Yazı, haber, röportaj ve benim hiç sevmediğim adına magazin denilen bölümündeki haberleri topluma ileten, eskiden beri basılı, şimdilerde de hem basılı hem de teknolojinin getirdiği olanaklar ile internet üzerinden yapılan yayınlar ile uğraşanlara, emek verenlere ve buradan geçimini sağlayanlara “Gazeteci” diyoruz.
Sanıldığı gibi kolay bir meslek değildir…
Öncelikle yürek ister…
İrade ister…
Ahlaki değerlere uyma zorunluluğu vardır.
Mesleğin kendine göre etik değerleri vardır.
İtibarını satarak bir kalem oynatma ile ihya olursun ama ya itibarın ne olacak?
Şerefin, haysiyetin ne olacak?
Mesleğin en önemli kurallarından birisi, kalemini namusun bilmektir.
Birileri istiyor diye yazmak ya da birileri istiyor diye yazmamak, gazeteciliğin etik kurallarına sığmaz.
Gazetecinin görevi…
Atatürk ilkeleri doğrultusunda, Cumhuriyete ve niteliklerine, demokrasiye, insan haklarına ve ahlaka aykırı olaylar karşısında dimdik ayakta durabilmektir.
Gazeteci, kendi çıkarlarından çoooook önce, toplumun çıkarlarını düşünmek zorundadır.
Sıkıntı çekebilir, kalemini satmaz.
Sıkıntı çekebilir, ahlaki değerleri ve mesleğinin etik kurallarını ayaklar altına almaz.
Ismarlama haber yapmaz, ısmarlama yazı yazmaz.
Toplumun değerlerini, örf ve adetlerini korumaya çalışır.
Şu gurup istiyor, bu gurup istemiyor diye yaz yazılmaz, haber yapılmaz…
Hele hele…
Gazeteci, mesleği dışında bir iş yaparak, yaptığı işin çıkarına göre gazetecilik asla olmaz.
“O konuya girme…”
Tamam da hangi konuya g,ireyim?
“Kuşları yaz, çiçekleri, çayırları, böcekleri, havayı suyu… Bunlardan söz et…”
Yeri gelince baharın güzelliğini…
Yaz mevsiminin sıcaklarını…
Sonbaharın bir başka güzelliğini…
Kış mevsiminin kendine has özelliklerini de yazarız da…
Şimdi oralarda mıyız?
Millet inim inim inlerken…
Siyasetin iktidar kanadı, ülkeyi yönetemez hale gelmişken…
Yancısı, hala eliyle havaya şaplak atarak kürsülerde sözde milliyetçi ve mukaddesatçı olduğunu savunurken…
Ama milletin hayrına olmayan tavırlar içindeyken…
Biz çiçekler, kuşlar, böcekler mi yazacağız?
Ben yapamam…
Ben, milletime ihanet edemem…
Ben buyum ve bundan da dönecek değilim…
Hani bir deyim vardır, “Beğenmeyen kızını vermesin” diye, beğenmeyen de gazetede yer vermesin.
İşte buradayım…
Ve paşalar gibi devam ediyorum…
Gazetecilik ile çıkarlarını…
Gazetecilik ile yalakalığı birbirine karıştıranlara…
Buradan selamlar olsun…