Sevgili okurlar…
İki-üç günden bu yana bana bir şeyler oldu...
Gündemi takip etmeye çalışırken, nasıl olduysa oldu, aklım gitti.
Bir başka deyişle, olanlara bitenler bakıyorum, yorumlamaya yazmaya çalışıyorum, olmuyor, toparlayamıyorum.
Haa... Anladım ki aklım başında değil, bırakıp gitmiş. Yani sizin anlayacağınız, aklımı yitirdim, buluncaya kadar bana müsaade...
Bazılarınız "Zaten sende akıl yoktu ki" filan diyebilirler...
Olsun, onlara da teşekkür ederim. Sadece kendi akıllarını kontrol etmelerini öneririm, baksınlar bakalım yerinde duruyor mu?
Türkiye'de eğer bu ortamda aklını, başında "Sürekli" tutabilen varsa eğer, en becerikli adamdır bence. Çünkü böylesi bir ortamda akıl dediğin de bazen isyan edip, alıp başını gidebilmeli...
Dediğim gibi...
Aklımı bulabilirsem eğer, buluşmak üzere...
Gelir mi geri?
Belki…
Yok, gelmez de uzaktan "Nanik" çekerse, yine belki yazabilirim bazı şeyleri...
Ama...
Bu süreç içinde hoş kalın, hoşça kalın, sakın çakallarla kalmayın...
XXX
Yukarıdaki satırları 23 Ocak 2016 tarihinde yazmışım ve yayımlanmış.
Daha sonra, bundan tam bir yıl önce yine tekrarlamışım…
Bugün bir kez daha tekrarladım, neden?
Diyeceksiniz ki “Yazacak bir şeyin kalmamış, hazineden harcıyorsun artık, çekil köşene de otur gari, yaşın kaç oldu…”
Evet, yaşım oldukça oldu.
Eskiden bu yaşlara ulaşmak çok zordu, şimdilerde bizler yaşımızı “Yolun yarısı” olarak görüyoruz daha. İşimiz çok, yerine getireceğimiz görevlerimiz, korunması gereken değerlerimizin nasıl korunacağını, bizden sonraki nesillere öğreteceğimiz günlerdeyiz.
Kısacası, 75’i bitirmişken yola devam, durmak yok…
Peki, arşivden yazı çıkartıp, temcit pilavı gibi ortaya koymanın amacı ne?
İlk yayımlandığından bu yana tam 5 yıl geçmiş de, değişen ne var, onu görmek için…
Yoksa yazacak o kadar çok şey var ki, o yazacaklarıma öncü olsun diye tekrarladım.
XXX
Yazımın sonuna eklemek istediğim bir şey var.
Atatürk ile ilgili bir anı, aklıma geldi de aktarmak istedim.
Atatürk’e hakaretten sanık bir köylü hakkında takibata başlanıyor.
Durumu Ata’ya arz ediyorlar…
“Mahkemeye veriyoruz, size küfür etmiş.”
Ata soruyor; ”Ben ne yapmışım ona?”
Evrakı tetkik edenler ve açıklamasını şöyle yaparlar Ata’ya…
“Gazete kâğıdı ile sardığı sigarayı yakarken kâğıt tutuşmuş da ondan!”
Atatürk’e bunu söyleyen bir milletvekilidir.
Ata milletvekiline; “Siz hiç gazete kâğıdı ile sigara içtiniz mi?”
Der…
Milletvekili “Hayır” diye cevaplar.
Bunun üzerine Atatürk, “Ben Trablus’tayken içmiştim, bilirim. Pek berbat şey… Köylü bana az bile küfür etmiş. Siz bunun için onu mahkemeye vereceğinize, ona insan gibi sigara içmeyi sağlayınız!”
Der…
XXX
İşte devlet adamlığı, işte büyüklük, işte anlayış…
Atatürk böyle olunur…
O nedenle tüm dünya “Lider” olarak önünde saygı ile eğiliyor yıllar sonra bile…