DOLAR 0,0000
EURO 0,0000
STERLIN 0,0000
ALTIN 000,00
BİST 00.000
Süleyman Kocabaş
Süleyman Kocabaş
Giriş Tarihi : 26-12-2023 13:31

SİYONİZM’İN SİYASALLAŞMASI VE ADRESİNİ BULMASIYLA GELEN “KOLONİYAL  JANDARMA - POLİS DEVLETİ KURMAK” İTİRAFLARI

SİYONİZM’İN SİYASALLAŞMASI VE ADRESİNİ BULMASIYLA GELEN

“KOLONİYAL  JANDARMA - POLİS DEVLETİ KURMAK” İTİRAFLARI

Süleyman KOCABAŞ

kocabassuleyman@gmail.com

Üçüncü Bölüm

Siyonizm’in Siyasallaşması ve Adresini Bulması

1845 – 1898 zaman dilimini  kapsayan Siyasal Siyonizm’in birinci dönemini müteakip, ikinci dönemi  (1898 – 1948), Viyanalı Yahudi hukukçu ve burada yayınlanan Neue Freie Pres gazetesinin Paris  muhabiri gazeteci  Theodor  Herzl’in     27 Ağustos 1898’de İsviçre’nin Basel şehrinde  “I.Dünya Siyonist Kongresi” ni  toplaması ve burada “Dünya Siyonist Teşkilatı” nın kurulması kararının alınmasıyla  birlikti kendisini gösterdi.

 Paris’te  1895 “Dreyfüs Olayı” (“Yahudilere ölüm” vb. sloganlarının atıldığı büyük miting)  sebebiyle de  Fransız Antisemitizminin büyük etkisinde kalan Herzl, artık bundan böyle “Yahudi  Meselesi vardır” düşüncesinden hareketle, bunun çözümünün ancak “Vaat Edilmiş Toprak Filistin”e geri dönüşle mümkün olacağını dili getirmek için 1896’da “The Jewish  State –Yahudi Devleti) isimli kitabını yayınladı.

Bir çeşit, 1897’de toplanması planlanan  “I. Dünya Siyonist Kongresi” nin “öneriler paketi” olan kitap, Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için  bunun hazırlık görevini ifa edecek bir “Yahudi Cemiyeti” kurulması ve ardından, Büyük Devletlerin yardımları  ve Yahudi zenginlerinin büyük para yardımlarıyla   Yahudi göçleri sonucu burasının kolonize edilmesiyle hedefe ulaşılacağı  üzerinde duruluyor. (Theodor Herzl,  The Jewish State,  M. Nevman Publishing House Ltd., Tel Aviv, 1956, s. 37 – 39)

        Herzl’in kitabında dile getirdiği bir kongre toplanması ve bir  cemiyet kurulması isteği büyük ilgi gördü.  I. Dünya Siyonist Kongresi, 27 Ağustos 1897(de İsviçre’nin Basel  şehrinde Yahudilerin  yaşadığı 17 ülkeden  240 delegenin katılmasıyla  başladı.

    Biri çeşit toplanan ilk “Yahudi Milli  Meclisi” olan Kongre sonunda adına “Basel  Programı” denilen bir program kabul edildi. Bunu göre,  adres vermeye ve işleri yönetmeye yönelik olarak bir  “Yahudi Cemiyeti” kurulacak,  Filistin’de kolonizasyon şartlarına uygun  göçlerle Yahudi yerleşimi sağlanacak, Yahudilerin millili his ve duyguları kuvvetlendirilecek,  Siyonizm’in amaçlarını gerçekleştirmek uğrunda, hükümetlerin rızasını almak için  hazırlık çalışmalarına başlanacaktı. ( Nahum Solokov, A History  Zionism  1600 – 1918,  Ktav P.  House Inc.,  New York, 1969, s. 268 – 269)

        Kongre’de “Dünya Siyonist Teşkilatı” da kurularak “icra komitesi” başkanlığına T. Herzl seçildi.  Herzl,  “Bazsel Programı” nın önemi  vurgularken hatıra kitabında,  “Basel’de ben  Yahudi Devleti’ni kurdum.  Eğer bunu yüksek sesle söylersem, bütün dünya bana güler. Fakat beş sene içinde  veya elli sene  sonra  garantili olarak bunun böyle  olduğunu herkes görecektir…” ifadelerini kullanıyordu. (Theodor Herzl,  The Complete Diaries  of  Theodor Herz, Volume II  The Herzl Press  Thomas  Yoseloff,  Nev York – London, 1960, s. 581) Herzl’in “projeksiyon planı” nın  isabet derecesine bakınız ki, bağımsız İsrail Devleti  50 sene sonra (1897 – 1947) 1947’de  kurulacaktır.   

Yahudilerin  Başlangıcından Günümüze Filistin’e Koloniyalist Yerleşme Planları

      Siyasal Siyonizm’in  doğduğu 1845’den başlayarak İsrail Devleti 1950’de kurulana kadar çalışmalarının iki ana unsurunu hep Koloniyalizm ve emellerini tek başına gerçekleştiremeyeceği  için Büyük Devletlerin yardımlarını anlamak teşkil etmiştir.

