ESGER MEMET’İN BÖKE OLUŞU VE AĞIDI
(Bu bölümün hikâyesi Yunus KARAASLAN ileTuran ATİK’TEN, Ağıtı rahmetli babam Mustafa KARAASLAN ile bibim Satı Kaygısız’dan derlenmiştir.)
Esger Memet’in Hacey’lerden olduğu söyleniyor.
Kuzugüden Aşireti’nin Esger Memet’i, amcası gızı Hacey ile nişanlanmış. Ailede birtahım huzursuzluh sonucu, Sivas’ın bir köyünde guzu gütmek için çoban olmuş. Onun gücüne şahit olanlar, hayrete düşmüşler.
İstanbul’daki Padişah, güreşe çoh düşkünmüş. Anadolu’nun her yanına ferman gönderilmiş. Fermanda “güreşe yatgın olanların İstanbul’a gönderilmeleri” isteniyomuş. Esger Memet’in ağası, fermanı işitince çobanına şöyle söylemiş:
— Evladım Memet, padişahımızdan bir ferman gelmiş. Güreş bilenleri İstanbul’a çağırıyor. Eğer padişah fermanı olmasa, senin gibi birini gaybetmek istemem. Ulûlemre itaat gerektir. Tez hazırlığını yap, İstanbul’a gideceksin. Eğer padişahımızın sevgisini gazanırsan ihya olursun...
Esger Memet, boşuna itiraz etmiş. Güreş bilmediğini söylemiş ama ortada bir ferman vardır. Ağası, fermanın gereğini yerine getirmediği zaman başına geleceklerden korhmahtadır.
Esger Memet, İstanbul’a gönderilmiş. Tüm Anadolu yiğitleri, bir yerde toplanmışlar. Padişah, denetim sırasında iri cüssesini, geniş omuzlarını, gocaman ellerini görünce hayretini gizleyememiş. Esger Memet’in yanına gelmiş, ellerini omuzlarına goyarah görevliye sormuş:
— Maşallah, Allah esirgesin! Bu aslanpençeli yiğit nereden geldi?
Görevli, onun nereden geldiğini söyledikten sonra “aslanpençeli yiğitin” anası hakkında gullandığı ifade çoh ilginçtir. Padişaha şöyle söylemiş:
— Padişahım, bu aslanpençeli yiğitin bir anası var ki; beri banzer adımın eli onun halçasına bile yetişemez. Halçalı avrat, pençeli aslan doğurur...
Padişah, tüm pehlivanlara oyun bilip, bilmediklerini sormuş. Esger Memet de bu soruya “bilmem” cevabını vermiş. Bunun üzerine padişah, pehlivanların kırk gün beslenip, eğitilmelerini söyleyince Esger Memet, padişaha şöyle söylemiş:
— Padişahım, oyun ne demektir, gâvur pehlivanları beni uzahdan hile ile mi yenerler; yoğsa güreşte eli elime değer mi?..
Padişah, bu saf Anadolu aslanının sorusunu tebessümle garşıladıhdan sonra güreşin oyunu hakkında bilgi vermiş. Güreşin gucak gucağa yapıldığını, oyunun böyle bir ortamda uygulanacağını öğrenen Esger Memet, şöyle söylemiş:
— Öyleyse ben hemen güreşirim. Mademki pehlivanın eli, elime değiyor... Eğitim görmeme gerek yohtur. Onların oyunları bana sökmez!
Padişah, nişanlı ve evli olanların güreşmesine müsaade etmiyomuş. Esger Memet’e de nişanlı ya da evli olup olmadığını sormuş. Nişanlı olduğu hâlde bunu gizlemiş. Güreşi düşündükçe içinde ırmahlar çağlamış, volkanlar patlamış...
Güreş esnasında bökeye uygun kispet bulunamamış. Alel acel bir kispet yapılmış. Üç ecnebi pehlivanla arha arhaya güreşmesi gerekiyormuş. Güreş alanı, mahşer yeri gibi galabalıhmış. İlk rakibi halka tanıtılırken başarıları sayılmahla bitmiyor, pehlivan da geçmişteki başarıları anlatıldıhca azgın bir boğa gibi ayahlarını çayırlara daharah, yerden parçalar goparıp burnundan soluyomuş. Bu durum, seyirciler üzerinde büyük bir psikolojik etki yapmış. Bütün seyirciler de Esger Memet’in hiç şansının olmadığını düşünmüşler. Esger Memet, alana davet edilirken sadece “aslanpençeli Türkmen yiğidi” sıfatı söylenmiş.
