Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Gara operasyonu ile ilgili olarak “Sorumluluk, Cumhurbaşkanı olarak benim, Milli Savunma Bakanının, İçişleri Bakanının ve Bakanlar ile devletindir” dedi…
Bu anlatımda bir hata var…
En kısa tarifi ile…
Devlet, devamlı ve süreklidir….
Hükûmet ise geçicidir, kısa ömürlüdür. Hükûmet, devlet otoritesinin işletilmesini sağlayan bir araçtır. ...
Dahası Hükûmet, belli ideolojileri temsil eder.
Anayasada belirtilen üç erkten, yasama, yargı ve yürütme organlarından birisidir.
Devlet, kısaca “Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır…” (TDK sözlükten)
Devlet, karar verici, uygulayıcı değildir.
Hükümet ise, Anayasa ve yasalara göre, devletin tüm kurumlarını milletin tüm kurumlarını, yine devletin ve milletin huzuru, sağlığı ve çıkarları doğrultusunda belli süre “Devlet”i yönetmeleri için yine milletin seçtiği siyasi iktidardır, yani, karar alıcı ve uygulayıcıdır.
XXX
Buradan bakınca…
Gara bölgesinde yapılan operasyonda (detaya girmeden) bir sorumluluk varsa, o sorumluluğun “Devlet”e ait olduğunu söylemek hatadır.
Neden o asker, polis ve diğer devlet görevlileri 5-6 seneden beri PKK’nın elinde demiyoruz.
Neden onları bu süreçte bir şekilde PKK’nın elinden çekip almadınız, demiyoruz.
Neden bu operasyonda başarısız oldunuz, demiyoruz.
Demiyoruz, çünkü bunlar anlatmak istediğimiz konular değil. Ayrıca irdelenmesi, gereken sorulardır.
Ancak, operasyonun sonucunu ve başarısızlığını “Devlet”e yüklemeye kalkışmak, sorumluluktan kaçmaktır.
Ayrıca şunu net bir şekilde ortaya koymak isterim ki, operasyondaki başarısızlığın sorumluluğunu, bizzat operasyona katılan askere yüklemek de ayrıca sorumluluktan kaçmaktır.
Çünkü operasyon planlamasını yapan, operasyona katılan asker değildir.
Askerliğini, kantin subayı olarak değil, en küçük rütbeli de olsa, 24 ay yapmış, uygulamayı emir-komuta zinciri içinde yerine getirmiş bir asker olarak ve bilerek ifade ediyorum.
XXX
Gelelim Milli Savunma ve İçişleri Bakanlarının TBMM çatısı altında, Gara bölgesinde yapılan ve 16 şehit verdiğimiz olay hakkında meclise bilgi verme özel oturumundaki “Bilgi verme” üsluplarına…
Oturumu, meclisin tv kanalından başlangıcından bitimine kadar baştan sona izledim…
Olması gereken şudur…
Bir… Her iki bakan da, kürsüye geldiklerinde, çok sakin bir dil ile sadece olay hakkında “Bilgi vermekle” görevlendirilmiştir, bilgi vererek konuşmalarını bitirmeleri gerekir idi…
İki… Siyasete girmek, siyasi konuşmalarla muhalefetin üzerinde yürümek, Cumhurbaşkanı’nı savunmak, savunmaya kalkışmak, onların işi değildi.
Neden?
Çünkü bu konudaki sorumluluk, doğrudan onlara ait değildi…
Onlar “Seçilmiş” değil, “Atanmış ve görev verilmiş” kişi olarak kamu görevlileri statüsünde idi, siyasi kimlikleri yoktu.
Düşüne biliyor musunuz?
Bir konu hakkında TBMM çatısı altında görüşme yapılıyor, bakan mecliste, kendine ayrılan yerde ve arkasında da bakanlığını üst düzey memurları oturuyor.
Ve o “Memur”lardan biri kürsüye çıkıyor, seçilmiş (atanmış değil) bakan yerinde otururken, TBMM çatısı altında milletvekillerine ağzına geleni söylüyor…
Nasıl?
Kabul edilebilir bir durum mu?
Asla değil…
Anayasa ve yasalara göre olacak iş değil. Burada kim sorumlu ise, TBMM’nin huzuruna çıkar ve gereken hesabı verir.
Bunu yapacak olan kişi de yürütmenin başı olan, bugün için Cumhurbaşkanıdır.
Şimdi şu soruyu soralım…
Cumhurbaşkanı neden TBMM’ne gelip de bilgi vermemiştir?
Çünkü mevcut sisteme göre, Cumhurbaşkanı, TBMM’nin, yani “Yasama”nın üzerinde, onun emrinde bir makam değildir.
Başkanlık hükümet sistemi de olsa, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi de olsa, TBMM, en üst makamdır.
Çünkü orası “Milleti” temsil eder, salonunda da “Hâkimiyet Kayıtsız Şartsız Milletindir” diye yazar. Milletvekillerinin de bu hassasiyeti sürekli göz önünde bulundurmaları ayrıca zorunlu görevdir…
Sonuç olarak…
Sorumluluğun paylaşımında ve yüklenilmesinde “Devlet” kavramının, yani tüzel kişiliğin yeri yoktur.
XXX
Elbette Gara operasyonu üzerinden tartışma açmak, sürdürmek, iktidarın esas amacı değil. Kendi de pekala biliyor ki, başarısız olmuşlardır ama esas başarısızlık başka tarafta…
İktidarın esas amacı, olayı kendi tarafından yorumlayarak tabana başarı mesajları verirken, milletin temel sorunu olan demokrasi ve yaşanan ekonomik çöküntüyü gözlerden ırak tutarak olabildiğince unutturmaya çalışmaktır.
XXX
Bir komedi izler gibi izlediğim bir sahne anlatacağım şimdi sizlere…
Cumartesi günü CHP Genel Merkezinde, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıöçdaroğlu ile kendisine ziyarete gelen BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’nin görüşme sonrası yaptıkları basın toplantısını izledim…
Gazeteciler sorular sordu, Kılıçdaroğlu cevaplardı, Destici’ye sordular o da cevapladı…
Ancak arada açık ve net bir fark göze çarptı…
Birileri BBP Genel Başkanı Mustafa Destici’ye görev vermişler, kurmuşlar, ne konuşacağını iyice ezberletmişler o da gelmiş konuşmasını, yani gazetecilere verdiği cevap ile aynen, eksiksiz okumuş, yerine getirmiş sanki…
Vallahi de billahi de komedi…