    Neden Koloniyalizm? İngilizce bir kelime olan ve “koloni”den gelen bunun sözlük anlamı şöyledir:  “Koloni: Müstemleke, sömürge,  kendi memleketlerini  bırakıp bir başka memlekete yerleşen topluluk.” (Hayat Büyük Türk Sözlüğü, Koloni maddesi,  Hayat Yayınları. İstanbul, 1967, s. 740) . Sözlüm anlamı, “Emperyalizm” kelimesiyle de  (“Emperyalizm:  Bir devletin sınırlarını genişletme politikası” (A.g. sözlük, s. 337) “eşanlamlı” olan “Koloniyalizm –Emperyalizm” dendi mi tarihte ilk akla gelen Batı Avrupa yayılmacılığı ve sömürgeciliğidir. İşin esasına bakılırsa, Yahudi Tarihi de ana hatlarıyla  bir “Koloniyalizm – Emperyalizm” tarihi olup, Yahudilerin   M.Ö. 2000 yılları cıvarında   yaşamakta oldukları  Irak’ın Ur şehrinden  gelerek  “Vaat Edilmiş Toprak” Filistin”e yerleşmeleri, burasının yerli halkları Filistileri (Filistin coğrafya  adı bunlardan kaynaklanır),  Kenanileri vb. topyekun soykırıma tabi tutarak “Koloniyalist –Emperyalist” bir işgalci yerleşim olmuştur.

   Siyonist Yahudilerin  bu gelenekselliğini,   “Coğrafi  Keşifler” le gelen Avrupa Ticaret Kapitalizmi Koloniyalizml taklitçiliği de takviye etmiştir. Bunun esansını,  üç madde olarak, nüfus transferi ve sürekli devam eden bu transferin  yanında,  yerleşilen bölgelerde kalıcı ve yayılmacı olmak örneği  kendisini  Amerika’nın keşfinde göstermiş, buraya yerleşen  Anglosaksonlar ve Latinler, kendileri “Beyaz Irkın” üstünlüğü ırkçılığı yanında, “Sosyal Darvinimz” den ileri gelen gerekçelerden olarak da Amerika’nın yerlilerini “henüz insan olmamış, havyarlar” olarak görmesi sonucu, yerli halk   Kızılderililer, Aztekler ve Mayaları   topyekun soykırıma tabi tutarak buralarda kalıcı  ve yayılmacı varlık göstermişlerdir. Bunların bir benzerini İngiliz Kapitalist Emperyalizmi  Avusturalya ve Yeni Zellanda’yı   keşfi ve işgali  sonucu buraların yerlilerinin büyük bir kısmını yok ederek göstermiştir. . Yahudiler de zaten kadimden beri “üstün ırk” düşüncesine sahip oldukları ve kendilerinden olmayanları  “hayvanlar” olarak gördükleri için Filistin’e kadim yerleşimlerinin ardından gelen günümüz dünyasındaki yerleşimleriyle de  aynı geleneklerini sürdürerek dışarıdan gelip koloniyalizmle işgal ettikleri Filistinli Arapları da kademe kademe sürgünler ve soykırımlara tabi tutarak Filistin”i “safi” ırktan olarak yalızca Yahudilere tahsis edilmiş bir alan oldukları politikalarını bugün de sürdürmektedirler ki, bütün bunlar, sömürgecilik ve yayılmacılıkta Avrupa Tarihi ile Yahudi tarihinin  tam bir benzerlik ve paralellik arz ettiğini göstermektedir.   

Theodor Herzl’in Koloniyal  ve Büyük Devletlerin Filistin’de “Jandarma –Polis Devleti” Olmak için Çalışmaları

            Herzl’in koloniyalizm politikasının esasını,  tarihte iki Yahudi sürgünü “Babil Sürgünü” ve “Roma Sürgünü” sonucu  Filistin’de  artık hiçbir Yahudi kalmamış  ve burası bundan böyle  Arapların vatanı olmuş  “Yahudisiz Filistin” in Yahudi göçleriyle  kolonize edilip  doldurularak  zamanı gelince (Özellikle de Yahudi nüfusu Araplarla en azından eşitlenince)  burada yerli halk  Araplara rağmen Bağımsız Yahudi devletini kurmak teşkile ediyordu. Bunun koloniyal yapılanması  nasıl olacaktı? Hatırlarında dile  getirdiği üzere  otonom –muhtar –özerk  birer yönetim olan Mısır, Bulgaristan ve  Venedik hükümetlerine  benzer, ilk merhalede düşünülen  Osmanlı Devleti’ne bağlı bir yönetim olacaktı. Bununla ilgili olarak  15 Ekim 1898 tarihli  hatıralarında   Osmanlı Devletine sunulacak “Koloniyalizm Planı” hakkında şunları yazmıştı:   “Alan, Mısır Irmağından (Nil) Fırat’a kadar uzanacak. Müesseslerimizin kurulması için bir geçiş devri şart.  Bu devre içinde bir Yahudi vali tasarlanabilir.  Bundan sonra Mısır ile Sultan arasında  ilişkilere (otonom yönetim)benzer bir ilişki düşünülebilir. Bölgedeki Yahudi nüfus, toplam nüfusun üçte ikisini geçer geçmez diplomatik yollara veya kuvvete başvurularak  bağımsız Yahudi  yönetimi kurulur.”( Herzl, The Complete Diarıes…,  Volume II, s. 711)

        Filistin’e göçleri planlanan Yahudilerin bu göçlerini finanse edecek bir yapılanmaya ihtiyaç vardı. Herzl, bunu temin için  Yahudi zenginlerinin kapısını çalarak onlardan para yardımı dilendi. Toplanacak bu paradan ayrıca, Osmanlı Devleti ’nin Batılı devletlere olan borcunun ödenmesine de bir pay ayrılacaktı. Yahudilerin en zenginlerinden Edmond James Rothschildler ve  Samuel Montagu, Herzel’in ileri sürdüğü şartlarda Filistin’de bir Yahudi devleti kurulamayacağı için ona destek vermediler.  Filistin’de Yahudi koloniyalizmini finanse edecek kuruluş “Colonial Bank” (Koloni Bankası) adı altındı  27 Ağustos’ta toplanan I. Dünya Siyonist Kongresinde karar alınması sonucu kuruldu.  Finans kaynağını  Yahudi halkın vereceği  ‘shekel” (vergiler) teşkil edecekti. (Sundel Doniger,  A Zionism Prime,  Young Judae, New York, 1917, s. 39)

