YAŞLI ÇAM AĞACI İLE SOHBET:
2. BÖLÜM.
Çam Ağacı “ne güzel, diktiğiniz fidanları takip etmeniz ne güzel. Keşke herkes sizin gibi davranarak tohumlar ekse, fidanlar dikse ve diktiği fidanları takip etse.” Dedi ve ekledi. “Ne yazık ki insanlar genellikle fidanları toprağa gömdüklerinde her şeyin bittiğini sanarak çekip gidiyorlar. Bir de alelacele gömmeleri yok mu? Çok üzülüyorum. Sonra o fidanları orada unutuyorlar. Tabii. Çok acı. Çünkü o zaman o fidanlar orada yalnız kalıyor, çok üzülüyor ve çok acı çekiyorlar. Tohum olarak ekilmedikleri için. O bölgeye yer değiştirerek geldikleri için. Yerleri çok uygun değilse ve üstüne üstelik birde dikim hataları varsa genellikle yeni yaşam koşullarının baskılarına dayanamıyor ve kısa süre içerisinde kuruyup gidiyorlar. Acı çeken fidanlara, boşa giden zamana, onları fidan haline getire bilmek için harcanmakta olan enerji ve kaynaklara… Hepsine üzülüyorum. Bir de iklim problemlerini düşününce üzüntülerim kaygıya dönüşüyor.”
Yaşlı Çam Ağacı lafını bitirdikten sonra merakla sordum.
-Baskılar ne ki?
Yaşlı Çam Ağacı “biraz önce sen o baskıların bir kısmına karşı önlem aldın ya” dedi ve açıklama yaptı.
-Kuraklık baskısı, zararlı baskısı, hayvan baskısı, ot baskısı, iklim ve doğa hareketleri baskısı, insan baskısı…
-“İklim ve doğa hareketleri baskısı” diye söylendim kendi kendime.
Yaşlı Çam Ağacı orasını anlamadığımı anlamıştı ve hemen cevap verdi.
-Kar yatırabilir. Rüzgâr yatırabilir. Üzerine toprak kayabilir…
Yaşlı Çam Ağacına teşekkür ettim ve tam yanına oturmuştum ki tekrar konuştu.
-Unutma. Çam fidanlarını özellikle dört yıl, genel olarak sekiz yıl; meyve fidanlarını ise her yıl takip edeceksin. Yaz aylarında ilk üç yıl toprağın durumuna göre sulamayı aksatmayacaksın. Ayrıca. İnsan baskısını da unutmayacaksın.
Yaşlı Çam Ağacına dönerek “bunlar çok güzel bilgiler. Ancak. İnsan baskısı için ne yapabilirim ki?” Diye sordum.
Yaşlı Çam Ağacı özetle cevap verdi.
-Ailede, çevrende, okulda ve yaşamın olduğu her yerde eğitim, eğitim, eğitim. Çünkü insan baskısı asla bitmez ve yaşam devam ettiği müddetçe insanlar bilgilendirilmeye devam edilmelidir.
Sessizlik oldu ve Yaşlı Çam Ağacı tekrar konuştu.
“Keşke bademler yumuşak kabuklu olsaydı. Ancak. Kuşburnu ve meşe tohumlarını ekmekle çok güzel yapıyorsun.”
Yaşlı Çam Ağacına hemen sordum.
Neden bademler yumuşak kabuklu olmalıydı? Ayrıca kuşburnu çalılarının ve meşe ağaçlarının özel önemi ne ki? Diye sorduğumda Yaşlı Çam Ağacı tekrar konuşmaya başladı.
-Bademler yumuşak kabuklu olsaydı tüm kuşlar ve tüm canlılar onları rahat bir şekilde tüketebilirdi. Hatta ağızlarında yuvalarına taşır ve kış döneminde onlardan faydalanırlardı. Kuşburnu hatta karamuk, alıç çalıları ile meşe ve kayın ağaçlarına gelince. Tüm kemirgenlerin, kuşların, sincapların, ayıların bu tarz çalı ve ağaçlara çok ihtiyaçları var” Dedi ve sordu.
