fazla bir şey ifade etmez, çünkü kötüdür; şiir birçoklarının sert kimliklerini saklama vasıtasıymış-, çünkü. Dün, günahın peşinde koşanların bugün, din-darlık kimliği üzerinden evrensel erdem peşinde koşmaları abesmiş. İlke: bizler neden kötüyüz çünkü kötülükle bir şey yapmış olma kimliğimiz yanımızda;-.dır. Kötü olmamızın ele alınır bir tarafı var mı? Kötülüğün kimin elinde büyüdüğü bilindiğine göre söylenecek pek fazla bir şey yok. -Kötü günahın habercisidir,-kötüdür-, kim adına kötüdür? Kendi adına mı? –Kul olma- adına mı? (3) Kulluk meselesine modernité neden bu kadar takti ki kendi ürettiği köleliği unutturmak için mi? Tanrı bizim günahlarımız üzerinden bizi yönetmeyi niye istedi; (mutezile) istedi mi? Bütün bunlar, bizim kendi içimizde büyüttüğümüz nispetimizi, yani kanaat kimlikli günahlı yürüyüşü yani; bunu ne ile açıklarız? Açıklayabilir miyiz? Açıklayamayız, çünkü konuyla ilgili hiçbir fikre akademik olarak sahip değiliz. Konu ölü. Sadece verilen meseleler üzerine sözüm ona literature karıştırır ardından da konu başlığının altına neler yazabiliriz çalıntısına gark oluruz. Ne acı! Ey Genç adam! Şimdi durun bakalım, belirtmek üzere ele aldığımız her şeyi -pardon birçok şeyi- mesela kadın kimliğinin günah üstündeki yerini, onu yani; her türlü kendi oluşma tarafına göre çalma durumunu biz nasıl -aldık-, anladık mı onu, ne ile açıklarız bu durumu? Ülkelerin kimlikleri üzerinde nasıl bir günah teatisidir bu? Ülkeler ve insanlar ama günahı insanlar işlemez mi? Ülkeler nereden çıktı? Kader-i insanî aynıyla ülkedir. Misale bak, Misal nereden? Kur’an dilinden. Ülkeler günahları ile mi anılırlar yoksa günahsızlıkları ile mi öyleyse? Minehabbüehabbüke demedik mi? Söz konusu günah (günahı aslî, o günah yani…), o ülkenin siyasi kimlik potansiyelini etkiler mi? Etkilermiş. –Miş- yok, etkilerrr. Öyleyse neyi nasıl yapmalı, metodolojiyi kendi içinde alkışlamalı mı? Bizimse evet, ama bizim metodolojimiz sadece hakkâkın dili olan Hâktır. İslamcıların hermenötik’ten bu tarafa dahil edeceği merak ne ola ki? Var mı merakları? Batıyı bunlar yeni mi okumaya başladılar?. Hani hatm ettiler di, hepsini. (Marksizm- Frankfurt Okulu-antik filozofya) 90’lı yıllarda öyle düşünüyorduk, yöntem bilimimizi kurduk, bilgiyi İslamileştirdik, arkasında da gelecek, -gelecekti. Herkes şimdi hermenötik’e niye çöktü ki?. Hani metot kimliğimiz? Onca entellektüel kapasitemiz nerede? Günahtan bahsediyoruz bak, şimdi. Hem de metot adına. Bu mesele kesinlikle doğrudan anlatılamaz örneğin, denemez ki, (demedik bunları aslında) bu ülkenin şöyle bir günaha talebi vardı o yüzden yüzyıllardır böyle. Şöyle bir günah neydi, nasıldı? ABD değişse de böyleydi; Çin çelimsellliği gelse de, böyle olacaktı; -tır. Akdeniz limanlarının asırlık günahları Hürmüz boğazına kendini niye bıraktı? Evet. Yıllar yakındı, şimdi de öyle. Devrim günahı, ürkütücüydü. Ürktü ve yara açtı, bilinen yüreklerde açtı yarasını, bilinmezde değil. Okyanusa günah göçerliği, ülkelerin kendi günahı olarak devrede. Başka da var. Her ülke geçişkenli bir sloganı ölüm kusma olarak Akdeniz’e göndermeyi ölüm taahhüdü namıyla tekrar ederken gerçekte nasıl bir günah kimliği edilgenliğini benimser. Siyasi deha olmak veya o rolü sadece oynanmak, Hürmüz’de; antik Pehlevice mirası hele; -kime devretti bizim okumalarımızda o konuyu, /-kime-? Süreğenlik basacaktı, ortanın doğusunu. Size göre de öyle değil mi? Şimdi gelelim açılımlarımıza; öğrencilerinizin yüzüne nasıl bakıyorsunuz başkasının metodunu anlatma