            Herzl’in Siyasal Siyonizm’e destek uğrunda Büyük Devletlerle  Filistin’de onların “Koloniyal Jandarma –Polis Devleti” olmak uğrunda görüşmeleri ve  vaatlerinden olarak, bunun çalışmalarına, “nabız yoklamak” kabilinden daha I. Dünya Siyonist Kongresi başlamadan önce başladığı görüldü. Bunu erkenden “Yahudi Devleti” isimli kitabında Avrupa’nın Büyük Devletlerinden  birisinin kendilerine yardımcı olması karşılığı bölgede onlara “karakol devleti” statüsünde nasıl yardımcı olacaklarını  şöyle dile getirmişti: “Avrupa için bu bölgede (Filistin’de) Asya’ya karşı bir siper, barbarizme zıt, medeniyetin bir ileri kolu olacağız.” (Herzl, Yahudi Devleti, s.66)

          Herzl’in  kendilerine yardımcı olabileceği uğrunda en çok ümitvar olduğu devlet Kayzer II. Wilhelm Almanyası olmuş, bu uğurda Kayzer’le sürekli temaslarda bulunmuştu. Hatta, onun 1896’da Osmanlı   Devletini ziyareti sırasında onun peşine düşmüş, onunla beraber  tậ Kudüs’e kadar giderek her fırsatta onu davasına kazanmak  istemiş bunun karşılığı ise ona  26 Nisan 1896 tarihli mektubunda   şu vaatte bulunmuştu: “Tanrı’nın vasiyeti sonucu eğer vatanımıza  dönersek, biz    Batı medeniyetinin temsilcisi olacağız. Doğunun bu köşesinde (Filistin’de) Batı’nın iyi geleneklerini  Doğunun belalarından koruyacağız.” (Herzl,  The Complete Diaries…, Volumu I, s. 343) Kayzer Almanyası, sömürgecilik ve yayılmacılık emelleri gereği  Sultan II. Abdülhamit’le iyi geçinmek politikası  takip ettiği için Sultan’ı darıltmamak uğrunda Siyasal Siyonizm’e  I. Dünya Harbinin sonunu kadar destek vermedi.

       Herzl, I. Dünya Siyonist Kongresi yapıldıktan sonra  Aralık 1898’de Londra’ya gelerek, İngiliz Başbakanı  Lort Salisbury’la  görüştü.  Filistin’de  Mısır’daki İngiliz otonom idaresine benzer bir yönetimin  İngiliz desteğiyle kurulması halinde ona şu vaatte bulundu:  “İngilizlerin  Akdeniz’den  Filistin ve buradan da Basra Körfezi’ne kadar uzanacak demiryolu yapımına  yardımcı olacaklarını, hatta,  bunun masraflarını kendilerinin karşılayacaklarını ve Süveyş Kanalı bölgesinde İngilizlerin aleyhine olacak güçlükleri gidereceklerini  söyledi.” (G.H. Jansen, Zıonism İsrail  and  Asian Ncationolism,  The  Institute  for Palestine  Studiues, Beyrut 1971, s.    96)

      Herzl, kendisine  destek uğrunda Roma’da Papa, İtalyan Kralı ve  Petersburg’da  Rusya İçişleri Bakanı  Plehve ile görüşmüş, bulardan istediği desteği alamamış, Roma’daki görüşmeleri  hakkında hatırlarında şunlara yazmıştı: “Görüşmelerimizin sonucu: İnanıyorum ki,  Roma bizi karşı. Çünkü, Yahudi Meselesinin Yahudi Devleti şeklinde neticelenmesini  istemiyorlar, muhtemelen bundan korkuyorlar.” (Herzl , The Complete Diaries…,  Volume I, s. 352- 354)  Roma’da Krallık ve Papa, kurulacak bir Yahudi Devleti’nin Kudüs’te  kadimden beri lehlerine olan “Mukaddes Yerler”  yapılanmasına  son verecekleri  düşüncesiyle  ona destek olmamışlardı.

     Herzl’in en son teması,  kendi tabiriyle  yardım  için pek ümitvar olmadıkları Fransa ile olmuş, Paris’e de gelerek  Fransız devlet adamlarına, onlara  bölgede  “jandarma – polis devleti” olacaklarına dair şu vaatte bulunmuştu:  “Fransa’nın Yahudileri kurtarması halinde, Kudüs’ten  Süveyş Kanalı’na kadar Fransız koloniyalizminin  kurulmasına yardımcı olunacaktır.”  (Michael Jansen,  The United State, and the Palistine People,  The Institute for Palestine Studies, New York, 1976, s. .98)

Herzl’in Sultan II. Abdülhamit’le Pazarlıkları ve En Sonunda Sultan’nın Devrilmesi  ve Osmanlı Devletinin Yıkılması Kararını  Alması

         Herzl nezdinde Siyasal Siyonizm’in emellerini gerçekleştirmek için Osmanlı Devleti ile olacak temasları “özel bir önem” arz ediyordu. Bunu sebep, içinde bağımsız Yahudi Devleti kurulacak  olan Filistin, Osmanlı Devleti’nin Şam vilayetine bağlı Kudüs sancağının topraklarıydı. Bu sebepten Herzl, isteklerini Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdülhamit’e kabul ettirebilirse , “Yahudi Meselesi” daha işin başında   erkenden çözüme kavuşacağından diğer Büyük Devletlerle  görüşmelere lüzum  kalkmayacaktı.

