Ben kül döşenem külhan - ı mihnette sebep ne “
Bu iki mısra İkinci Bayezıd ‘n kardeşi, tarihte “ Talihsiz Şehzade “ diye anılan Cem Sultan’a ait. Kopan bir çığ. Patlayan bir fırtına. Haklı bir isyanın çığlıkları.
Kardeşlerden biri zevk u safa içinde yaşarken diğeri, belki de yokluğun ama sıkıntıların potasında çile çekmeye zorlanıyor.
Bilerek, isteyerek.
Kılıçların gölgesinde, korkuların hatta ölümün soğuk nefesini ensede hissederek.
Vatandan, ana kucağından, belkide yar sevgisinde uzak tutularak ömrü tüketmeye zorlanıyor...
Bu işin devletin bekaası ile alakası yok. Yorumlar, tarih sayfalarına bırakılmamalı.
İbret almak da o kadar önemli değil.
Her devirde yürüyenler de var sürünenlerde. Sürünmek, hiç kimselerin kaderi değil.
Yeter ki ona kadercilik empoze edilmesin.
Yeter ki onların din damarlarından girilip, “biz bilmezük, böyüklerimiz bilir” dedirtilmesin.
Yeter ki onlar, ağalar, efendiler böyle yapıyorlarsa, kemerleri daha fazla sıkacaksak elbette bir bildikleri var diye düşündürülmesin.
Eğer bir yerde çalma, haksız kazanç, aldatma, sahtekârlık, bozuk terazili adalet, çaktırmadan göz bağını gevşetiyorsa, korkular dağları sarmışsa;
Sokaklarda kendi kendine konuşan başlar on beş derece yana yatmışsa;
Eğer bir yerde, hastane köşelerinde amatör hekimlere kobay olunuyor, emekli aylığını yetiştireceğim diye yaralı kuşlar gibi çırpınılıyor, bir dilim ekmek adına köşebaşlarında vücutlar satılıyorsa:
Eğer bir yerde yönetenlerin muhterem zevceleri bilmem kaç bin dolarlık çantalarıyla varoşlarda oy avına çıkıyorsa;
Efendilerin veliahtları oyuncak gemiciklerle, tayyareciklerle sırça saraylarda devr-i saltanat içindelerse;
Birileri sabahlara kadar delicesine eğlenirken, onlara para, tehlike sorun olmuyor, bir diğerleri bu rezil, bu kepaze, bu sanatçı müsveddesi, bu burjuva özentileri, bu damarlarında kapital dolaşan, bu asalaklar için, bu fareler gibi gemiyi önce terk edecekler, bu haşereler için…
Bu asla yurdu olmayan, Dünyanın her yerini vatan bilen, aziz bilen, sevgili bilen, kendi varlığından bile rahatsız olan insanları yar ilan eden sahtekâr hümanistler için…
Kurbanlık koyunlar gibi kanlarını akıtıyorsa…
Eğer bir yerde , tüm bu seviyesizlikler yetkili ellerce , o destur çekilmeden varılmayan makamlarca , o , çarpılmamak için ağza bile alınamayan unvanlar , kariyerlerce yapılıyorsa…
Mutluluk , sadece kısa süren yoksul düğünlerde görülüyor demektir
Huzur , sadece sürgülü kapılar arkasında yaşanıyor demektir..
Yürek , bir yanardağ gibi içten içe kaynıyor , suskunluk , çatık kaşların altında bile olsa bir gün ansızın Etna gibi Vezüv gibi ne var ne yoksa püskürecek demektir..
Tarihte ilk defa köleler tarafından gerçekleştirilen Spartaküs isyanını düşünün..
Fransız ihtilalini düşünün.. Hatta Patrona Halil isyanını düşünün..
Hani o divan şairi esracı , uçkuruna düşkün Nedim’in kurbağalara şarkı söylettiği , lale devrini..
Arada büyük farklar yok.. İnceleyin , yorumlayın..Hepsinde de sebep aynı..
Cem Sultanın söylediği gibi ,Gül’de yatmak.. Kül’de yatmak..
Milyonlarca yanardağı düşünün.