Kendisine hediye olarak gönderilen çikolata kutlularının alt bölümündeki dolarlar ile anılan, bu iddianın ağırlığını ve pisliğini üzerinden henüz atmamış olan, AKP’nin “Bakara-makara” söylemiyle de anılan eski bakanı Eğemen Bağış, Prag büyükelçisi olarak atandı…
CHP Genel Başkanı, bu durumun uygun olmadığını ifade etti ve “Sen asla ve asla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil edemezsin, sen ancak Saray’ın temsilcisisin” diyerek eleştirdi.
Eğemen Bağış, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun kendisine yönelik“Sen asla ve asla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsil edemezsin” şeklindeki açıklamasına,“Sayın Kılıçdaroğlu’nun ne dediği beni hiç ilgilendirmiyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile oraya gidip, görevimi yapacağım” diye cevap vermiş…
Tamam, Kılıçdaroğlu da öyle demiş, sen sarayın adamısın, Türkiye’yi bu koşullarda temsi edemezsin.
Devlette iki görev vardır, sokaktan geçeni tut kulağından getir oturt oraya, olur…
Biri valilik görevi, diğer de işte böyle elçilik görevi.
Devlette bunlara “İstisnai görevler” denilir.
Baksanıza elçilik görevine atananlara, ne özellikler var bilen beri gelsin. Hemen hepsi de AKP’nin ve Erdoğan’ın önünde biat edenler.
Egemen Bağış’a geri dönecek olursak…
Kendisinin Prag’a elçi olarak atanmasının adeta gerekçesini açlıklar gibi şöyle diyor…
“2013’te Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde 5 milyar dolar ikili ticaret hedefi vardı, şu anda 3.6 milyar dolara ulaşıldı. 5 milyar dolarlık hedefi bir an önce yakalamak için Türkiye’de ekonomi alanında faaliyet gösteren kurumlarla iş birliği yaparak rakamı yükseltmeye çalışacağız…”
Açıklamasını okuyunca içime bir kurt düştü…
Ticaret demek, para demektir…
Bir de “Türkiye’de ekonomi alanında faaliyet gösteren kurumlarla iş birliği yaparak rakamı yükseltmeye çalışacağız…”diyor ya, tümden içime kurt düştü doğrusunu isterseniz.
Var sayalım ki Çekya’da böyle bir potansiyel var ve Türk girişimciler de burada iş yapmak istiyorlar. Kendilerine de ülkenin Çekya elçisini rehber edinecekler, ondan yardım isteyecekler.
O hoooo…
Gelsin çikolata kutuları, gitsin çikolata kutuları.
Yani işler ayna, çal çal oyna…
Konu Çekya ülkesine gelince…
İnsanların evlerinde kalmaları için onlara ülkelerinde yardımda bulunmak gerektiğine dikkati çeken Çekya Başbakanı AndrejBabis, “Hedef sığınmacıların evine dönmesi olması lazım. Sadece Türkiye’de bulunanlar değil, Avrupa’da olanlar da. Bunu başarmak için her şeyden önce Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuşmamız lazım. Onun mültecilere nasıl yardım edilebileceği konusunda somut planı var”demiş…
Vah babaaaaaa…
Kelin merhemi olsa şimdiye kadar kendi başına sürerdi. Aradan şu kadar sene geçti, halen bu konuda bir arpa boyu yol ilerleyemediği gibi, sular seller gibi de sığınmacılara para harcıyor.
İsterseniz siz oturun kendi başınıza, çözümü nasıl olur düşünün. Sizde akıl denen şey yok mu, devlet deneyiminiz yok mu?
XXX
TANK ve PALET FABRİKASI…
Size “Yarın yazacağım” demiştim ya, uzatmadan yazacağım…
Bir mahalle bakkalı, etrafını saran marketlerin rekabet gücüne dayanamaz hale gelmiş. Düşünmüş ki bunun altından nasıl kalkarım da ben de ayakta kalabilirim diye.
Sonunda biri akıl vermiş, bakkalını onlar gibi yap…
Aklına yatmış, proje yaptırmış. Yaptırmış ama projeyi uygulaması için en az 50 bin lira paraya ihtiyacı var. Kara kara düşünmeye başlamış. Mahallenin zenginlerinden biri, “Ne düşünürsün bakkal” demiş o da anlatmış…
“Eeeee…” demiş mahallenin para babası, “Onun kolayı var. Sen şimdi bana bakkalı kiraya ver 5 yıllığına, ben de bu projeyi uygulayayım, 5 sene sonra sana sana devredeyim.”
Önce bakkala cazip gelmiş…
Ama aklına takılmış,“5 sene sonra nasıl geri vereceksin?”
Para babası mahalleli cevap vermiş; “Bundan sonraki 5 senede, kârının yüzde 50 kısmın bana vereceksin…”
Bakkal “Bi düşüneyim” demiş bakkal haliyle.
Şimdi anlamadım ben…
Katar, 50 milyon dolar yatırım yapacak, 25 yıl kira ile oturacak ve oturduğu süre için mademki kira, belli bir miktar da kira ödeyecek.
25 sene sonra geri nasıl verecek?
Bu arada ürettiği mal askeri gereç olduğu için elbette bize de satacak. Kaça satacak? Öyle ya yatırdığı para maliyetine etki edecek. Harcadığı parayı 25 sene sonra geri almayacak mı bu adamlar, bir uçak bağışlama vakası daha mı yaşayacağız 25 sene sonra?
E tabi biz de 25 sene yaşayacağız ve göreceğiz, bu iş nasıl çözülecek…
Diyeceksiniz ki “Biz 25 sene yaşayacak mıyız ki!...”, doğru soru da yaşayacak olanlar var ve bugün 25 yaşında olanlar, 25 sene sonrasını elbette görme olasılıkları yüze 99, elbette Allah’ın takdirine karışamayız da…
Bana deseniz ki “Sen 25 sene yaşayacak mısın ki”,ben el içinde vasiyet ettim, Allah’ın izniyle yaşamayı istiyorum.
Şöyle bir tarihin derinliklerine bakıyorum, ülkelerini diktatöre yönetmeye ve saltanat sürmeye kalkışanlardan 25 sene yaşayan çok olmamış. Sınırlı sayıda insan var ve hepsinin de akıbeti çörten olmuş…