         Herzl, isteklerinin Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmesini   yönelik olarak I. Dünya Siyonist Kongresi toplanmadan önce  “nabız yoklamak” kabilinden Sultan II. Abdülhamit’le ilk görüşmesini  yapmak için 17 Haziran 1896’da, Viyana’dan Sultan II. Abdülhamit’in  ajanı olarak kullandığı kendisine sadık adamlarından Polonyalı Philip Newlinsky ile birlikte  İstanbul’a geldi.   Padişah’tan izin alıp görüşmek için Newlinsk’yi  Yıldız Sarayı’na gönderdi. Sultan’ın “hasta” olduğu ileri sürülerek izin isteğine  müspet cevap verilmez.  Bunun üzerine Herzl, Sultan’ın  1883’den beri yürürlükte  olan Filistin’e Yahudi göçü yasaklarını kaldırmasına yönelik olarak yapacağı teklifleri Newlinsky aracılığıyla   II. Abdülhamit’e iletir ve ondan bunların cevabını bekler.

    Herzl’in teklifini yaptığı istekler “kazan kazan formülü” üzerine oturulmuş isteklerdi. Sultan II. Abdülhamit’in Filistin’e Yahudi göçü yasaklarının kaldırarak, Filistin’de Osmanlı’ya bağlı  otonom bir Yahudi  koloniyalizmi kurulacak olunursa, bundan hem Yahudiler hem de Osmanlı Devleti fayda görecekti. Bu koloniyal  imtiyaza karşılık Herzl’in Sultan’a kazanç teklifleri hatıralarında anlatıldığı üzere şunlar olacaktı: “Biz, Türkiye’nin mali durumunu  düzeltmek için 20 milyon harcayacağız. Bu meblağın iki milyonunu Filistin’deki değişiklik için vereceğiz. 80 bin Türk lirası, bu sermayenin yıllık sermayesi olacak. 18 milyonu ile Türkiye’yi Avrupa’nın  mali kontrolünden kurtaracağız.” (Herzl, The Complete Diaries…, Volume 1, s. 365) Herzl ayrıca, hatıralarının birçok yerlerinde   Türkiye ve Sultan’ın lehine olarak, Yahudi sermayesini Türkiye’ye çekip onu kalkındıracaklarını, Avrupa’da  Sultan’ın  aleyhine  olan propagandayı  onun lehine çevireceklerini, Ermeni Meselesi konusunda onun politikasına  destek olacakları üzerinde de durur.  Padişah’a sunulacak “İmtiyazlı Yahudi Otonom Bölgesi” sınırları da şöyle olacaktır: “Sınırlar, Kuzey’de Kapadokya dağları (Orta Toroslar), Güney’de  Süveyş Kanalı’na kadar olana alanı kapsamalı. Devamlı tekrarlanacak slogan : ‘Davut ve Süleyman’ın Filistin’i olmalıdır.” (Herzl, The Comlete Diaries…, Volume I, s. 342). Bunlardan anlaşılan, Yahudi  Devletinin Osmanlı sayesinde kurulması karşılığı bir çeşit bölgesinde ona “Jandarma –Polis Devleti” olmak garantisi verilmek isteniliyordu.

       Newlinky, Herzl’in elçisi olarak bu tekliflerini Sultan II. Abdülhamit’e iletir. Herzl, alınacak cevabı beklemenin büyük heyecanı içinde huzurdan çıkınca  ona sorar: “Sultan ne dedi, ne dedi?” Newlinky’in cevabı olumsuzdur. Sultan’ın kendisini şunları söylediğinden bahseder: “”Sultan dedi ki, Eğer  Mister Herzl senin  bana arkadaşım olduğum gibi  bir arkadaşın ise, ona nasihat et bu konuda diğer bir adım atmasın. Ben bir karış olsa bile toprak satamam. Zira, bu  vatan bana ait  değil milletime aittir… Ben onun hiçbir parçasını veremem Bırakalım Yahudiler milyonlarını saklasınlar. Benim imparatorluğum parçalandığı zaman, onlar Filistin’e hiçbir karşılıksız sahip olabilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir.  Ben canlı bir vücut üzerinde ameliyat yapılmasına razı değilim.” (Herzl, The Complete Diaries…,. Volume I, s. 378 – 379)

    Sultan’ın bu cevabı karşısında Herzl kendi tabiriyle çok sarsılır ve “beninden vurulmuş” a döner. Ama pes etmez. I.Dünya Siyonist Kongresi topladıktan sonra da Sultan ve Babıali ile pazarlıklara yönelik olarak İstanbul’a 1902 yılına kadar 4 defa daha gelir ve gider.  En sonunda, İngiliz ajanı ve Sultan’ın da kendi “ajanı ve sadık adamı” olarak kullandığı İngiliz Profesör   Arminius Vambery’i vasıtasıyla  19 Mayıs 1901’de Herzl Sultan’la görüştürmeye muvaffak olur. Newlinsky’in  ilettiği  tekliflerini  ona tekrarlar. Sultan, Osmanlı’nın Avrupa’nın mali kontrolünden kurtarılması ve ve Yahudi  sermayesinin Türkiye’ye çekilmesi konusundaki  “konsolit meselesi” nin muğlak olduğunu ileri sürerek Herzl’i başından savar. Herzl, bunu müteakip gelişlerinde Sultan’la bir daha görüştürülmez. Görüşmek ihtiyacı duyarsa   Başmabeyni  Arap İzzet Paşa ile görüşmesi istenir. İzzet Paşa Arap olduğu için daha işin başından beri vatana bölücü bir yapılanma olarak ortaya çıkan Herl’in  tekliflerine  müspet cevap vermez. Paşa,  eğer Yahudiler Türkiye’ye gelmek istiyorlarsa,  Filistin hariç istedikleri bir yerde, Mezopotamya veya Anadolu’nun bir köşesinde onların iskan edilebileceklerini söyler. Herzl’in  buna cevabı : “Filistinsiz bir imtiyazı  derhal ret ettim” olur.(Herzl, The Complete Diaries, Volume III, s. 1222)

