Sevgili okurlar…
Bugün bi siyasetten sıyrılalım da kafamızın yoran, beynimizin siyasi düşünce odağını dinlendirelim. Çünkü Kayserispor, geriye kalan son iki haftada düşme noktasından atladı, aşağı giderken bir dala tutulu vaziyette kurtuluşu bekler gibi…
Dal, ha kırıldı ha kırılacak, çatırdamaya başladı.
Oradan kurtulabilmenin tek çaresi var…
Berna Hanım, Hz. Musa’nın asasını bulacak, aşağı doğru uzatacak da bir mucize olacak ve tam dalın kırıldığı anda kurtulacak.
Elbette böyle bir mucizeyi bekleyebilmek için, o mucizenin oluşmasına yardımcı olmaktı ama olamadılar.
O zaman illa ki düşeceğiz, şayet böyle bir mucize gerçekleşmese.
Fikstüre ve puan cetveline bakıp kalan iki maçı irdelediğimize tablo apaçık bu…
Düşsek ne olur?
İki şey olur…
Aslında üzülürüz ama hiçbir şey olmaz da…
Birincisi, Kayseri ve Kayserispor olarak futbol tarihinden siliniriz ya da alt liglerde sürter dururuz.
İkincisi, sarsılıp kendimize gelir, Kayserispor olarak birçok kez gerçekleştirdiğimiz gibi, tekrar düştüğümüz yerden ayağa kalkmasını biliriz.
Şu andaki yönetim kurulu yapısı ile asla olmayacaktır. Olacağını düşünmek ise, tam bir hayal ve bilgisizliktir.
Ama göreve geldiği günden bu yana gayet saf ve samimi niyetlerle başkanlığını yürüttüğü Kayserispor’un yönetim kurulunu, tamamen “Yönetme bilgisi ve yeteneğine sahip olan”, olabilme imkânı var ise profesyonelce yönetecek bir yapıya kavuşturmalı.
Spor kısmını ise, yine futbol konusunda bilgi ve beceri sahibi profesyonellerden oluşturarak, yürümelidir.
Bu konuda yazdığım bundan önceki yazılarımın bazılarında da ütüne basarak vurguladığım gibi…
İdari yönetim ayrı bir konu ve ihtisas alanı, sporu yönetmek ayrı bir konu ve ihtisas alanı…
Şu andaki yönetim, bunların hiç biri ne yazık ki değil…
Elbette hiç kimsenin kişiliği ile ilgilenmiyorum. İlgilendiğim konu, Kayserispor’un spor kulübü gibi yönetilmesinin sağlanmasıdır.
Çünkü Kayserispor’a gönül vermek ayrı bir konu, yönetmek ayrı bir konu ve işyeri yönetmek ile aynı kefeye koyamazsınız.
Yanlış biliyorsam düzeltsinler lütfen, özür dileyeceğim…
Oluşturulan yöneltim kurulundaki kişiler, şu gurubun kontenjanı, bu gurubun kontenjanı…
Sporda böyle yönetim kurulu olmaz.
Ayrıca yine de bastıra bastıra vurguladığım gibi, Kayserispor’u bir avuç vefalı tribün taraftarının omzuna yüklemek yerine, tüm Kayseri’de tabana yaymak zorundasınız. Öyle ki kongreler statta yapılacak kadar çok üyesi olmalı…
Bir başka önemli konu, geçmişte yapıldığı gibi alt yapıya önem verilmeli, ciddi çalışma yapılmalı.
Diğer bir önemli konu ise, oluşturulacak teknik ekip, geleceği olan futbol sevdalısı yetenekli genç oyuncuları bulmak üzere tüm ligleri takip etmeli ki, transferler için altından kalkılamayacak kadar yükün altına girilmemeli.
Bütçe, geliri ve gideri ile her zaman açık ve net görüntülü olmalı…
Yoksa…
Gençler bilmez ama bir zamanlar şimdi de olduğu gibi, liglerde tozu dumana katan nice Anadolu takımları vardı…
Şimdi adını bilen kaç kişi var bizim kuşaktan başka?
Sayın Berna Gözbaşı…
Ben size bu konularda sonuna kadar güveniyorum…
Ancak edindiğim kanı o ki, sizin bize inancınız yok.
Çünkü aradım, not bıraktım, telefon numaramı bıraktım, “Yahu… Bu adam ne diyor” diye merak edip de aramadınız.
Olsun, sorun değil.
Bilesiniz ki siz de geçmişteki gidilen yanlış yolda gitmeye devam ederseniz, kişisel ve manevi kaybınız ile ortada kalırsınız.
Ya yapın ya da kısa yoldan kayıp vermeden geri çekilin.
Kayserispor, yanındaki “Gayya kuyusu”na çok yakın, düşerken siz de içinde olmayın…
DİPNOT: Açıklama… “Gayya, sözlüklerde "cehennem çukuru" olarak geçen, rivayetlerde ise en tehlikeli ve can alıcı bölüm olarak ifade edilen yerdir. Ancak, bu çukur 'dünya' dâhilindedir. Yani, insan tabiatına aykırı olan her türlü fiil ile muhatap olan bireylerin içinde bulunduğu yıkıcı durumdur.”