Gazetelerdeki habere göre, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, önceki gün Beylerbeyi'nde dondurmacıya uğrayıp, dondurma yemiş.
Afiyet olsun…
Sanırım Ankara’da dondurmacı yok idi, Beylerbeyi’ne gitti, nasıl olsa uçak özel…
Aynı zamanda vatandaşlarla sohbet eden Erdoğan, onlara da dondurma ikram etmiş…
Allah razı olsun, ağzında bulundursun…
Her halde o kadar dondurmanın parasını cebinden ödüyordur. Seçim zamanı dağıtılan çay ve kahveye benzemez, az bi miktar.
Da…
Önce korumalardan biri, ayak ayaküstüne atan ve dondurmasını yiyen bir kadın müşteriye, ayağını indirmesi için uyarmış…
Habere göre, koruma müdürü de bir başka kadına, dondurmasını yerken aynı zamanda maskesini takıp çıkarması için uyarmış…
Eğer Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı’nın ikram ettiği dondurmalardan yiyenler ise, elbette korumalar tarafından uyarılacaktır.
Çünkü dondurmaları ikram eden Cumhurbaşkanı…
Yok eğer ikram edilen dondurmalardan yemiyor ise?
Koruma gelip ayaklarını indirmesi konusunda uyardığında “Sana ne benim ayaklarımdan” derse?
Aklıma gelen soru şu: N’olacak o zaman?
Koruma “Özür dilerim” diye geri adım mı atacak, yoksa gözaltına mı alacak, yoksa tekme atıp ayağı indirecek mi?
Diğeri de “Sana ne be kardeşim, rahat yiyemiyorum maskeyi takınca” derse?
Bunların hepsi olası şeyler.
Hele milletin canı burnuna gelmiş iken…
XXX
Osmanlıyı anlatan dizilerde görmüyoruz.
Padişahın huzuruna çıkan teba, eğer huzurda başını yere eğerek konuşmuyor ise, uyarılıyor ve başı eğdiriliyor.
Cumhurbaşkanının yanında da mı o yöntemler uygulanması gerekiyor?
Yok, hani bilmiyorum da, ola ki başımıza gelirse bilelim diye soruyorum…
Yoksa bu davranışlar, korumaların işgüzarlığı mı?
Olmaz ya, var sayalım oldu…
Beni yanılıp şaşırıp Cumhurbaşkanının huzuruna çıkardılar. Karşılıklı oturduk ve kendisi babak bacak üstüne attı. Ben de attım.
Saygısızlık mı olacak?
Çünkü ben, cumhurbaşkanından 10 yaş büyüğüm ve bizim örfümüzde büyüğe hürmet edilir. Dahası, Padişahlar bile ahalinin karşısında bacak bacak üstüne attığı görülmemiştir. Bir eli dizinin üzerinde, bir eli ile vücut dilini konuştururken, tahtlarında da dimdik otururlardı.
XXX
Korumaların tavırları, kraldan çok kralcılık davranışıdır.
Halka baskı ile yönetene saygı sağlanamaz, sağlanmaya kalkışılmamalı.
Atatürk, kendi döneminde hiçbir şekilde halktan kopuk yaşamadı. Gerek yurt gezilerinde gerekse İstanbul seyahatlerinde hep halkın içinde oldu. İstanbul’a gittiğinde koruma sayısı sadece 8 kişi idi, çünkü halkından korkacağı, çekineceği bir durumu yoktu.
Hatta bir akşam, Florya’daki korumaları atlatıp sahilde yürürken, çilingir sofrasını kuran ve şarkı söyleyenlerle karşılaşmıştı. Yanlarına yaklaşıp “Oturabilir miyim” dediğinde “elbette” deseler de biraz geç tanımış ve toparlanmak istemişseler de O, el işareti ile yerlerine oturtup “Keyfinize bakın, müsaade ederseniz ben de size katılayım” demiştir. Bir süre sonra kendisini aramaya çıkan korumalar gelince, oturanlara “Yine yakalandık” diye yanlarından kalkıp köşke dönmüştür.
XXX
Devlet adamları içinde Millet ile iç içe olmak önemli bir özelliktir. Bu özelliği en iyi yansıtan da Atatürk’ten başkası değildir.
XXX
Şimdi de gündeme düşen bir haber ile devam edeceğim.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı, Kanal İstanbul’un açılması ile Marmara denizinin temizleneceğini ifade etmiş.
Bilgilendirdiği için teşekkür ederiz ama baştan sona yanlış bilgi. Kanal İstanbul’un yapılmasındaki çeşitli zorlukları bir kenara bırakın, iyice hesap edilmemiş, tamamen ABD güdümünde “İnadına” yapılmaya çalışılan proje olarak görünmektedir. Çünkü yapılacak kanalın Marmara’yı temizlemesi bir yana daha da kötüleştireceğini bilim adamları bağıra bağıra anlatıyorlar.
Burada oluşacak yapılaşmanın getireceği ve Marmara denizine bırakacağı kirlilik de işin cabası.
Uluslararsı hukukun gereği ve Montrö antlaşmasını da etkileyeceği ayrı bir konu…
Kanal İstanbul’un hayata geçirilmesi çok olası görünmese de, diyelim ki oldu, hayata geçti, ülkemizi bekleyen çok yönlü sorunları da beraberinde getireceği apaçık ortadadır.