         Herzl’in pazarlık için İstanbul’a son gelişi Temmuz 1902’de olur. Aldığı cevap yine  “ret” cevabıdır. Bunun üzerini bundan böyle Osmanlı Devletiyle  artık anlaşamayacağı kararına  varmış ve bu sefer de emlerlini gerçekleştirmek için Sultan’ın devrilmesi ve  Osmanlı Devletinin yıkılması  planları yapmaya başlamıştır.  Bunları hatıralarında şöyle dile getirir:  

   I-Kudüs sancağı yakınlarına yerleşerek,  ilk fırsatta, İngiltere’nin himayesinde  Bulgarların 1885’de  kendilerine bağlı özerk bölge Doğu Rumeli’de  isyan çıkardıkları gibi bir isyan çıkarıp, bu sayede Filistin’e sahip olmak,

    2-Kendilerine “en büyük engel” olarak gördükleri  Sultan II. Abdülhamit’i devirmek için harekete geçmek ve bu uğurda onun muhalifleri   Meşrutiyet taraftarları Jön Türkleri kullanmak,

    3-Osmanlı İmparatorluğunun  dağılması beklemek ve istemek,   bu sayede Filistin’e kendileri sahip olmak. (Herz, The Complete Diaries, Volume I,  s. 374 ve Volume III, s.  1080)

Siyasal Siyonizm’in  Giderek  İngiltere’ye İstinadı ve Onun “Koloniyal Jandarma –Polis Devleti” Olması İsteği

       Dünya ve Türkiye Yahudi Siyasal Siyonistleri, Herzl’in verdiği yeni  emirleri  doğrultusunda Filistin’e göç yasağını kaldırmada önlerindeki  en büyük engel Sultan II. Abdülhamit’i yıkmak için Jön Türklerle işbirliği yaptılar. Temmuz 1908’de  Sultan’ı bir ihtilalle devirecek olana İttihat ve Terakki  Cemiyeti, Selanik’te Jön Türklerle işbirliği yapmada en önde gelen  Yahudi Siyasal Siyonist Emanuel Karasso’nun üstat- ı azamı (başkanı)  olduğu  İtalyan masonluğuna bağlı Macedonia Rizorta locasına kaydını yaptırdığı   Jön Türkler  tarafından kuruldu.   Yaptığı “Meşrutiyet’i yeniden ilan propagandaları” yla  III. Ordunun genç subaylarını ihtilale hazırlayan Cemiyet,  adına “Jön Türk İhtilali” denilen ihtilali yaparak 24 Temmuz 1908’de II. Abdülhamit’i  Meşrutiyet’in ilanını kabul ettirdi. Bu ilanı   Siyonistler de büyük  bir sevinçle karşıladılar. Bu sevinci, Herzl’in davasında “sağ kolu” denilen Max Nordau şöyle dile getirdi: “Eğer Herzl sağ olsaydı, (Hürriyetin  ilanı için) bu benim beratım derdi.” (Prof. Dr., Milil Kemala Öke,  Siyonistlerini İttihatçılar Nezdindeki Başarısız  Girişimkleri,  Prof. Dr. Ümit Doğanay’ın  Anısına Armağan Kitabı, İst. Ün. Yy. İstanbul, 1982, s. 222)

     Gerçekten  de II. Meşrutiyet’in ilanı Siyonistlere de  yaradı. Ardından, içinde Siyonistlerin de bir tertip eseri olarak bulunduğu  31 Mart 1908 İhtilaliyle  Sultan II. Abdülhamit tahtından indirilip Selanik’e sürgüne gönderilince, Siyonistlerin iyice faydalanmasına yönelik  yollar açılmış oldu.  Bundan istifade ile Dünya Siyonist Teşkilatı Başkanı Davit Wolffson  İstanbul’a gelerek  İttihatçıların  nüfuzundaki Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa hükümetiyle görüşmeler yapması  sonucu, Mayıs  1909 ayını  sonundu Yahudilere göç yasağı kaldırıldı. Bu yasak ancak 1 Haziran 1909 – 31 Ağustos 1909 zaman diliminde üç ay kadar sürdü. Buna sebep, İttihatçıların da    Siyonist hareketi bir “vatan bölücü faaliyet “ olarak görmeleri sonucu, göç yasaklarını yeniden yürürlüğe koymaları Siyonistlerle  aralarındaki bağları iyice kopardı.  Siyonistler bu sefer  de emellerini  gerçekleştirmek  için Herzel”in kendilerine verdiği “Türkiye’nin dağıtılması” görevini yerine getirmek uğrunda n onu I. Dünya Harbine  sokmak için bütün gayretleriyle çalıştılar. Harp başlayınca Siyonist Yahudiler de buna İngiltere’nin safında dahil oldular. . Çanakkale Cephesinde 600 kişilik  “Siyon Katır Alayı” ve Filistin Cephesinde ise  “Kral Askerler” adıyla anılan  5000 kişilik  4 alayla  bizimle savaştılar. Bu alayların kurucusu Rusya Siyonist Yahudisi  Wladimir Jabotinsky hatıralarında, İngilizler safında savaşa dahil oluşlarının önemini, “Siyonizmin tek umudu, Türk imparatotorluğunun yıkılması idi.  Türkiye’nin dağılması sonucunda Yahudiler lehine doğabilecek ihtimaller daha büyük önem taşıyordu… İngilizlerini zaferi bizi de zaferimiz olacaktı.” (Wladimir Jabotinsky,  Sadece Bir Emir Kipi İsrail’i Kur, Çev. A. Aşçı,  Yeditepe Yayınları,  İstanbul, 2013, s.10 – 11)   Nitekim de bütün bu yazılanlar  oldu.  Osmanlının  yenilip dağılması sonucu  25 Nisan 1920’de müttefiklerin  Sen Roma Yüksek Konseyi toplantısında Filistin    İngiltere’nin  manda idarisini verildi ve bu karar 22 Temmuz 1922’de Milletler Cemiyeti tarafından onaylandı. Manda  yüksek  komiseri olarak İngiliz Yahudisi Siyonist Herbert Samuel atandı. Onun Filistin’e gelişini Yahudiler büyük bir çoşkuyla karşıladılar. Misyonu, “kaderin adamı ve  yeni bir İkinci Musa” olarak görüldü. (William Ziff,  The Rape of Palestine,  St.Botophs Puplishing Company,  London, 1948, s. 91) Samuel, her şeyi Yahudi devleti kurulacak şekilde planlfyıp ve yerine getirmesi sonucu II. Dünya Harbini  müteakip  bağılsız İsrail Devleti kurulacaktır.

