Hadi hep beraber gülelim desem, gülünecek bir konu, suçlama değil…
Hadi hep beraber ağlayalım desem, ağlaya ağlaya zaten anamız ağlıyor, bir de buna mı ağlayalım?
O zaman ne yapacağız bilemedim. Rıfkı’ya sorsam, bu ara pek tadı yok, o zaman iş başa düştü.
AKP’nin eski Genel Başkanlarından eski başbakan Ahmet Davutoğlu’na, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, makamının ağırlığına uymayan ama kendi geleneklerine uyan üslup ile suçlamalarının ardından olan oldu…
Ahmet Davutoğlu, karşı cevap verdi ve “Gelin o zaman hepimizin varlığı araştırılsın” dedi.
Neydi konu, hatırlayalım. Çünkü daha dün yazdığımız, sizi de okuduğunuzu çok çabuk unutuyoruz. Konu şu…
İstanbul Şehir Üniversitesi’ne geçmişte verilen arazi ve Halkbank’ın geri ödenemeyen 417 milyon liralık kredisinden yola çıkarak, zamanın yönetimi Ahmet Davutoğlu, Ali Bacan, Mehmet Şimşek gibi kişilerin “Dolandırıcılık” ile suçlanması…
Suçlama, ağır ve altından bir şekilde kalkılması zorunlu olan bir suçlama. Çünkü muhatapları, bugün AKP içinden kopan ve yeni bir siyasi parti kurma aşamasında olan kişiler.
Ahmet Davutoğlu, açıklamalarda bulunda ve sonunda da bir çağrı yaptı. “Gelmiş cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar ve ilgili tüm kamu görevlilerinin ikinci dereceye kadar yakınları da dâhil olmak üzere komisyon kurup mal varlıklarını araştırın…”
Elbette böyle bir komisyon, TBMM çatısı altında kurulması kolay değil. Oy çokluğu AKP’de ve onun yan kuruluşu MHP var…
Ama çağrıya karşı henüz Erdoğan’dan bir ses çıkmadı ama AKP kendine yakışanı yaptı.
Nasıl mı?
Her zamanki gibi çağrıya da suçlama manevrası ile. Yani “Hodri meydan, hadi araştırılsın” demedi zaten demesi de mümkün değil.
Konuyu Hürriyet Gazetesinden Gizem KARAKIŞ haber yapmış, haber söyle…
Özetle “Türkiye’de hiç yapılmamış bir işlem yapılmış” demiş AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta ve devam etmiş:
“Burada baştan yapılmış bir yanlış var, onu da hukuk çözecek. Konu siyasileştirilmeye çalışılıyor. Burada milletin emanetine sahip çıkıyoruz. Onun (Davutoğlu’nun) hesabı kastedilmiyor. Bu konuyu hukuki boyutunu bırakıp siyasi boyuta getirerek yanlış yaptılar. Mağduriyet algısı oluşturmaya çalışıyorlar. İşi farklı yerlere çekip siyasi rant elde etmeye çalışırlarsa söylediklerinin altında kalırlar.”
Tam burada artık gülmeye mi başlarsınız ağlamaya mı yoksa oturup düşünmeye mi, siz bilirsiniz artık. Ben devam edeyim…
Konu hakkında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal da, “Bir üniversitenin bir siyasi kişilikle anılmasını doğru bulmam. Fakat şimdi bu konu siyasallaştırıldı. Yani AK Parti ile siyasetle hiçbir ilgisi olmayan bir konu”demiş…
Ben daha AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın kitabı ortasından okuduğunu görmedim. Dahası, AKP politikalarında gördüğümüz gibi dün dediğini unutup bugün başka bir şey söyleyebilen birisi. En son örnek, termik santrallere takılacak filtre konusundaki tavrı. Milletvekili olduğu yörenin insanlarına ihanet ettiğini unutmuş göründü.
Siz gülmeye, ağlamaya ya da düşünmeye tercihinize göre devam edin, bakın arkadan gelen “Kabakçı” ne diyor…
Bu kez AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin konuşuyor ve Davutoğlu’nun açıklamasını şöyle değerlendiriyor.
“Yine uzun uzun bir şeyler anlatmış ama özeti şu: ‘Evet; hiçbir örneği olmayan mülkiyetin bedelsiz devri işlemini gerçekleştirdim, suçumu ikrar (kabul) ediyorum’ diyor.”
İşte bu noktada ben hepten koptum artık… Gülsen olmaz, ağlasan olmaz, düşünsen!... Değer mi diye düşünmek gerek. Hangisini açıklamasını ciddiye alalım ki?
Genel Başkanları ortaya bir kaya yuvarladı, kaya döndü üzerlerine doğru büyük bir hızla gelmeye başladı. Şimdi o kayayı nasıl savuşturacaklarının telaşına düştüler.
Bir; bu konuda söylediklerin altında kalan Ahmet Davutoğlu değil, rant bekletişi içinde olan da Recep Tayyip Erdoğan…
İki; madem AKP ve siyasetle bir ilgisi yok, gündeme AKP Genel Başkanı Erdoğan neden tepeden kaya yuvarlar gibi taşıdı…
Ve üççççç…
17 yıldan bu yana ülkede “…hiçbir örneği olmayan…” o kadar çok işlem AKP yönetimi tarafından yapıldı ki, şu anda tartışılan konu hayata geçirildiğinde “Tek adam” olan ve hiç bir konunun kendisinden habersiz olması mümkün olmayan kişi, suçlayan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan değil mi?
Hadi şahsi varlığınız bir yana, bugüne kadar devlet kesesinden, belediyelerden cumhurbaşkanının çocuklarının ilişiği olan vakıflara ne kadar para aktarılmış, bari oralar araştırılsın…
Var mısınız?
Olamazsınız, olmanız da mümkün değil, çünkü bugüne kadar yaptıklarınız, Cumhuriyet tarihinde uygulaması, iktidara geldiğiniz günden bu yana hiç görülmemiştir.
Partiden ayrılmasalardı…
Yeni bir siyasi oluşum içinde olmasalardı.
Yapılan anketlerde AKP’nin oy kaybı açıkça belli olmasaydı…
Acaba Erdoğan böylesi ağır suçlamayı Gül, Davutoğlu, Babacan ve Şimşek’e yapar mıydı?
Geç oradan cancağazım, namlu şimdi kendisine döndü, bakalım hedeften nasıl kurtulacak? Ama bir şey daha söyleyeyim mi? Merak ediyorum, muhalefet, ortaya atılan bu nefis pası nasıl değerlendirecek? Kılıçdaroğlu’nu “Biz varız” demesini yeterli görmüyorum…