KIZILYÜĞRÜK HASTALIĞINI TEDAVİ ETMEK
İnsan yüzünün cildinin pul pul dökülmesine ve kızarmış lekeler kaplamasına “kızılyüğrük” denilir.
Bu tip hastalığa yakalanan kişi, ocakçı birine götürülür.
Ocakçı, hastayı incelerken içinde bir takım âyetler okur.
Okuması bitince hastanın yüzüne aniden tükürür. Hasta, hem korkar, hem de tiksinti duyar.
Hastalığın tiksintiden gelmiş olduğuna inanılır. Yine tiksinti ile geçeceği düşüncesi hakimdir.
Kurşun Dökmek
Hasta, kurşun dökecek olanın yanına getirilir.
Tedavi edici, bir tas veya leğen su hazırlar. Erittiği bir miktar kurşunu su içine dökerken âyetler ve duâlar okur. Suya giren kurşun, tekrar katı hâle geçer. Kurşunun aldığı şekil kime benzemişse, onu nefesi ve nazarı olduğu söylenir. Bu sudan hastaya biraz içirilir. Eli ve yüzü yıkanarak, bir parça ekmek doğranır. Bu ekmek, kedi ve köpeklere verilerek yedirilir. Suyundan da o hayvanların üzerine serpilerek: “Ağrısı, sızısı, derdi sana geçsin,” denir.
NAZARDAN KORUNMAK
a) İlk Bakışta Dikkat Dağıtacak Şeyler Asmak
Nazardan korunması istenen insanlarla, hayvanların boğazlarına iğde ağacının ince dallarından yaklaşık bir cm uzunlunda kesilerek bir uçlarında ipe dizilen bir nevi kolye yapılarak asılır.
Bundan başka hazır nazar boncukları kolye yapılarak asıldığı gibi, çörek otu da bir mavi bez içine çıkın yapılarak asılır.
Hayvanların boynuna da yine mavi bez içine tavuk dışkısı konularak, yavru tosbağaların iskeletleri de asılır.
Ayrıca nazar âyetlerinin yazılı olduğu muskalar da aynı şekilde asılır.
b) Evleri nazardan korumak için de insanların çok gelip geçtiği taraflardaki duvarlarına tosbağa iskeleti, at veya eşek kafası, üzerlik otundan demet, mavi plastik objeler asılır.
C) KÖZ SÖNDÜRMEK
Nazara uğradığı sanılan kişi, tedavi edicinin yanına getirilir. Kimin nazarının değmiş olacağı söyletilir. Tedavi edici, çevreden topladığı küçük ağaç kıymıklarıyla bir ateş yakar. Bunlar henüz köz halindeyken birer birer alıp bir tas suyun içine atar. Bu sırada bir takım duâlar ve âyetler okur. Nazarından şüphelenenlerin isimlerini sayar. Her atıştan sonra “El benim elim değil, Fadime Anamız’ın eli” diye tekrarlar. Kimin adına atılan köz suda dibe çökmüşse, onun nazarı olduğuna karar verilir.
Nazar sahibinin belli olmasıyla nazarın bozulup, hastalığın geçeceğine inanılır.
Kurşun dökmede olduğu gibi, köz söndürülen sudan hastaya biraz içirilir. Başına biraz su dökülür. Eli ve yüzü yıkanarak, bir parça ekmek doğranır.
Bu ekmek, kedi ve köpeklere verilerek yedirilir. Suyundan da o hayvanların üzerine serpilerek, nazardan gelen rahatsızlığın hayvanlara geçeceğine inanılır.
(Devam Edecek)