       Herzl 1904’de ölünce Siyonistler, “Politikacılar” ve “Pratikler” adlarıyla  ikiye ayrıldılar. Politikacıların merkezi Almanya, Pratiklerin merkezi ise İngiltere oldu. Başını Kimyager   Chaim Weizman’ın çektiği İngiltere’deki  Siyonist Yahudileri baskın çıkarak  Siyonizm’in  merkezini buraya taşıdılar. Onların düşüncesince Siyonist emeller ancak dünyanın birinci süper gücü İngiltere’ye istinatla gerçekleştirilebilirdi.   Bunu, bir nostalji ve beklenti olarak hem de İngiltere’ye  Filistin’de “Koloniyal Jandarma-Polis Devleti” olacakları vaadiyle Weizman daha 1904’de şöyle dile getirir:  “Akla uygun olarak söyleyebilirim ki,  Filistin İngiltere’nin nüfuz sahasına girebilir. İngiltere,  müstemlekesi gibi addederek buraya  Yahudi yerleşimini  teşvik edebilir.  Biz,  20 sene veya otuz sene içinde   buraya bir milyon belki de  daha fazla Yahudi’yi  getirip yerleştirebiliriz.  Bu Yahudiler orayı kalkındıracak, medeniyeti geri getirecekler ve Süveyş Kanılı için (İngiltere lehine) etkili bir koruma sağlayacaklardır.”  (Chaim Weizman, Trail and Error,  Happen  and Brothers Publisher,  New York, 1949, s. 192)

      Weizman’ın Herzl gibi yaptığı “projeksiyon planı” nın isabet derecesine  bakınız ki, Filistin  1920’de İngiliz manda idaresine verildikten   20 yıl (1920 – 1950) sonra   14 Mayıs 1950’de İsrail Devleti’nin bağımsızlığını  ilanı sonucu  bölgesinde hem İngiltere ve hem de artık dünyanın birinci süper gücü  haline gelmiş olan Amerika’ ya  “Koloniyal Jandarma –Polis Devleti” rolünü yerine getirmeye başlayacaktır.

      II. Dünya Harbinde Nazi Almanyasının Yahudileri soykırıma kadar varan baskı altına alması sonucu buradan  600 bin Yahudinin Filistin’e göçüyle gelen nüfus sonucu, nüfus   dengesi giderek  Araplar aleyhine bozulduğundan, Araplar bunu hazmedemeyerek Yahudi işgalcilerle çatışmaya başlamışlar, İngiltere buna bir hal çaresi bulmak için konuyu Birleşmiş Miletler Teşkilatı’na götürmüştür. Bundan, 29 Kasım 1947’de Filistin’i  Yahudiler ve Araplara taksim edilerek iki devletli bağımsızlık karara çıkmıştır. Araplar buna karşı çıkınca Yahudi –Arap Savaşının  boyutları büyümüş, savaşa  Mısır, Ürdün ve Suriye orduları da dahil olduğu halde, Araplar harbe hazırlıksız girdikleri  ve biraz da “iç ihanet” e uğradıkları için mağlup olmuşlardır. Bununun sonucu  Yahudiler 14 Mayıs 1950’de bağımsızlıklarını  ilan ederek İsrail Devleti’ni kurdular.

             II. Dünya Harbi’nin bitimini müteakip İsrail’in kurulmasına Amerikan başkanlarından  en büyük  desteği 1945’de Başkan seçilen Harry S.  Truman vermeye başlayacak,   İsrail  14 Mayıs 1950’de bağımsızlığını ilan edince, 11 dakika gibi kısa bir zaman sonra onun bağımsızlığını tanıyan ilk devlet Amerika olacaktır.   (Alan R. Taylor, İsrail’in Doğuşu, Çev. M. Karaşahan,  Pınar Yayınları, İstanbul, 2000, s. 129)  Truman’dan sonra başkan seçilen  Dwight D. Eisenhower’in  İsrail’e desteği en üst seviyede kendisini gösterecek,  1952’de “Eisenhower Doktrini” yle  birlikte, İsrail’in  korunması ve yaşatılması tam anlamıyla Amerika’nın inhisarına girecektir.  Bu cümleden olarak, İsrail’in Amerika’ya bağımlı, ancak onun her türlü desteğiyle yaşayabilen, Amerikan Kapitalist Emperyalizminin   nasıl bir “Koloniyal Jandarma –Polis Devleti” yapılanması içine girdiğine dair  Prof. Dr. Türkkaya Ataöv, “Emperyalizmin Hizmetinde Siyonizm’in Rolü” başlıklı yazısında bir sonuç  değerlendirmesi olarak şunları yazar: “  Siyonizm Ortadoğu’da  emperyalizmin bir aracı,  uluslararası barış ve güvenlik için  de bir tehlikedir.  Sonuç  olarak, gerici ve yayılmacı bir ideoloji olan  Siyonizm’in  Semitizm aleyhtarlığıyla da bir ilişkisi yoktur. Bugünkü Siyonizm İsrail’de ve Amerika’da  büyük Yahudi burjuvazisinin  ideolojisidir. Emperyalizme hizmet eder ve kurtuluşçu  güçleri hedef alan yeni sömürgecilik tasarılarının  yardımcısıdır. Yahudi sorununu çözemez; emperyalizmin yalnızca Yahudi  kanadıdır.” (Siyonizm ve Irkçılık, s. 180 – 181) Zaten, Siyonist İsrail’in,  Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun   10 Kasım 1975 tarih ve  3379 sayılı kararıyla da “ırkçı bir devlet” olduğu tescillenmiş, özet olarak bunun gerekçeleri söyle dile getirilmiştir:   “Sonuç olarak Siyonizm, yalnız sistematik bir ideoloji değil, Yahudi olmayanlara yönelik sistematik olarak bir ırk ayrımı bütünüdür. Siyonizm,  İsrail’in kuruluşunun siyasal felsefesi, güncel ve geçmiş siyasal pratiğinin temeli  olarak kurumsallaşmış ve devlet biçimine dönüşmüş ırkçılıktır… Böylece Siyonizm,  bir yandan Yahudi olmayanların  topraklarından kovulmasına yönelik bir ideoloji, öte yandan Yahudiler için  ve Yahudiler tarafından  sömürgeci bir yerleşim felsefesidir.  Siyonizm, aynı zamanda,  Yahudileri kendi ülkelerinden (yaşadıkları çeşitli ülkelerden)  ayırma, onları bir ülkede toplama ve  ülkenin Yahudi olmayan yerli sakinlerini  tahliye etme ideolojisidir.” (Siyonizm ve Irkçılık, s. 276)

