Neden tarihe önem verilmez, bilgi edinilmez, bu yaşıma geldim anlamış değilim. Tarihi bilgilerden haberdar olman, geçmişi hakkında bilgi sahibi olmayan toplumların, geleceklerini sağlam temeller üzerine oturtturmaları mümkün değildir.
XXX
Bundan 99 yıl önce bugün (Dün), yani 1 Kasım 1922’de Saltanatın kaldırılması veya padişahlığın kaldırılması, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 1 Kasım 1922'de kabul ettiği 308 numaralı "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin, hukuku hâkimiyet ve hükümranının mümessili hakikisi olduğuna dair" adlı kararnamesi ile gerçekleşmiştir.
İzmir İktisat Kongresi 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihleri arasında, İzmir'de Banka-Han binasında toplandı. 1135 delege ile yeni Türkiye'nin ekonomik sorunlarının tartışıldığı bir kongredir. Dönemin Türkiye yönetici kadrosu Kurtuluş Savaşı ile kazanılan zaferden sonra prensip olarak siyasi ve ekonomik bağımsızlığı öngörmüştü. TBMM'nin bu dönemde başlıca uğraşısı yurdu işgalden kurtarmak olsa da, öngörülen bu ekonomik bağımsızlık hedefinin nasıl gerçekleştirileceğine dair bir kongre yapıldı.
Kurtuluş Savaşından sonra, (Arada Mudanya ateşkes anlaşması var) Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi temsilcileriyle, Britanya İmparatorluğu, Fransız Cumhuriyeti, İtalya Krallığı, Japon İmparatorluğu, Yunanistan Krallığı, Romanya Krallığı ve Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı (Yugoslavya) temsilcileri tarafından, Leman Gölü kıyısındaki Beau-Rivage Palace otelinde imzalanmış barış antlaşması ile ulus olarak bağımsızlığına kavuşmuştu.
İstanbul’un işgal, son İtilaf birliklerinin 4 Ekim 1923'te şehri terk etmesinden sonra, Şükrü Naili Paşa komutasındaki 3. Kolordu birliklerinin 6 Ekim 1923'te tören eşliğinde şehre girmesiyle sona erdi.
Bundan tam 98 yıl önce Cumhuriyet İlan edildilirken, devletin adı Türkiye Cumhuriyeti olarak ilan edildi…
Bu tarihten kısa bir süre sonra, “Halifeliğin kaldırılması”, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 3 Mart 1924 günü çıkardığı kanunla gerçekleştirilmiştir. Devletin laikleştirilmesi yolunda yapılmış siyasi bir devrimdir.
XXX
Dikkat edilmiş ise, bütün eylemler19 Mayıs 1919 tarihinden sonra bir plan dâhilinde yapılmış ve bütün bunlar yapılırken de dikkat edilen tek husus, “Hâkimiyet Kayıtsız şartsız milletindir” ilkesi olmuştur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, alınan tüm kararların TBMM’nden geçirilmesine özen göstermiştir.
XXX
İşte bu aşamalardan geçerek özenle cumhuriyetin kuruluşu ilmek ilmek örülmüş, bir taraftan dış işlerinde “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi öne çıkartılarak komşularla ilişkiler karşılıklı çıkar temelleri üzerine ve diplomatik girişimlerle kurulurken, içeride ise ekonominin gelişmesi için, özel sektörün yetmediği yerlerde sanayinin kurulmasına özen gösterilmiştir.
Atatürk, Devlet Başkanlığı yaptığı 15 yıl boyunca hiç dış ziyaretlerde bulunmamıştır. Kendisi ile görüşmek isteyen devlet başkanları, kralların tamamı, Türkiye’ye gelerek Atatürk ile görüşmüşlerdir.
Bir başka anlatımla, hiçbir devlet başkanının peşinde dolaşmamış, ziyaretine gitmemiştir.
Gelenlerle yaptığı görüşmelerin bir tamamının tutanakları da devlet arşivlerinde mevcuttur. Yani, her şey şeffaftır.
Bir diğer bilgi ise, Atatürk’ün, dönemin eğitim sisteminin gerektirdiği Farsça ve Arapça bildiği gibi, bunlara ilaveten öğrenimi sırasında Fransızca, Almanca ve Rusça dillerini de öğrendiği ve kullandığını da biliyoruz.
Bildiği yabancı dillere hâkimiyet seviyesi ise, ileri derecede idi…
XXX
Kuruluş ile birlikte başlatılan dış politikadaki ve ekonomideki bağımsızlaşma gayretlerinden sonra, sırada çok partili parlamenter sisteme geçiş vardı ama…
Bu sırada başlayan 2’nci dünya savaşı, henüz ayakları üzerinde durmaya başlayan ülkemizi sıkıntıya soktuğu bir gerçektir ama en azından savaşa girip daha büyük kayıplar vermediğimiz de bir gerçektir.
Ne var ki bu durum, çok partili sisteme geçişle birlikte, yeni kurulan “Muhalefet Partisi’nin” siyasi çıkarlarına alet edilmiştir.
Bu tarihten itibaren de zaten olayları fiilen içinde yaşayan nesilleri biz.
XXX
Kısa tarihi notları neden verdim?
Çünkü bu bilgileri iyi bilmek gerekir ki, geleceğimizi sağlıklı sürdürebilelim…
Cehaletten kurulmadıkça, düze çıkmak olası değildir. En koyu cehalet, hakkında hiçbir şey bilmediğin bir şeyi reddetmektir.
XXX
ABD başkanı ile görüşmek sorun değil, görüşür, görüşmezse de kendi bilir.
Ancak görüşmenin içeriğini “Olumlu geçti” diye yansıtmak, gerçekleri saklamaktır.
ABD, görüşmede F-35 yerine F-16 teklif mi etmiş ne…
Yani, “Takım elbise vermedik, bir mendil versek olur mu?” gibisinden…
Parasını verdik mi? Verdik. Ya uçağı ver ya paramızı ver, bu kadar basit.
Vermiyor mu, kapat Türkiye’de ne kadar ABD üssü varsa gitsin…
Ama yapamazsın, çünkü ekonomin o kadar çökmüş ki, daha fazla çökerse altında ezilecek haldesin…
Rusya’dan S-400 savunma füzeleri almışız, geldiği gibi duruyor, aktive etsenize…
Edemiyorsunuz, “Gel şu füzeleri aktive et, parasını verdim” de diyemiyorsun.
Neden?
XXX
Ama dış politika konusunda bol bol turistik seyahatlere çıkıp liderlerle poz veriyorsun ama alabildiğin sonuçlar ne yazık ki ülke çıkarlarına uygun değil…
Bir de tutmuşun, 2 yıl boyunca yurt dışına asker gönderme yetkisi almışsın ki, bu yetkiyi kullanabilmek için ülkede her şeyin tıkırında olması gerekir…
XXX
Mesele Biden ile görüşmek değil yeğen, mesele tuttuğunu koparabilmekte…
Artık diyecek çok bir şey kalmadı…
Ne zaman ki cehaletten kurtulur, gerçekleri millet olarak görmeye başlarız, işte o zaman ülke olarak yeniden şahlanabiliriz.
Çünkü o kudret, zekâ ve çalışkanlık, Türk milletinin özünde var zaten…