Konuya girmeden önce bir düzeltme yapmak istiyorum.
Dünkü yazımın bir yerinde, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’un fethediş tarihini, yazım hatası olarak 1845 olarak yazmışım. Tamamen yazım hatası, elbette 1453 ve düzelterek özür dilerim…
XXX
Artık, iktidarın gerçek gündemi gözden kaçırmak için milleti cambaz çadırında toplayıp da cambaz seyrettirmesine ve milletin de cambaz seyretmesine son verelim.
Bugün tarih 29 Temmuz 2020 ve şu anda saatler 14:23’ü gösteriyor.
Dolar 6,9673, Euro ise 8,1943 Türk Lirası civarında seyrediyor. Elbette gün sonu rakamlara bakacağız.
Diğer yandan 2020 yılının ilk çeyreğine dair açıklanan en güncel verilere göre de brüt dış borç stoku 431 milyar $, GSYH'ye oranı ise %56,9 ve Haziran ayında dış ticaret açığı 2,85 milyar dolar oldu…
Verilerin sonuçlarını kısa vadede etkisini vatandaşın görmesi mümkün değil.
Örneğin Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Karadeniz yöresinin temel gelir kaynağı olan fındığın taban fiyatını açıklarken, bildiğiniz gibi 22,5 Türk Lirası olarak ilan etti.
Buna karşılık Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt da Erdoğan’a övgüler düzdü, teşekkürler etti ve Karadeniz fındık üreticisinin yüzünün güldüğünü söyledi…
Peki gerçek bu mu?
Elbette değil, iki nedenle…
Birincisi, ummamakla birlikte Karadeniz fındık üreticisine 22,5 Türk Liralık taban fiyat verilmesi, erken seçimin, fısıldayarak da olsa ayak sesleri gibi.
İkincisi, dolar ve Euro değer kazanırken, fındığa verilen taban fiyatın gerçek değil, aşağı çekilmiş oluyor.
Bir başka deyişle üreticinin bir kârı yok ama fındık tüccarının bir kârı, hem de büyük bir kârı var.
Yine bu veriler, görünür bir şekilde sabah varsa işine, akşam alabildiği kadar ekmeği alıp evine dönen çalışanın, emekçinin hissedeceği bir şey de değil. Ama asgari ücret, ülkede açık sınırının altında kaldı ve iktidar halen “Kanal İstanbul” projesini sayıklıyor.
Neden…
Çünkü derdi millet değil, derdi yakınlarına ve yandaşlarına rant sağlama peşinde…
Sanayici köşesinden baktığımızda…
Dışarıdan sağladığı ham ve yarı mamul maddenin ithalatında maliyet artmış oluyor, dolayısı da üretimindeki ürünün de fiyatı bağlı olarak artacaktır.
Çiftçi üretim yapamazken, ülke ihtiyacı ürünler ithal edilecek, fiyatlar yine yükselecek…
Elbette bu anlatım, tamamen yüzeysel anlatım…
Detayına girmenin, milletin anlamasına bir faydası olmayacağından kuşkum yok. Keşke olsa da gözünü açsa, ülkenin nereye gittiğini görebilse…
Aslında bu kadarı bile yetmeli ama…
Yetmiyor işte…
Ayasofya’yı ibadete açtık diye sokaklarda hilafet çağrısı yapıp geziyorlar.
Gelecek hilafetin, ekonomiye ne gibi faydaları olacak, anlatan olsa da öğrensek…
AKP iktidara gelince, Erdoğan Cumhurbaşkanı olunca ülke ekonomisi uçacaktı!...
Ne uçanı görüyoruz ne de kaçanı.
Pardon, yakında kaçanı görürseniz hiç şaşırmayın…