    Görülüyor ki, Siyonist Yahudilerin Filistin’e sonradan gelip buraya “koloniyal işgalci” olarak yerleştikleri halde,  Filistin’in  yerli halkı ve toprağının asıl sahibi  Araplara karşı, son Gazze olayları yanında  Batı Şeria Araplarına da yönelik  onları sürgünden soykırıma kadar varan yok etmeye başlamaları  karşısında,  başta ABD olmak üzere Batının  Emperyalist Büyük Devletlerinin (İngiltere, Fransa, Almaya vb.) İsrail’in yaptığı haksızlıkları bili bile  ona  her halükarda destek vermelerinin ana sebebi,  onu Ortadoğu’da  emperyalist hakimiyetlerinin bir ortağı “Koloniyal Jandarma - Polis Devleti”  olmasından kaynaklanmaktadır. Günümüzde Amerikan Kapitalist Emperyalizmi bütün kıtalara yayılmış tam bir “savaş makinesi ” olduğu gibi, İsrail’de ona bağımlı, onun bir eyaleti  gibi veya Amerika’daki büyük Yahudi hakimiyeti   sebebiyle Amerika  bir çeşit İsrail’in eyaleti olduğu halde, İsrail  adı geçen devletin Ortadoğu’daki emellerini korumak yanında,  kendisinin tarihi emeli  başkenti Kudüs  olan “Dünya Tanrı Devleti” ni gerçekleştirmek  için de  tam bir “savaş makinesi” dir. Bu “savaş makineleri” varlıklarını sürdürdükleri müddetçe  dünyamızın huzur ve barış  yüzü görmesi mümkün değildir.  

      İşin diğer bir yönünden, bizim açımızdan arz ettiği önemine  bakılacak olunursa, Türkiye  Amerika –İsrail ile yıllardan beri (İsrail’in kurulduğu 1950 ve yine bu tarihte   sahte bir komünizm  tehdidiyle onun nüfuzuna  girdiği yıllardan beri)  çok değişik ve çeşitli  hallerde savaş halindedir ve bu 21. Asrın  başlarında kendisini gösteren Amerikan –İsrail  ortak malı Büyük Ortadoğu Projesiyle  hız kazınmış olup, her alanda bu ikili ile “düşük yoğunluklu vekalet savaşları” devam etmektedir ki, Türkiye’nin Amerika tarafından dört bir tarafından  kuşatmaya alınmasıyla bu giderek topyekun bir “fiili savaş”  dönüştürülerek, asıl  “Hedef Ülke Türkiye”nin işi bitirilmek istenilecektir. Bu olarsa, Amerika –İsrail ikilisinin önünde hiçbir engel kalmayacağından emellerini rahatlıkla devam ettirmek daha büyük boyutlarda gerçekleştirmenin  hesapları ve planları yapılmaktadır.   

Ama, son Gazze olayları sebebiyle    olup bitenler göstermektedir ki,  dünyamız artık  “medyanın büyük etkinliği ile gelen uyanış” sonucu  eskisi gibi olmayacak,  giderek   Teolojik –Irkçı Siyonist  Emperyalist İsrail’in  yanında onun  ağababaları Kapitalist Emperyalist Büyük Devletlerin de yenilgisiyle sonuçlanacak, önümüzdeki çağ, her türlü emperyalizmden arındırılmış  dünyamıza tam anlamıyla  barış ve huzurun geldiği  bir çağ olacaktır. 26 Aralık 2023   

 

 

 

        

 

      

     

            

 

