5 Nisan 1945 tarihinde İstanbul'da doğdu. Tiyatro sanatçıları Ermeni Toto Karaca ve Müslüman Mehmet Karaca'nın tek çocuğu. Tiyatro kulislerinde büyüdü. 5 yaşında annesi ve teyzesinin etkisiyle şarkı söylemeye başladı.
Robert ve Kültür Koleji’nde öğrenim gördü.
Cem Karaca'nın Anadolu müziği ile ciddi anlamda ilk tanışması ise askerliği esnasında oldu. Askerliği sırasında Anadolu'yu daha yakından tanımasının yanısıra birgün orada askerliğini yapan birisinin saz çalışı sonucu daha önce son derece ilkel ve sıkıcı bulduğu bu müziğin aslında onun o anki gerçek duygularını yansıttığını ve hiçbir batı müziğinin o sazın içerdiği duyguları içeremeyeceğini anladı.
1969 yılında Apaşlar’dan ayrılarak Seyhan Karabay'la birlikte 'Cem Karaca-Kardaşlar' topluluğunu kurdu. Cem Karaca-Kardaşlar, yayınladıkları ilk 45'likleri 'Dadaloğlu' ile listelerde iyi bir sıraya yerleşti. 1972 yılında bu gruptan ayrıldı ve Moğollar'a geçti.
1979 yılında Almanya'ya gitti ve 12 Eylül 1980 sonrası Türk vatandaşlığından çıkartıldı.
Yaklaşık 8,5 yıl Almanya'da yaşadı. 27 Haziran 1987 akşamı Türkiye'ye geri döndü ve yeniden Türk vatandaşlığına alındı. Bu dönemde bazı eski arkadaşları tarafından suçlandı.
Bu suçlamalara kulak asmadan, yeni dünya görüşünü ortaya koyan eserler yaptı.
Özellikle din konusunda değişen görüşleri çok tartışıldı. Solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle 8 Şubat 2004 tarihinde 59 yaşında vefat etti. Üsküdar Seyit Ahmet Yesevi Camii’nde kılınan
namazın ardından Karaca Ahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Cem Karaca ‘Kürdistan Haritası’nı indirttiği için 5 yıl ambargo yedi.
Karaca yurda dönünce devrimci arkadaşları tarafından ‘dönek’ ilan edildi.
Karaca’ya karşı alınan bu tavrın kökeninde rahmetli Özal’ın elini öpmesinin değil bir konserde asılan sözde Kürdistan haritasını indirtmesi olayının yatar.
Şimdi sıkı durun:
Devrimci geçinen çevresi ile kırılma noktası olarak gördüğü bu olay bakın nasıl:
Köln. Sene 1983. F...F’nin konserlerinden biridir. Bütün konserleri F...F organize ediyordur. Her konserde malum bir uyduruk harita vardır. Türkiye’den gelen birçok üfürükten sanatçı
Kürdistan haritası önünde şarkı söylüyordur.
Sıra Cem’e gelir ;
‘O harita inecek, inerse ben sahne alırım. O haritanın önünde şarkı söylemem.’
Neden biliyor musunuz? Hemen söyleyelim de günümüzde sanatçı geçinen bazı hain, kendini bir b..k zanneden zibidilere kapak olsun
O haritalar 1980’li yıllarda Almanya’da sahnelerdeydi ve üstünde çoğu şehirlerimizi içine alan, Başkenti Diyarbakır olan Kürdistan yazılıdır.
Cem, solcu bile olsa bu iğrenç haritayı kabul eder mi? Dahası solcu demek böyle bir haritayı kabul eden, ihanet içinde olan bir insan demek olabilir mi hiç?
Hır gür çıktı; ama sonunda yetkililer haritayı indirdi. Cem de sahneye çıkıp şarkısını söyledi. Ancak bu olaydan sonra Karaca bir daha konserlere davet edilmedi ve kendisine beş yıl
ambargo uygulandı. Şarkılarını yıllarca kendi dilinde bile okuyamadı.
Biliyor musunuz, Türkiye’den Almanya’ya giden birçok üfürükten, güya devrimci sanatçı o haritanın önünde utanmadan, korkmadan konserler verdi.
Neden olarak da sanat ayrı siyaset ayrı gibi ucube bir söylem içinde oldular.
Tıpkı: “Şerefsizlerin ülkesinde arabam kaldı.” Diyen ve o melun haritanın önünde konser veren ve de “ Türkler ve köpekler giremez “ yazılı bir pankartı gördüğü halde müdahale etmeyen Ahmet Kaya için şarkılarını seviyorum. siyasi düşüncesi beni ilgilendirmez diyenler gibi.
Dahasını söyleyelim de şaşkınlığınız daha da artsın. 1988 yılında pop dünyasında bir sanatçının kasetine ezanı koyması tam bir yobazlık, gericilik, dincilik olarak tanımlanırdı.
Kirvem’de önce bir ezan sesi duyuluyor, arkasından Cem geliyordu.
Albümün kaset olarak yayınlanan ilk baskılarında rastlayacağımız bu ezan sesi CD baskılarından çıkartıldığını da bu arada belirtelim.
Rahmetli kabrine Allahuekber’lerle uğurlandı. O tekbirler, salavatlar sanki o kasetteki ezan sesine teşekkür gibi oldu.
Zaten Cem sadece din konusunda kalmadı... En büyük hayallerinden biri ‘salavat’ı meşhur Don Kazakları Korosu’na çaldırmaktı.
O Türkiye’ye dönünce Nâzım Hikmet’in cenazesini ülkeye getirmek istiyordu.
Ermeni asıllı bir anneden yani Toto Karaca ile tiyatrocu Mehmet Karaca’dan olan Cem Karaca’nın sahneye çıkmadan önce yirmi bir defa Besmele çektiği oğlu tarafından bir televizyon kanalında özellikle ifade edilmiştir.
Zaten ölümünden önce, daha sonraları kendisi de vefat etmiş olan müzisyen arkadaşı Bahadır, evinin önüne çıkarak aynen şunları söyler:
“ Cem tekbirlerle uğurlanmasını vasiyet etti. Cenazesinde kesinlikle alkış istemedi.”
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve kıyaslama yapın.
Şimdi sanatçı geçinen, karga sesli, rüküş, teşhirci, cahil ama devrim yapmaya kalkışanlar Cem’in tırnağı olabilir mi?
ASLA.
Nur içinde yat Cem Usta.. “Allah Yar.” Şarkın solculuğuna bakıp seni dinsiz, imansız kabul eden yobazlara kapak olsun.