Hatırlarsınız…
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, yine bir toplantıda ve ardından TV programında, özellikle Ticaret Bakanı'nın sorununun biraz yoğun olacağını ifade ederek şöyle dedi…
"O da nedir? Zincir marketler başta olmak üzere tüm marketlerdeki bu denetimleri ciddi bir şekilde sürdürmek suretiyle, bu zincir marketlerdeki fiyat farklılıklarını, üzerine gitmek suretiyle buralardaki bu ciddi fiyat farklılıklarını da süratle kaldıracağız. Bunu inşallah Amerika dönüşü de bizzat işin üzerine kendim de ilgilenmek suretiyle gideceğiz." dedi.
Hani Adanalıların bir deyişi vardır, “Adanılyık, Allahın adamıyık” derler…
Biz de Gayserililiyik, Allah’a şükürler olsun ki ticareti iyi bilirik…
Çünkü Kayserilinin ticareti yeteneği bir kenara, ticari deneyimi sayesinde bu konuda haklı bir ünü vardır.
Ayrıca üretimi de çok iyi bilenlerdir.
Bu faaliyetlerin tamamına birden “Ticaret” dersek, ayakta kalabilmenin, yatırıma devam edebilmenin, istihdam yaratılabilir ortam yaratabilmenin tek koşulu, kâr etmeyi bilmektir.
Ahlakın sahibi olan ticaret erbabı da, ahlaki kurallar ve ekonomik koşulların ortaya koyduğu gerçekleri göz önünde bulundurarak “Kâr etmeyi sağlamaları” ilk hedefleridir.
Dikkat ederseniz, “Ahlaki kurallar ve ekonomik gerçekler içinde” ifadesini özellikle kullandım. Bu iki özelliği kalbinde ve aklında birleştiremeyenler, ticarette kaybeder ya da kul hakkını bir güzelce yerler. Ancak son gidecekleri yere 2 metre beyaz patiska ile giderler.
XXX
Ticarette herkes bilir ki, bir “Maliyet hesabı” denilen hesap vardır.
Hep örnek gösterilir, “Tarlada domates 30 kuruş, markette 4 lira” diye ve bu örnek ile de marketler, manavlar, aradaki farkın tamamını tek başlarına kazanıyorlar mış gibi gösterilmeye çalışılarak, suçu nihai satıcıya yüklerler…
Maliyet hesaplama uzmanı değilim ama, hasbelkader (Yazgıdan dolayı) 8 yıl gibi bir süre bu konuda emek verdim. Az buçuk bilirim yani…
Eğer 30 kuruşluk domates örneğinden yola çıkarak açıklamak gerekirse…
Tarlada toplama ve sevkiyat giderleri…
Tarladan sebze haline, nakliye ücreti…
Hal’de komisyoncu hakkı ve belediye rüsumu (Vergileri), tekrar paketlenmesi, gideceği ilin sebze haline nakliyesi, gittiği yerdeki komisyoncu hakkı, belediye rüsumu, satış noktasına nakliyesi, satış noktasında (hizmet ve insan odaklı marketlerde) ürünün seçilip firesi ayrılarak tezgâha konulması, müşterinin seçimi sırasında verdiği hasarlarda oluşacak fireler, marketin giderlerinden oluşan masrafları…
Bunların hepsi birden giderleri yani maliyeti ve tarlada 30 kuruş olan domatesin, market tezgâhında müşterinin marketten çıkarken aldığı fiyatı oluşturur.
Elbette bu, kabaca bir anlatım, ancak ben bu maliyetin fiyatlandırmasının nasıl yapıldığını da çok iyi bilirim de, o kadar detaya girmeye gerek yok. (Ancak şu kadarını belirteyim, sebze halinden alınan fiyatın üzerine en az % 22’i, en fazla % 26’ya kadar varan giderler, fiyatta etkili olur. )
Üretimden tüketime, ekonominin içinde olan ne kadar ürün varsa, kabaca anlattığım maliyet çerçevesi içinde oluşur ve tüketiciye ulaşır.
Sanayi ürünlerinde de, tarımsal ürünlerde eğer üretiyorsanız, üretimin her aşamasında bir “Maliyet” ögesi (Unsuru) olmazsa olmazdır.
Ekonominin oluşturduğu gerçekler ile ahlaki değerler içinde fiyat oluşturan, üreten ve satanlara karşı ön yargı, doğru bir davranış değildir.
Ancak ahlaki değerlerden yoksun, milletin orasına burasına koyma bilinci ve davranışları içinde olanların tüketiciye sunumdaki fiyat oluşturmaları, anlattıklarımın dışındadır.
Çünkü milletim orası burası ile uğraşanlar, bir koyup 5 almaya alıştıkları ve ahlaki bozuntu içinde oldukları için, öncelikle fahiş fiyatların hesabını o ahlaksızlardan sormaları gerekir.
Market denetlemekle fahiş fiyat önlenemez.
Hele ki “Ekonomist” olan kişi, böyle bir lafa edemez, etmemeli…
Yani…
Bilebilmek ile bile bilememek arasında oldukça uzun bir ara vardır…