Süleyman Kocabaş

Süleyman Kocabaş

DİĞER YAZILARI GÜNÜMÜZÜN SULTAN VAHDETTİNLERİ, DAMAT FERİTLERİ, ALİ KEMALLERİ KİMLERDİR?   31 MART 2024 MAHALLİ SEÇİMLERİNDE  OYUMU KİMİ VERECEĞIM? SİYONİST İSRAİL'İN ARAP SOYKIRIMI İSTİKLAL VE İSTİKBALİMİZ TEHLİKEDEDİR KENDİ İTİRAFLARIYLA SİYONİST İSRAİL’İN  “ KOLONİYAL  JANDARMA –POLİS DEVLETİ” OLARAK DOĞUŞU İSTİKLAL VE İSTİKBALİMİZ TEHLİKEDEDİR! KENDİ İTİRAFLARIYLA SİYONİST İSRAİL’İN  “ KOLONİYAL  JANDARMA –POLİS DEVLETİ” OLARAK DOĞUŞU CUMHURİYETİN 100’ÜNCÜ YIL ANALİZLERİ  VE ELEŞTİRİLERİ CUMHURİYETİN 100’ÜNCÜ YILDÖNÜMÜNDE TÜRKÇE “HARF  DEVRİMİ”NDEN SONRA  GELEN “DİL DEVRİMİ”  “ DOĞU İSLAM MEDENİYETİNDEN  KOPMAK” VE “SEKÜLER –LAİK BATI MEDENİYETİNE GİRMEK” “DİL DEVRİMİ” İLE GELEN “DİLİMİZİN DEVRİLMESİ”   HAKKINDA YABANCI İLİM ADAMLARININ GÖRÜŞLERİ “DİL DEVRİMİ” İLE GELEN ‘DİLİMİZİN DEVRİLMESİ” HAKKINDA YABANCI İLİM ADAMLARININ GÖRÜŞLERİ  II YABANCI  İLİM ADAMLARI –TÜRKOLOGLARIN “DİL DEVRİMİ” İLE GELEN ‘DİLİMİZİN DEVRİLMESİ” GÖRÜŞLER...1 YABANCI İLİM ADAMLARI ERMENİ  TAŞNAKSUTYUN PARTİSİ İLE İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİNİN SULTAN ABDÜLHAMİT’İ DEVİRMEK İÇİN İTTİFAKI VE GÜNÜMÜZDE TARİHİN TEKERRÜRÜ ERMENİ  TAŞNAKSUTYUN PARTİSİ İLE İTTİHAT VE TERAKKİ PARTİSİ.... “ABDÜLHAMİT VE ERDOĞAN GİTSİN DE KİM GELİRSE GELSİN” İN TARİHSEL ÇÖZÜMLENMESİ 6 ŞUBAT 2023  7.7 +7.6 ÇİFTE BÜYÜK  DEPREMİ DİLE İHANET MİLLETE İHANET DEMEKTİR... CUMHURBAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN   VE  SİYASİ PARTİLER GENEL BAŞKANLARINA  İKİNCİ     AÇIK MEKTUBUM KOCABAŞÇA KÖŞESİ-7 KOCABAŞÇA KÖŞESİ-6 KOCABAŞÇA KÖŞESİ-5 KOCABAŞCA KÖŞESI-OKULU-3 CUMHURBAŞKANI VE MUHALEFET LİDERLERİNE AÇIK MEKTUBUM KOCABAŞCA KÖŞESI - OKULU KOCABAŞÇA VATAN VE MİLLETİMİZİ KUŞATAN TEHLİKELER VE OYUMU KİME VERECEĞİM? GERÇEKLER VE BİR DUA.. KUR’AN YAKMA HAÇLI SALDIRISI VE ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER BUNLAR SÖZLERİNİ TUTMAZLAR SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇEMİZİN ÖNEMİ SES BAYRAĞIMIZ YENİ BİR CEPHE DAHA Ml AÇlYORLAR? BİR ENTELEKTÜEL NASIL OLMALI? TÜRKÇENİN  KATLİ İNGİLİZCE GRAMER KAİDELERİNİN TÜRKÇENİN GRAMER KAİDELERİNİ İŞGALİ BÜYÜK BİR “MȂNEVİ BUHRAN”A DOĞRU MU SÜRÜKLENİYORUZ? ENVER  PAŞA  VE İTTİHATÇI LİDERLERİN KAÇIŞLARI  VE ENVER PAŞA TARİHİNİN SONU
NAMAZ VAKİTLERİ
PUAN DURUMU
  • Süper LigOP
  • 1GALATASARAY3390
  • 2FENERBAHÇE3386
  • 3TRABZONSPOR3355
  • 4BEŞİKTAŞ3351
  • 5RAMS BAŞAKŞEHİR FUTBOL KULÜBÜ3349
  • 6ÇAYKUR RİZESPOR3348
  • 7KASIMPAŞA3346
  • 8BITEXEN ANTALYASPOR3345
  • 9CORENDON ALANYASPOR3345
  • 10EMS YAPI SİVASSPOR3345
  • 11YUKATEL ADANA DEMİRSPOR3341
  • 12YILPORT SAMSUNSPOR3339
  • 13MKE ANKARAGÜCÜ3337
  • 14MONDİHOME KAYSERİSPOR3337
  • 15TÜMOSAN KONYASPOR3336
  • 16GAZİANTEP FUTBOL KULÜBÜ3334
  • 17VAVACARS FATİH KARAGÜMRÜK3333
  • 18ATAKAŞ HATAYSPOR3333
  • 19SİLTAŞ YAPI PENDİKSPOR FUTBOL3330
  • 20İSTANBULSPOR3316
Gazete Manşetleri
Yol Durumu
BURÇ YORUMLARI
  • KOÇ
    Koç Burcu
  • BOĞA
    Boğa Burcu
  • İKİZLER
    İkizler Burcu
  • YENGEÇ
    Yengeç Burcu
  • ASLAN
    Aslan Burcu
  • BAŞAK
    Başak Burcu
  • TERAZİ
    Terazi Burcu
  • AKREP
    Akrep Burcu
  • YAY
    Yay Burcu
  • OĞLAK
    Oğlak Burcu
  • KOVA
    Kova Burcu
  • BALIK
    Balık Burcu
ANKET OYLAMA TÜMÜ
E-Bülten Kayıt
ARŞİV ARAMA