Gazetemiz yazı kadrosuna katılan değerli büyüğümüz Sayın Kadir Dayıoğlu ile “Hoşgeldin” sohbeti sırasında Kayseri’de kurulu “İlk”lerden söz ederken, bana “Beğendik Mağazalarının kuruluş hikâyesini yazar mısın” dedi…
Sanırım bu hikâyeyi, bir kaç kez sözün sırası geldiğinde yazmıştım ama bu kez geniş yazmam ve Kayseri’deki tarihe not düşmek açısında zorunlu oldu…
Ancak biraz geniş alarak yazacağım bu kez…
Kayseri, Pazarören’deki tarihi “Yabanlu Pazarı” ve Karum, kaniş harabelerinden elde edilen kalıntılardan da anlaşıldığı üzere, İpek Yolu üzerindeki en önemli ticaret merkezlerinden birisidir. Bu doğrultuda Kayseri ticaretinde hep “İlkler” söz konusu olmuştur.
Ancak, Kayseri’nin muhafazakâr yapısı yüzünden iki sektörde yakın zamana kadar nae yazık ki gelişme geç yaşanmıştır.
Birincisi Restoran, yani içkili lokanta, ikincisi ise otelcilik sektörü…
Her iki meslek de yakın zamana kadar “Makbul meslek” kollarından sayılmamıştır.
Buradan hikâyeye geçecek olursak, rahmetli Mehmet Beğendik’in liderliğinde Nuri Beğendik ve Oğulları Koll. Şti. zamanında, Türkiye’nin önemli Tarım Satış Kooperatifleri ve bir çok kuruluşların bayisi ya da temsilcisi olduğumuz için, çok sık misafir ağırlamamız gerekirdi.
Ancak, konaklama olarak Turan oteli ve otelinin terasındaki restoran vardı…
Gelen misafirleri bir iki götürürdük ağırlardık ama çok da istediğimiz gibi olmazdı, bu nedenle bağ evini kullanırdık.
Elbette bağ evinde ikram, mangal düzeyinin ötesini geçmezdi. Ekip, bizden önce gider, hazırlık yaparlardı.
Yine bir gün ekip bağa giderken bana “Biz erken çıkıyoruz, eti siz alın gelin” dediler…
İş bitip misafirleri almadan önce her zamanki kasabımıza gittik ve et siparişimizi verdik. Elbette bir iki kilo et değil.
O sırada et, belediyenin koyduğu narh ile fiyatlandırılır, koyun eti kemikli 640 kuruş, dana eti kemiksiz 640 kuruş.
Ne var ki kasaplar, bu fiyata et satılamayacağından sızlanıp dururlardı. Etin en iyi bölümünü “Has müşterilere” saklar geri kalanını da gelene verirlerdi. Çükü “Has müşteri” kilosu kaç lira diye sormazdı…
O gün et siparişimizi verip de beklerken, kapıdan içeri yaşlı bir kadın girdi. Üzerinde Kayseri’ye özel pötikare bezden çarşafı, elinde sıkı sıkya tuttuğu beş lirası ile…
Kasaba “Gadasını aldığım hele bana yarım kilo kıyma verin mi?” dedi… Kasap, oldukça sert bir ses ile “Get ana, şimdi yarım kilo kıymanın sırası mı” diye tersledi.
Tam kadın çıkıyordu ki, Mehmet Beğendik, “Dur hele teyze” dedi ve kasaba dönüp “Versene kadının yarım kilo kıymasını” diye çıkıştı. Kasap “Ağa, sizin etleri hazırlıyorum da…” deyince Beğendik tümden hiddetlendi, “Yav kardeşim, biz bekliyoruz zaten, kadın yarım kilo kyma istiyor, versene…”
Kasap isteksiz bir şekilde, çengelde asılı et parçasını aldı, kıyma makinesine attı ve çıkanı da kâğıda sarıp verdi, 5 liradan 320 kuruş aldı, üstünü verdi ve kadın dua ederek çıktı gitti. Belki yemeğine et lezzeti vermek için 50 veya 100 gram alacaktı ama, kendine yediremedi.