-Mustafa sana bir hikâye anlatmamı ister misin?
Hemen cevap verdim.
-Tabii ki. Çok sevinirim.
Yaşlı Çam Ağacı “Bu hikâye sana meşe ağaçlarının ve kuşburnu başta olmak üzere tüm çalılarının önemini çok daha iyi anlatacak ve sen bu önemi hiç unutmayacaksın. Çünkü seninle de ilgili” dedi ve Büyük Bozyı’nın hikâyesini anlatmaya başladı.
-Bak Mustafa kısa süre önce burada yaşamakta olan büyük bir Bozayı vardı. Yaz aylarında yaz meyveleri ile beslenirdi. Sen de tanıyordun onu. Kasabadan döndüğünde kaybolmuş olan Bozayı. Böceklerle beslenirdi. Hatta bizim köklerimize zarar veren böcekleri tüketerek bizleri rahatlatırdı. Sonbaharda ise daha çok pelit yiyerek yağlanır hatta biraz da pelit toplar, yuvasına götürür ve kış uykusuna yatardı. Olurda açlıktan uyanırsam o pelitler yer ve tekrar uykuya dalarım diye. Tabi bir de balık, böcekler, yeşil otlar, kuşburnu, dağ armudu, alıç ve bal onun en güzel yemekleri arasındaydı. Özellikle kuşburnu ona yaşam veren bir meyveydi. Dahası kuşburnu onun can simidiydi. “Kış aylarında yiyeceksiz kalırsam bir kuşburnu çalısı bulur ve karnımı doyururum” derdi.
Lafa girerek konuştum. “Ben çok heyecanlıyım. Büyük Bozayı’nın neden kaybolduğunu çok merak ediyordum. Ayrıca ayıların kuşburnu yediğini ilk defa duyuyorum. Sahi ayılar kuşburnunun çekirdeklerini nasıl temizliyorlar ki?”
Yaşlı Çam Ağacı dallarını sallayarak gülümsedi ve konuşmaya başladı. “Ah Mustafa. Ayılar hiçbir meyvenin çekirdeğini ayıklamaz ki? Onlar her meyveyi çekirdekleri ile birlikte tüketirler.
-Hem. Sen dağlarda ve yaygın bir şekilde büyümekte olan kuşburnun çalılarını kimin diktiğini sanıyordun? Dedi ve kendisi cevapladı.
-Tabii ki ayılar ve diğer canlılar dikiyordu.
Yaşlı çam ağacına bakarak sordum “nasıl dikiyorlardı ki?”
Yaşlı Çam Ağacı tekrar bir soru sorarak cevap verdi.
-Mustafa. Sen hiç ayı dışkısı gördün mü?
-Hayır! Diye kafamı salladım. Sonra ekledim. Belki de gördüm ama bilmiyorum.
Yaşlı Çam Ağacı hemen cevap verdi.
-Sonbaharda, geç sonbaharda ya da kış aylarında içerisi kuşburnu çekirdekleri ile dolu bir dışkı görürsen bil ki o bir ayının dışkısıdır. Ayılar ve esas olarak yaşlı ayılar fazlaca av yapamayacakları için kuşburnu, alıç, muşmula ve dağ armudu gibi meyvelerle beslenirler. Onları yerler. Onların sert olan çekirdeklerine midelerindeki asitle adeta zımpara yaparak dışkıları ile doğaya bırakırlar.
-Bu nedenle özellikle yaşlı ayılar çok önemlidir ve onlar doğanın dengesidir.
-İşte onların yıpratarak bıraktığı tohumlardan hem de hemen o sene alıç fidanları, kuşburnu fidanları, armut fidanları ve muşmulalar çıkar. Lütfen. Etrafına bakar mısın? Bu koca vadide görmüş olduğun yabani meyvelerin ve meyveli çalıların hemen tamamı onların eseridir. Yani. O meyveler onlarındır.