Sorumuz bu; erken seçim olur mu?
Ülkenin erken seçimden önce çözmesi gereken o kadar çok sorunu var ki, her gün yuvarlanan kartopu gibi büyüyerek millerin üzerine doğru geliyor.
Bu şartlar altında erken seçimin konuşulması mümkün görünüyor ve konuşuluyor.
Peki, olur mu?
Bana kalırsa olmaz ammaaaa…
Bu konunun derinlerinde olan ve artık su yüzüne çıkmaya yüz tutan bir “Amaaaa” sı var…
Olay şu bana göre…
Bu iktidar, bugünkü ekonomik koşullar altında seçime gitmeyi asla istemez, çünkü 3 yıl daha sürdürebileceği saltanatı 3 yıl öncesinden kaybetmiş olur.
Önümüzdeki 3 yıl içinde, ekonomi alanında “Mucize” olarak tanımlanabilecek bir başarı gerekir. İktidar ve yanındaki “Ufaklığın” 2023 yılında yapılması düşünülen seçime umutla girmeleri için böyle bir başarı olmazsa olmazdır.
Ya da bir başka alanda “Başarı” diye nitelendirilebilecek bir konu, bir mucizenin olması gerekir.
Değilse?
Değilse 2023 yılında yapılacak seçimlerde de iktidarda kalabilecekleri oldukça zor ihtimal. Olabilmeleri için “Hiçbir şey olmasa da bir şeyler mutlaka olmuştur” gibi bir cümlenin arkasında iş çevirmek gerek.
Erken seçim olasılığı için önemli bir olasılık, iktidarın yanındaki “Ufaklığın”, kurbağa-akrep hikâyesinde olduğu gibi, Devlet Bahçeli’nin bir davranış sergilemesi ve iktidarın yanından “Pat” diye çekilerek, 2023 yılındaki seçimde parlamento dışında kalmamak adına, erken seçime iktidarı zorlamasıdır.
Hatırlayınız…
Haziran seçimlerinde 80 milletvekili ile parlamentoya girmesine rağmen, koalisyonlara yüz vermemiş, iktidar ile birlik olduğu takdirde daha da güçlenebileceği kanısına varıp, 1 Kasım seçimlerinde boyunun ölçüsünü alarak, milletvekili sayısını yarıya indirmişti. Şimdi o sayı da kalmadı elinde ve giderek ikircikli ve çıkarcı davranışları, tabanı tarafından hoş karşılamamaktadır.
Ülkesinin ve milletinin çıkarlarını düşünme bilgisine ve kapasitesine sahip hiçbir MHP’li partisinin tutumundan hoşnut değildir. Sadece eliyle bozkurt işareti yapmayı yeterli görenler haricinde, desteği kalmamıştır.
Evet, bir “Başarı” göstermek olmazsa olmaz durumda iktidar ve yanındaki “Ufaklığı” ki sunum da başladı zaten…
Karadeniz’de ülkenin ancak 6 yıllık ihtiyacını karşılayabileceği belirtilen doğalgaz rezervinin bulunmasını, “Müjdeler” ile vatandaşa duyurulmasının nedeni, başarıları sıralamanın birinci ayağı. Ne var ki vatandaş bunu yemedi, üzerinde bile durmadı. Diğer bir deyişle vatandaş “Böyle müjde mi olur” diyerek burun kıvırdı, müjde tutmadı.
Bulunan rezervin çıkarılma ve dağıtım şebekesine katma maliyeti, rezervin değerinden büyük çıkabilir. Yani ekonomik olarak verimli değildir.
Değerli bir Jeoloji Mühendisi ve emekli öğretim üyesi ağabeyime sordum bu konuyu.
Özetle aktardığı şey şu…
Ülkenin hemen her yerinde yer altı ve yer üstü rezervlerini bulmak mümkün, var da. Bunların çoğu da bulunduğu halde, ekonomik olmadığı için devreye alınmaya değer görülmemiştir Yer üstü rezervler ise, yine aynı nedenlerle, doğa tahribatı ile alınacak sonuçlar karşısında bozmayı doğru bulunmadığından işletmeye alınmamıştır.
Şimdi duruma bakarsak, ülkenin hemen her yanında doğa, “Yağman Hasan’ın böreği” gibi yağmalanmaya, tahrip edilmeye devam edilmektedir.
Seçmen kitlesinin bu gidişata da tepkisi büyüktür. İktidar, bu konuda da yolda kalmayı başarmıştır. Ancak istenilen “Başarı” elbette bu değil.
O zaman başka bir “Başarı” hikâyesi gerekli. Öyle bir başarı hikâyesi olmalı ki, hem cumhuriyetin kurucuları ile yarışabilmeli, onları unutturup işte “Asrın lideri” dedirtmeli, hem de cumhuriyetin tüm değerlerini yerle bir edip yeni bir değerler zincirine kavuşmasına yol vermelidir.
Yani…
“Tek adam”ın yıllarca “Davamız” diyerek seslendirdiği davaya kapı aralamalıdır. Açıkça bugüne kadar içini doldurmadığı “Dava” ne ise, zaten yıllardan beri ülkenin çeşitli kademelerinde bu davayı gerçekleştirmek için sabırla, fayans döşer gibi, döşemeler yapılıyordu.
Millete “Başarı” diye sunabilecekleri ve amaçlarını da gerçekleştirmeye kapı aralayacak bir olasılık ortaya çıktı aslında…
Meydanlarda nutuk atarak, Doğru Akdeniz’de yaşananlar, Ege’deki adalar üzerindeki kaybolan hâkimiyetimizin yenilenmesi çabaları bunun için…
Bunun için hemen her toplantıda dünyaya ve özellikle Yunanistan ve onun arkasında duran emperyalist ülkelere meydan okumalar, tehdit savurmalar…
Olası bir savaşın galibi olmanın getireceği heyecan ile 2023 yılında yapılacak seçimi garanti altında almak çabası yatmaktadır bu davranışların altında.
Şimdi soralım kendimize, böyle bir savaş halinde Türkiye’nin “Savaş galibi” olma olasılığı ne kadar?
Parasal güç için bir IBAN numarası verebilirsin, orayı geçelim…
Ama Ergenekon dedin, Balyoz dedin, daha başka isimleri takarak ordunun kurmay kademesini çökerttin. Olmadı 600 albayı emeklilik yaşı gelmeden “Resen” emekli edip ordudan çıkardın. Karada, Deniz ve Hava gücünde kurmay eksiğin varken…
Böyle bir savaşın kazanılma olasılığı yüzde kaçtır sizce?
Ya olursa, ya başarırsa “Tek adam” o zaman n’olacak?
Önceki yazımda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ağzından yazdım… O ki, ömrü savaş meydanlarında, siperlerde, bizzat kurşunların hedefinde geçmiş bir asker…
Ne diyordu hatırlayın; “Gerekmedikçe savaş, cinayettir…”
Diplomasi çaredir diyeceğiz de, o diplomasiyi yürütecek kadrolar var mı, bir endişemiz de orada… Bakara-makaracılarla, Atatürk düşmanı elçilerle bu işin olmayacağı belli…
Allah sonumuzu hayır etsin etmesine de erken seçim olur mu?
El cevap, olur da olmaz da… Birazda “Ufaklığın” tutumuna bağlı…