Esirgemek.. Ne anlamlı sözcük! Hem korumak, himaye etmek, hatta merhamet etmek anlamına geliyor, hem de vermekten, yardım etmekten ve ihtiyaç gidermekten kaçınma anlamına geliyor. Merhametimizi esirgiyoruz, sevgimizi esirgiyoruz, bir tatlı sözü, günaydın nasılsınız? İyi akşamlar demeyi bile esirgiyoruz. İyi olan ne varsa sevdiklerimizden, dostlarımızdan esirgiyoruz. Başkalarına verirsek bize kalmayacak sanıyoruz, o korkuyla geçiyor hayatımız.
Doyumsuz ve açgözlü insanlar olduğumuz için ne varsa bizim olsun, kimseye kalmasın diyoruz. Dünyanın parasını kazanalım, en pahalı arabaya binelim, en gösterişli eşyalar bende olsun, tüm insanlar bana “biat” etsin, her şey benim, sadece benim olsun. Muhtaç olanlardan, ihtiyaç sahiplerinden, gençlerden ve çocuklardan yardımını esirgiyorsun anladım. Annenden, Babandan, kardeşlerinden, birinci derece yakınlarından merhametini, şefkatini neden esirgiyorsun? Hiç vermeden hep almak için seni yakıp tutuşturan bu hırs kabul edilebilir mi? Halin vaktin yerinde ama iyilik ve güzellik nerede? Sana hiç uğramamış, selam vermemiş. Sadece insan insandan mı esirgiyor? Devlet de Vatandaşlarından esirgiyor. Kaliteli eğitimi esirgiyor, Adil yargılamayı esirgiyor, temel ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde gelir elde etmesini esirgiyor, Dünya ölçeğinde sağlık hizmetlerini sunmayı esirgiyor.
Burada kendisini ifade etmekten aciz ve korunmaya muhtaç hayvanlara hamilik yapmak, onları esirgemek de en kutsal insanlık görevidir. Bana göre bu hayatın icabı, doğruları bulmak ve uygulamak olmalıdır. Kışın dondurucu ayazında, dışarıda kalmış, evsiz barksız bir aile ile yiyecek içecek bulamayan, yaşama mücadelesi veren diğer canlıların ihtiyaçları aynıdır.
Acımak, esirgemek, korumak, bağışlamak ve şefkat, “MERHAMETİ” besler. Bir yetimin başını okşamak, susuz kalmış bir kediye su vermek, kışın vahşi hayvanlar ölmesin diye doğaya yiyecek bırakmak ve diğer insani meziyetlere sahip olmak, içimizdeki en ulvi duygudur.
Şehrimizde bulunan eski mahalleleri, eski evleri, eski sokak çeşmelerini, eski ekmek fırınlarını ve eskiye dair ne varsa esirgemeyen, himaye etmeyen, talan eden, etrafına peşkeş çeken Belediye Başkanları müsterih mi, rahat uyurlar mı bilemem. Avrupa’da koruma kavramının kurumlaşmasındaki sıçramalar, hep yıkım ve yağma dönemlerinin ardından oluşan tepkilerle gerçekleşir. Günümüzde eski Paris’in el değmeden yaşatılması en büyük örnek olarak gösterilmektedir. Esirgeme anlamında birçok halk deyimi vardır. “İtin ayağını taştan mı esirgiyorsun. “Gözünü çalıdan esirgemez. “Vatanı ve İstiklali için canını esirgemeyen Gazi ve Şehitlerimiz. “Lafını esirgemeyen” diye devam etmektedir.