Piyasada dedikodular, erken seçim sözleriyle çalkalanıyor.
Erken seçim denilince düşünüyorum, hangi iktidar güç elindeyken erken seçim ister?
Cevabı çok basit…
Birincisi, çok güçlenmiştir ister…
İkinci batmıştır kaçmak için ister…
Türkiye bugüne kadar çok erken seçim gördü. Türkiye, çok partili siyasal yaşama geçtiği 1950'den bugüne kadar 13 Milletvekili Genel Seçimi, 8 Milletvekili Ara Seçimi, 11 Yerel Yönetimler Seçimleri, 8 Cumhuriyet Senatosu Kısmi Seçimi olmak üzere 41 seçim yaşadı. Ayrıca 7 kez erken seçim oldu. En son Erken seçimi 24 Haziran 2018 tarihinde yapıldı, çoğunluğu sağlamayan ve koalisyon kuramayan ve başka partilerin de koalisyon kurma denemesi yapmasına izin vermeyen AKP, tekrar bir erken seçim kararı aldı ve Kasım Ayında son erken genel seçim yapıldı.
Şimdiki söylentilere baktığımızda, yine Devlet Bahçeli’nin kuyuya bir ip sallaması ve AKP’nin de o ipe yapışmaya çalışmasını izliyoruz.
Her ne kadar parti sözcüleri “Erken seçim yok, vaktinde seçim var” deseler de…
Çünkü sözcüler konuşur, onları konuşturan bir gün sonra karar değiştirince söylediklerini geri alır yeni görüşü söylerler.
İşin ilginç yanı nedir biliyor musunuz?
İnanmasalar da inanıyor “muş” gibi yapar tekrar milletin huzuruna çıkar ve inanmadıklarını belli ederek inanıyor muş gibi konuşurlar.
Ne garip değil mi?
Siyaset dediğiniz de bazen böyle…
Ancak siyaset hayatımızda görmediğimiz bazı şeyleri görüyoruz son seçimlerde…
İktidarı elinde bulunduran, yani “Güç” olan dün de yazdığım gibi “Top Sahibi” olanlar, oyunu kendi kurallarına göre istedikleri gibi her seferinden değiştirme çabası içinde oluyorlar…
Örnek…
Devler Bahçeli son seçimde baraj altında kalacağını görünce, AKP’de çoğunluğu sağlayamayacağını görünce “İttifak” diye bir şey çıkardılar…
O ittifakı AKP ile MHP kurunca, muhalefet de kurdu, CHP, İYİ Parti, Selamet Partisi, Demokrat Parti, “Millet ittifakında TBMM’ye girdi…
HDP ile ittifak yapan İP Genel Başkanı da o ittifaktan TBMM’ye girebildi…
Bunlar doğru işler mi?
Ben kendi adıma kesinlikle onaylamıyorum…
Benim görmek istediğim, seçimde barajların kaldırılarak seçilme yeterliliği için gerekli oyu alan partilerin TBMM çatısı altında toplanması ve özgürce düşüncelerini o çatı altında ifade edebilmesidir.
Demokrasi de budur.
12 Eylül darbesi, koalisyon kültürünü o tarihlerde yürütülememesinden kaynaklanan nedenlerle % 10 barajını getirdi, o tarihten sonra iktidara gelenlerde bu abuk-sabuk sistemi kaldırmak için en ufak bir çaba göstermediler.
Seçimlerde baraj sistemi ya da en azından yüzde 10 baraj sistemi çok fazla. Kabul edilebilir olanı, içime sinmese de en fazla yüzde 3’ü geçmemeli derim.
Gelelim erken seçim sinyallerinin kaynağına…
Bu iktidar, oturup da İzmir’deki telsiz sisteminin frekansına girenleri bulamadı ama biz düşününce erken seçim frekansının sinyallerinin nereden geldiğini pek ala görüyoruz…
Tek kelime cevabı var…
Sıkıştı…
Hem de hemen her alanda sıkıştı. Hatta argo tabir ile de çuvalladı, eli ayağına dolaşmaya başladı, Covid-19 salgını bittikten sonra ortaya çıkacak ekonomik koşulların altından nasıl kalkacağını da bilemiyor.
Çare?
Ya kaçacak ya da milletin içinde bulunduğu ruh halini kendi çıkarına çevirerek bir yol bulmaya çalışarak güven tazelemeye çalışacak…
Kaçması normal de güven tazeleme nasıl olacak…
Seçim sandığı ortaya gelecek, millet gidip oyunu kullanacak ve elbette o sandıklardan bir sonuç ortaya çıkacak…
Çıkan ne ise, yakışan da odur diyerek demokrasiye olan inancımızla kabul edip oturacağız.
Ancak o kadarla biteceğini sanıyorsanız, işte orada aldanıyorsunuz.
Birinci konu, 18 yıldan beri iktidarda olan AKP’den cevabını vermesi istenecek o kadar çok soru, hesabını vermesi gereken o kadar çok iş var ki bunları vermeden hiçbir yere kaçamayacaklarını adları gibi biliyorlar.
İkincisi, kendi lehlerine çevirmek için başvuracakları birinci yöntem, meydanlara çıktıklarında hançerelerini yırtarcasına konuşacak, muhaliflerini peş peşe hakaretler, suçlamalar yağdıracaklar. Bizim millet de dövüş seyretmekten çok hoşnuttur ya, dövüşte galip gelene bakacak, kim horoz, ne başarısı olduğuna, kendinin ne halde olduğunu düşünmeden oy verecek.
Ya da sandık sonuçlarına bakacak, son yerel seçimlerde İstanbul’a itiraz ettikleri yöntemi uygulayacaklar, “Hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu” gerekçesini ortaya atıp YSK’dan medet umacaklar.
Ancak bir şey daha var…
Covid-19 salgını henüz bitmemişken…
İkinci hatta üçüncü dalgası derken…
Nasıl olacak da bu millet oy vermeye sokağa çıkacak da sandık başına gidecek?
İşte kazanmak için en büyük kozlarından biri de bu olacak…
Ama unuttukları bir şey var…
Dün de dediğim gibi…
Babam bana da top aldı… Artık benim de topum var, bilesiniz…