ÇAKMA AKTİVİSTLERLE OLMAZ!
Çevre aktivistlerin oldukları yerde bir adım öne çıkarak duyarlılığın yükseltilmesi hususnda katalizör rolü oynamalarına çok ihtiyaç var.
Ancak. Böyle olmaz. Yürüyerek, eleştirerek, grevler yaparak, süslü salonlarda birbirimizi pohpohlayan toplantılar düzenleyerek ya da sosyal medyada tozu dumana katan yazılar yazarak olmaz! Tabii. Olurda ancak egolarımızı tatmin olur.
Bakar mısınız? O salonlara toplanan insanlar iklim problemlerini ve iklim problemlerine nelerin sebep olduğunu ezberlemişler zaten.
O salondaki herkesin önce aile ve apartman sakinlerini hareketlendirmesi, bir kahvehaneye, bir derneğe, bir spor kulübüne, bir okula ya da bir köye gitmesi, orada faaliyet yapıyor ve konuşuyor olması gerekirken neden süslü salonlarda bir araya gelip birbirimizi alkışlıyoruz?
*
Evet! Anlaşılmayacak bir şey yok aslında. Kolaya kaçıyoruz. Öyle ya. Lüks yaşam alışkanlıklarımızdan vazgeçerek ve toprağa dokunarak kendimizi çevremize kabul ettirmek zor. Tozlu elbiseler, nasılı eller ve kimsenin görmediği yerlerde doğa için cepten ve zamandan harcamak zor. Buna karşılık süslü salonlarda ya da sosyal medyada oturup “BU NEDEN BÖYLE, YAPSINLAR, ŞÖYLE OLSUN, BÖYLE OLSUN…” diyerek entelektüellik (!) yapmak kolay ve havalı.
*
Olmaz! Kolaycılıkla olmaz. Önce özel yaşantımızdan lüksü çıkarmalıyız. İsrafı önlemeliyiz. Dahası toprağa dokunarak örnek teşkil etmeliyiz. İnsanlar bizim ciddi anlamda çalıştığımızı ve çaba sarf ettiğimizi görmeli. O zaman konuşabiliriz. O zaman ciddiye alırlar. O zaman örnek oluruz. O zaman çoğalırız ve iklim aktivisti öyle olur.
Aynen Büyük önder G.M. K.Atatürk’ün yaptığı gibi. Çalışmalıyız. Zor şartlara göğüs germeliyiz ve sonra çıkıp konuşmalıyız. Öbür türlüsü hikâye. NAYLON OLURUZ ve naylon aktivistlerle duyarlılığı yükselterek iklim problemlerini engelleyemeyiz.
Mustafa GÖÇER “İKLİM AKTİVİST”