yetisiyle. Metot: dilinizdir; ve ancetre’nin kalbinizdeki dağarcığıdır. Batı hurafesi ezberi değil. -Gerçi onu biz burada yazacağız ama-. Sizin olanı anlatın hele, varsa dağarcığınız. Çok iyi eğitmen adayı olarak mı öndesiniz? Söyleyin, günah nedir, anlatın? Kul-un başka bir kulu aldatmasıdır; her türlü. Öze saygı gerekir? Bu metodik çalma meselesi ahlaki değil vicdani suçtur. Ahlak vicdan içermez: bak sen mottoya-. Dönelim mi meselemize? Metodoloji ırkların kabiliyetini başkasına vuruş kabiliyeti haline getirmesidir; -yoğrulmuş olarak, (asırbeasır). Bunu modernité örnekli çağdaş toplumun kökenleri cevap verse de, bugünkü modernité algısı bize kendini net anlatsa, – peki, o kabul ki, -ne kabul- karakter kimliği üzerinden adapté’yi niye reddeder, netleşmeli. Aslında, konu-, günahtır: günah mesele olmadan önce inanılmaz bir doyuruculukla insan kimliğini her coğrafyada –topyekûn yönetmiştir. -Günahın yönetmediği coğrafya yoktur. Tanrı günahla cezalandırır ve onu ateşle yıkar, (katolisizm). Bu yönetiş öyle bir karşılık doğurur ki, insan içinde bulunduğu kendi günah pergeline imanla (bilakaydüşart) isyan eder. İman isyandır,(4) neticesi teâlliyattır. –Yücelme-ye bunca gösterişli kabul, günah konusundaki tereddüdün -ki bizleri yaratan ulu mabut ki, -Ya Allah- kuluna günahını nasıl bertaraf etmesi gerektiğini Eloha olarak da söyler, Dios olarak da söylemiş. Lakin biz Allah’ın kuluyuz. Lakin bir nokta var ki, o da vahyin dağarcığındaki şeriat. Günah tapınakta bizim neyimizdir, sunak ta (sunum yeri var.) hatta günahın öldürülmesi ve günahın yaşaması konusu şeytani bir konu mudur? İkisi de, ne der, günaha, antik kimlik üzerinden, günah benim mi der, günah senin mi der, tanrıya? Allah hakkı için haşa: lakin bu şudur, tanrının bizzat günahı düzenleyen güç olarak kulu kendine yamaması külli bir işlemdir. Ama nasıl? Tanrı kabiliyeti, M.Ö. 14. yy’dan sonrası ile ilgili medeniyet tarihine şuan itibarı ile pek fazla bir şey söylemez. Ama Allah azzevecelle öyle mi? O yekûndur. Hâsılamız, günahın günlüğü üzerinden kadının toplumların niteliğine ve onun ederine kattıkları ile alakalıdır. Ülke-ler söylesem, hep yatalak: siz evetleseniz onları... Günahın antik kimliğinde yata kalmışlar. Ülke söylesem eril bir uluscuk, kadınlar üzerinden genişleyen maskülen yönetici. -Ülkedişil-. Ama modernité’nin fırın ağzı kızları bunları inkâr eder. Bu böyle. Günah bir felsefi kimlik olarak vahiy tanımıyla girdiği iç dünyasından antikite’nin evsafını –efsane kurt kadınların- sol göğsüne kılıç vurmayla çizdiği dünyaya bazen Romalı kokana (puella) bazen Hollywood olarak –dönerse-, dönüyorsa married meselesine hem de, kilisenin elinde legal girlfriend kurslarıyla, kutsal günahın –çıkarıcı- zekâsına –bu hal- ne yapabilir? Bu oran birçok açıdan, acı veren bir tarihtir. Kul hiç bilmez günahı, ama günahın etrafında yaşar haberini, ancak gök ötesi melek verir. Niye böyledir? Laboratuvar hangi kanı, kim adına, DNA kimliğiyle kime nispet ettirir, kime çalışır, günahını antikitesi üzerinden yıl yıl, asır asır kaydını yaptığına göre; öyleyse durum şimdilik şu: Biz, Muhammed Mustafa (s.a) ümmeti olarak meselenin an boyutunu –talibiz- biliyoruz. O da şudur, günahın siyahı koyu, günahsızlığın beyazı da al bir iklimdir. /İklimdir. Ontolojik (5) meraka lüzum var mı? Beraha (6) neticesi Berat’tır.
(*)Bir Müslüman Türk ordusunda kademeler nasıldı? 1/ordu2/okçular3/devrancılar4/zağireci-zahireci/levazımat-lazımcılar (...)
(*).. cümle şiir iyi midir, iyilerin midir?