Bir Kitap: "Hasbahçe"
(Nurkal KUMSUZ)
Türü: Deneme
^^^^^^^^^^^^^^
Ali Rıza Navruz
Doğrudur; Allah dikensiz bir gül, daha da doğrusu bir bahçe yaratmamış ama o güllerin dikeninin tüm toplum fertlerinin yüreklerine batmaması için bu dikenleri kendi yüreğine batırarak kıran, koskoca bir yürek yaratmıştır işte... Bu kişi inancın sarmaşıklarına tutunarak ihânet nasıl vefâya çevrilir bunun reçetesini, formülünü sunuyor bizlere Hasbahçe ile.
Çevreden merkeze daralan bir dairesel yolculuktan sonra girebildik bu mekâna. Halkalamanın birincisiydi Edebiyat Bahçesi. Biz o bahçede edebiyatla, edebin ne denli güzel sevişiyor olduğuna tanık olmuştuk. Gönül Bahçemiz’de; kendi gönül zindanımızın parmaklıklarına yapışan ellerimizin çözülme sırrını bulmuştuk. Düşünce Bahçesinde; Kafdağlarına nasıl merdiven kurulurun zikrinde bulduk âdeta... Hayat Bahçesinde ise; hayata dair aranılan her şeye tanış olduk birebir..
Ve merkezin çemberindeyiz şimdi. Yani HASBAHÇE’de!.. Önce fiziksel yapısını tanıtmak isterim gönül dostlarıma; uçuk maviye yakın renkte, selefonlu bristol bir kapak... 43 adet denemeyi bağrına basan 70 sayfa... Artı güzel bir dizgi ve mizanpaj... Kapak ön resmi Yüksel Kalkan deklanşörü yansıması. Lâçin Yayınlarının 88. Kitabı olan bu güzel eseri 'Bizim Büro' basmış. Basım tarihi: Kasım 2005
Yürek çırpıntısına eşlik eden kılavuz Nurkal Kumsuz Hoca’nın gönül gözü olunca Hasbahçe’nin anlamı bakın ne tür zenginlikler kazanıyor: kökü kendi toprağındadır ve zengin çağrışımlar rengindedir.
Hasbahçe içerisinde soluklanırken:
Gücümüz; beyaz düşler içindeki bahar filizlerinden oluştu her daim...
Zenginliğimiz; kendimizin kurduğu dünyayı sahiplenmemizin eseri oldu. Merceği içimize çevirdiğimizde gördük ki; aradığımız her şey kendi içimizdedir.
Sabrımız; hasreti büyüten yüreğimize dinginlik sağladı her nefeste...
Düsturumuz; bütün dünyanın kulağına şöylece eğilip sevgi fısıldamak olsun istedik. "Bir adım gelene, bin adım" nasıl varılırı öğrendik bir bakıma...
Acımız, gülün goncası kadar tabi oldu... Ve o acının kavrulmuşluğu ile yanlışlıklara meydan okuma gücünü bulduk. "Sancılı bir yürekte ölümü yeşerttik..."
Hüznümüz; içimizde titreşen sesiyle baharı müjdeleyen bir hâldir sanki! Yapılana lânet okumadık..."
Biz; Hasbahçe’de kendi olan her biri olduk. Bu bahçe yüzümüzü gölgeleyen buruk tebessümleri silikleştirdi.
Bu mekân’da; "duygu ve düşüncelerin nöbetinde" kaldıkça mutlu olduk.
Bitmeyen Şiir’de; ak ellerimizin rüyalardan uyanması dileğinde bulunduk. umutlarımızın üşümemesi bundandı sanırım...
'Söz Olsun'da; işte böyle bir söz söyle ki, söz olsun sözünün beynimize çivilendiğine cümle âlem tanık oldu işte...
Gökkuşağını gönül semamızdan alarak hayata katan Nurkal KUMSUZ’a kendi diliyle teşekkür ediyoruz:
"Yaşarken yeniden doğduk hayata,
Yusuf olduk!
Her kuyunun Yusuf’u..."