“MISRALARDA DOĞAN" İSİMLİ KİTABIM ÜZERİNE BİR SÖYLEŞİ
Nurkal KUMSUZ- A.Rıza NAVRUZ
----------------------
-Böyle bir kitap yazma fikri nasıl doğdu Sayın Navruz?
# Genelde bir şâire ya hüzün yada tebessüm çok yakışır bilirsiniz. Böyle bir şâiri anlayabilmek bence daha kolay bir iştir. Belirli bir kapıdan girer ve ulaşmak istediğiniz hedefe ulaşabilirsiniz. Fakat Aydemir Doğan hocaya her iki hasletin de çok yakıştığına şahit oldum onun şiirlerini okudukça. Bir bakıyorsunuz; “Hâsılı bu akşam ben/ Bir şarkı gibiyim” dizeleriyle tebessümler dağıtırken çevresine, bir de bakıyorsunuz, başka bir şiirin dizeleriyle hüznün doruklarında; “Şarkılar dizime dizime vuruyor/ Durduramamışım/ İçimde dönen plakları...” Ruh dünyasının böyle “gel-git”leriyle cebelleşen bir şairin ruh dünyasına inebilmek (becerebildiğim ölçüde tâbi) bana müthiş bir keyif verecekti Nurkal Bey. Belki birinci sebep buydu...Bir kadrin bilinmesi, pek çok menevşenin boynunun bükülmemesine vesiledir derler. Her halde ikinci sebebim buydu bu kitabı hazırlama düşüncem için..
-“Mısralarda Doğan” kitabı alışıla gelen kitaplardan farklı. Bu türdeki çalışmanızın amacı neydi?
# Evet, bu maksatla hazırlanan kitaplardan farklı bir çalışma olduğunun farkındayım. Bu farkın, fark edilebileceğinin de farkındayım üstelik... İstedim ki Aydemir Doğan’ın hayatı ve şiirleri hakkında yazılmış bir otobiyografi olmasın bu çalışmam... Bir yandan; “Yitik saatlere kahretmek boş!” diyebilecek kadar boşvermiş, diğer yandan da; “İçimin dallarına garip kuşlar üşüşür!” diyebilecek kadar hüzün yüklü bir rûha kendi gönül gözümle bir ışık tutayım ki o ruh, çevresine de yansımış olsun bir şekilde... Böyle bir çalışmanın da ancak bu tür bir “deneme” ile gerçekleşebileceğine inandım.
-Aydemir Doğan’ın kitaplarını defalarca okuyan ve kendisini de tanıyan birisi olarak; bizlere bir Aydemir Doğan portresi çizebilir misiniz?
# Bel ki de inanmayacaksınız ama, size samimiyetimle söyleyeyim ki; ben Aydemir Beyi, bu kitabı hazırlamadan önce sâdece bir kez gördüm. Siz de şahitsiniz ki birlikte ziyaretine gittiğimizde de tanıyamadı beni. Fakat onu şiirleriyle ve gıyaben yıllar öncesinden tanıdığımı söyleyebilirim rahatlıkla. Bir portre çizmem isteniyorsa, Şöyle söyleyebilirim bu konuda; O; bir Erciyes çocuğudur ilk önce!.. Ki; onun başı en az Erciyes’in zirvesi kadar dik, ve onun zirvesi kadar da dumanlı... O; ağır başının bir türlü bitip tükenmeyen derd-ü belâsı için; “Bu halden müştekî değilim, yorgunluğun üstüne şiiri yorgan gibi attık” diyebilen şair gibi şair bir insandır. O; sevdiklerine karşı, Vefayı huy edinebilen bir karakter abidesidir bence. O; şiirlerini canından sızdıran bir usta şairdir üstelik. Şiirlerinde; “Hasret dolu, şarkı dolu, yaş dolu”dur. Şiirlerinde; “Umut dolu, neş’e dolu, düş dolu”dur her zaman için.. Velhâsılı kelâm o; ağrıyan bir baş ve kanayan kocaaaaaaaaaaman bir yürektir benim nazarımda...
-Kitabınızda mısralarla kurulan bir dünyanın kapısını aralıyorsunuz. Aydemir Doğan’ın kişiliği ile şiir iklimi arasındaki bağda tespitiniz ne olur?
# Onun hakkında çizdiğim bu portreden sonra, şiirlerini incelerseniz, göreceğiniz o ki; kişiliği şiirleriyle, şiirleri de, kişiliği ile birebir örtüşür durumdadır. Bu da şairimizin, her hâliyle samimiyetinden kaynaklanıyor olsa gerek diye düşünüyorum ben. Şöyle de diyebiliriz; onun şiirleri, şarkıları daha doğrusu edebiyat anlamında üretmiş olduğu her şey, kişiliğinin bir aynasıdır...
-Sizin vurgulamak ve de okuyucuyla paylaşmak istediğiniz başka bir şey var mı?
# Sanatçıların – özellikle de bu yazar çizer takımının- bencilliğinden ve kaprisinden söz edilir yıllardır. Hep kendi “ben”lerini ön plana çıkarmaya çalıştıkları söylenir durur. Hatta “hep ben, hep ben/ Sen öl ki, yaşayayım ben” felsefesiyle hareket ettikleri söylenir dillerde. Üzülüyor da olsam, ben de inanıyorum ki bu sözlerde büyük bir doğruluk payı vardır. Aslında olmaması gerektiğine inananlardanım ben. Bu fâni dünyaya “bir hoş seda”bırakmak varken, hangi pâyeyi paylaşamama derdindeyiz ki Allah aşkına?!.. Her birimizin bu iklimde farklı renk ve kokuda birer çiçek olduğumuzun ne zaman farkına varacağız bilemiyorum. Bu konuda herhalde yapacağımız tek şey, yüreklerimize güzel bir balans yapmak olacak. Bunu yapabilirsek inanıyorum ki; içimizdeki kuşlar kanatlanmaya başlayacak. İçimize hazan vurmayacak ve kurak mevsimlere mâruz kalmayacağız. Eminim ki içimizdeki çağlayanlar da coşup taşacak bir yerde. Bütün bunların yanında en güzeli de deli-dolu sevdâlarımız sînelerimizi yine dövmeye devam edecek...En insan yanımızla yaşayabilmemizin çâresi olarak görüyorum yapacağımız bu gönül balansını ben. Bu konu da dostlarımla paylaşmak istediğim husus budur işte. Bunu başarabilmemizi ve başarabilmelerini özellikle bekliyorum...
-Kaybolmaya yüz tutmuş bir vefâ örneğinin yansıması olan çalışmanızdan dolayı sizi kutlar verimli çalışmalarınızın devamını dilerim.
# Bir vefâ örneğinden bahsediyorsunuz. Eğer öyle bir örnekse bu küçük çaplı çalışmam, bu beni son derece mutlu eder bilesiniz ki. Aslında bu, geç kalınmadan hepimizin yapması gereken bir asli görevdir diye düşünüyorum.
Bu kitabım hakkında birkaç söz etmeme fırsat verdiğiniz için ben burada size tekrar tekrar teşekkürlerimi arz ediyorum Nurkal Hocam...