Burada özellikle ikimizin de dikkatinden kaçmayan, kıyma makinesinden çıkan ve “Güya” kıyma olan şeyi biz evimize alıp götürüp kedimize bile yedirmezdik…
Etimiz hazırlandı, misafirleri de alıp bağa gittik…
Rahmetli Mehmet Beğendik, eti severdi. O gece dikkat ettim, hiç et yemedi, ortada ıvır zıvır ne varda onlardan atıştırdı. Elbette gece bitti ve dağıldık…
Ertesi sabah ben hazırlandım, bölgeye (Çevre illerden birine) çıkacaktım ki, beni odasını çağırdı. İlk sorduğu soru, “Dün kasapta n’oldu” dedi…
Ben biraz kinaye olsun diye “Paran varsa adamsın, yoksa insan bile değilsin. Kale içi de öyle değil mi, sebze alırken fiyatını sormayacaksan iyisinden, yoksa ezik çürüğünden alırsın” dedim…
Bir sigara yaktı, orta şekerli kahvesini söyledi. Tabi benim acelem var, yola gideceğim “Çıkıyorum” dedim. “Yok, bugün çıkma otur, konuşacaklarım var” dedi…
Sigaradan sertçe çekti, kahveden bir yudum aldı, “Herkesin aynı hizmet ile parasının tam karşılığını alacağı bir sistem yok mu?” dedi…
Vardı elbette, ben Sivas Caddesi Üzerinde açtığım “Çınar Gıda Pazarı” ile ilk kez maket gibi hizmetin verdim.
“Var tabi, olmaz mı?…”
O tarihlerde Türkiye’de İstanbul merkezli Migros, Ankara merkezli Gima, İzmirde Kayseri kopyası Tansaş vardı başka da yoktu.
Oturdum uzunca anlattım. Hatta bu sistemin Türkiye’de 1830 yıllarında hedef kitlesinin Kömür Madeni işçilerinin olduğu, özellikle Zonguldak ve yöresindeki et ve sebze haricinde tüm ihtiyaçların bulunduğu mağazalar olduğunu anlattım.
(Bu kısım da ayrı bir hikâye, girersem çıkamam…)
O akşam, Rahmetli Nuri Beğendik amcanın başkanlığında ekip olarak toplandık. Tartıştık ve sonunda Kayseri’de “Market zinciri” kurmaya karar verdik…
Koll. Şti’deki tüm görevlerimizi diğer ekibe devredip, Mehmet Beğendik ile birlikte Gima, Migros ve İzmir’deki marketleri inceledik. Ardından Rahmetle anacağım Mimar Ayhan Mayadağ ile birlikte bir kez daha gezdik, ilk mağazamızı da Kayseri’de herkesin bildiği Meydan Mağazasını 9 Ağustos 1986 Cuma günü faaliyete geçirdik.
Sadece benim bir endişem vardı. Acaba markete kadın müşteriyi sokabilir miydik? Çünkü Kayserili hanımların, çarşı pazar gezme, böyle alışveriş etme adetleri yoktu. Çarşıya çıkarlar, kendi özel ihtiyaçlarını alırlar ve “Akşam bizim bey geçerken ödeyecek” der, alır giderlerdi.
Market öyle değil ki alacaksın, ödeyip çıkacaksın…
Açılış günü ve bir sonraki gün müşteri profilini izlediğimde “Tamamdır, bu iş bitmiştir” dedim. Bu kez kadın müşteri sayısı daha çok idi ve evinin erzakını almaya kendi geliyordu.
Bir noktayı ekleyeyim, kasap reyonundaki görevlilere açılış günü verdiğim ilk talimat, “Müşteri 50 gram da istese, eti de kıyması da verilecek”, manav reyonuna da “Müşteri istediği gibi seçecek, karışmayacaksınız” oldu.
Ve işin en güzel yanı, tüm Türkiye’de “Beğendik ekolü” diyebileceğimiz bir anlayışı ve hizmeti vermeyi yerleştirmiş olduk. Kayseri’deki ilk 5 mağazanın imalatı ise ayrı ama önemli bir hikâye…
Buradaki çalışmam ve emeğimden dolayı çok mutluyum şimdi…
Bir de ilginç bir anımı anlatmak isterim. Samsun’da “Beğendik” adı ile market açıldığı haberi, geldi. Soruyorlardı “Buraya da mı açtınız” diye. Sahibinin buldum ve aradım, “Neden Beğendik” dedim. Anlattı; “Adana’dan Samsun’a gelirken Kayseri’ye uğradım. Mağazalarınızı gördüm, çok beğendim, aynısını Samsun’da geldim açtım” dedi. Ben “Tamam aç da arkadaş, neden tabelasına Beğendik yazdırdın, bu tescilli marka” dediğimde bana verdiği cevaba günlerce anlatıp gülmüştük…
“Aynısını açtım dedim ya…”
Sonra tabelasını “Öz Beğendik” olarak değiştirdi, biz de fazla uğraşmadık.