İki pehlivan, alanın orta yerinde dutuşmuşlar. Yabancı pehlivan, oyun arayışı içindeyken Esger Memet, sağ eliyle onun bileğini bir pense gibi sıhmış. Öteki eliyle de kispetinden dutarah başının üzerine galdırmış. Bunu gören seyirciler heyecanla bağırmaya başlamışlar:
— Yaşa, varol!
— Allah Allah! Maşallah...
— Süphanallah, Maşallah deyin Maşallah deyin!..
...
Padişah, sevincinden yerinde duramamış. Sevinç gözyaşları dökerken ayahda alhışlamış. Esger Memet, bu coşkunun verdiği heyecanla pehlivanı seyircilerin önünde yere çalmış! Kemikleri gırılan pehlivan yerde bağırmaya devam edeken ikinci rakip alana gelmiş. Esger Memet, bir müddet uygun bir yerinden dutmah için uğraşmış. Arhadaşının başına gelenleri gören pehlivan da oyun yapma çabası içindeymiş. Güreşi gısa zamanda bitirmek isteyen Esger Memet, sağ elini rakibin kispetinden dutmah için hızla uzatınca, eli rakibinin garnına hançer gibi saplanmış! Bağırsahları dışarı fırlayan rakibin feryatları seyircilerin çığlıkları arasında gaybolmuş. Yer-gök “yaşa, bravo, varol...” Sesleri ile inlemiş. Üçüncü rakip, pes etmiş.
Güreşin zevkine doyan padişah, “aslanpençeli Türkmen yiğidini” yanına çağırıp gutladıktan sona ona sormuş:
— Aslan bökem, dile benden ne dilersen!
— Sağlığını dilerim padişahım.
Padişah, aslanpençeli Türkmen yiğidini ödüllendirmek amacıyla:
— Sağlığımdan başga bir şey dile aslan yavrum.
Esger Memet, kendinden önce aşiretini düşünmüş:
— Padişahım, bize “Kuzugüden Aşireti” derler. Aşiretimiz çoh fakirdir. Goyun ve guzumuzdan başga hiçbir varlığımız yohdur. Vergiler çoh ağır geliyo. Bizden vergiyi galdırmanızı dilerim ...
Padişahın sevgisini gazanan Esger Memet, İstanbul’ da galmış. Padişah, onun yaptığı güreş ile güreş zevkinin doruhlarına ulaşmış...
Aradan ne gadar zaman geçtiği bilinmiyo. Acı haber, Kuzugüden Aşiret’nin bağrını yahmış! “Esger Memet, nefesten çatlamış! ” Bu haber, aşireti yasa boğarken ateş düştüğü yeri yahmış. Nişanlısı Hacey, bacısı Deli Zeynep, anasının söylediği belirtilen ağıt bugün bile yürekleri gavurmaktadır.
Pontul olmamış dizine
Gum dolmuş alagözüne.
“Nişannım var” dememiş de
Uymuş padişah sözüne.
Soyunmuş guleşe çıhmış
Bir çıhmada üçün yıhmış.
Salıp perdah vurunca
Padişah ayağa kahmış.
Hele dışarıya çıhın
Garam da guleş dutuyo.
Pehlivan olduğun bilin
Şindi duttuğun yıhıyo.
Sen dışarı çıhmadın mı?
Seni ayaz yahmadı mı?
İstanbul’ da emmimoğlu
Pehlivanlar yıhmadı mı?
Ağam ata binmedi mi?
Şu yaylaya gonmadı mı?
Terkisi çifte davşannı
Gelik eve inmedi mi?
Ağam ata bininceğiz,
Dağda davşanlar oynuyo.
Soyunuh guleşe çıhıh,
Canım içimden gaynıyo.
Hekerek gardaş hekerek
Guleşe çıhmış sekerek.
Benim eşim guleş dutuh
BÖKE ilen diz çökerek.
Yohluhlu bellemen bunu
Tavlada gıratı bağlı.
Ninemeli deli Esger’i!
Mehemmet babamın oğlu.
Celkenir gelir sürüsü
N’ola gırılsa yarısı!
İstanbul’da guleş dutuh
Deli BÖKE’NİN birisi…
Ağam indirmedi gelin,
Gelin, soldurmayıh alın
Gömürgen’i özlemiştin
Aha getirdiler salın!
Mehemmedim gürbüz, yiğit
Verseler de almaz öğüt.
Pünerinde büyük söğüt,
“N’olur ora varsam” demiş.
NOT: Gömürgen’de YAMAÇ mevkiinde “MEMED’İN OLUĞU” adlı yer, ağıtında özlemini çektiği pınarıdır.