Bugün, Atatürk’ümüzün aramızdan ayrılışının 83. Yıldönümünde rahmetle, sevgiyle, saygıyla ve izinden yürümekten asla vazgeçmeyeceğimizi bağırarak belirterek anıyor ve rahmet diliyoruz.
Elbette Türkiye Cumhuriyetini Devletininim kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anmak yeterli değil. Önemli olan, cumhuriyetini, ilkelerini koruma iradesin elden bırakmadan, düşüncelerini özümseyerek uygulamaktan geçmektedir.
Bilinen bir gerçek şu ki, dünyanın geldiği ileri ilim çağında, bırakın O’nun ilkeleri ışığında ileri atak yapmayı, bazı çevreler halen Atatürk düşmanlığını sürdürürken, bazıları sahip çıkıyor muş gibi davranmaktan geri kalmıyorlar.
Hele din tacirlerinin, cehalet yorganının altından çıkmayanlar üzerindeki etkileri ile Atatürk düşmanlığı, Şeyhülislam, bugünün deyimi ile Diyanet İşleri Başkanı Dürrzade Ahmet’ten beri sürüp gelmektedir. Bugünün Diyanet İşleri Başkanı ile de zaten gözler önünde sürmeye devam etmektedir.
XXX
Bugün çeşitli yerlerde “Anma” törenleri düzenlenmekte ve birileri konuşma yapmaktadır. Bunlardan biri de Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan…
Atatürk, Kültür, Dila ve Tarih Yüksek kurulunca düzenlenen törende konuşan Erdoğan, Eğer bu ülkede Gazi’nin bölgemizi ve dünyayı kucaklayan, ekonomik, asker mirasına sahip çıkan birisi varsa o da bizi…” diyerek başlattığı konuşmasının bir bölümünde, yine tarihi bilgileri vererek, bizlerin “Atatürk hiç yurtdışı gezisine çıkmadı” söylemimize cevap vermiş ama yine yanlış yerden girerek şunları söylemiş…”
“…bazıları derler ki 'hiç yurt dışına çıkmadı.' Ben, yurt dışına çıktığını söylüyorum. 1910 yılında Fransa, İsviçre, Belçika ve Hollanda'yı kapsayan bir gezi yaptı. İtalyanların Libya'ya saldırması üzerine 1911 yılında binbaşı rütbesi ile tekrar Trablus'a giderek 1912 Ekim'ine kadar süren, gözünden ve kolundan yaralandığı tarihi bir mücadeleyi yürüttü."
Aslında bu söylemi ile kendisinin özel “Saray uçağı” ile dünyayı dolaşmasının şatafatını, israfını ve gereksizliğini (Gereken ziyaretler hariç) ifade edenlere karşı cevap veriyor.
Oysa “Atatürk hiç yurtdışı gezisine çıkmadı” derken, 19 Mayıs 1919 ile 10 Kazım 1938 tarihinde gözlerini hayata yumarken geçen süreç için kullandık…
Bu süreçte birçok kral, başbakan, devlet görevlileri, bizzat denemin TBMM başkanı, Başkomutan ve Cumhurbaşkanı görevinde iken Atatürk’ü ziyarete gelmişlerdir.
Sözünü ettiği dönemlerdeki belirttiği yerlere ise “Görev” gereği ve Osmanlı subayı olarak gitmiş, gerek diplomasi yapmış, gerekse savaşmıştır.
İkisi aynı şey değil…
XXX
Son günlerde AKP’de ve özellikle Erdoğan ailesinde bir Atatürk sevgisi aldı yürüdü…
Cumhurbaşkanı eşi sıfatı ile geçmişte Eşi Sayın Emine Erdoğan, cumhuriyet için "Türkiye'nin 90 yıllık enkazını kaldırdık" diyerek kurucularını ve cumhuriyet hakkındaki söylemini unutarak, bugün o cumhuriyetin kurucu lideri Atatürk’ün ölüm yıldönümünde, “Saygı ile andığı” yolunda mesaj paylaştı.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, isim vermeden “İki ayyaş” benzetmesi yapıp, cumhuriyet döneminde hiçbir şeyin yapılmadığını, hatta hiçbir evde buzdolabı bile olmadığını vurgulayarak, her şeyi kendilerinin zamanında başarıldığını ifade ve iddia etti… Cumhuriyetin ilk yıllarındaki başarıları ve yapılanları yok saydı.
Şimdi… Bu keskin dönüşün kaynağı ve gerekçesini anlamaya çalışıyorum.
Samimi mi, yoksa kendi ifadesine göre “…bağlı bulunduğu emir ve komuta merkezi…”Atatürk’e övgüler düz, cumhuriyete sahip çık” komutunu mu verdi?
XXX
İktidarda olduğu süre içerisinde Atatürk’e ve cumhuriyet rejimine karşı çıkanlarla kolkola gezerken…
Çeşitli nedenlerle Atatürk’ün huzurunda saygı duruşunda bulunanlara; 12.5.1994 tarihinde“Ata'ya saygı duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok”demiş, 14.11.1994 tarihinde ise“Her 10 Kasım'da yaygara kopartılıyor” diyebilmişken.
Bunları henüz unutmadık, tarih de kayda geçti…
XXX
Din tüccarları, tarikat ve cemaat şeyhleri ise, cahil topluma karşı O’nu hep din düşmanı olarak tanıtma gayretinde oldu.
Oysa O, dinine de saygılıydı, dindardı da.
Vakıa suresi 83. Ayette: "Ya o canın boğaza gelip dayandığı zaman…”
Devamında 90 ve 91. Ayetler: "Eğer kutlu, uğurlu kişilerdense, 'Selam sana kutlu ve uğurlu kişilerden' denir ona."
Denilenlerden idi…
Son nefesini verirken “Aleykümselam” demesinin nedeni, aldığı selama karşılık verdiği cevaptır.
Biraz daha anlaşılır vaziyette anlatırsam, ölmek zere olan kişi, kutlu, hayırlı ve iyi ameli olan kişi ise, onun amel kitabı sağ tarafından verilirken, melekler "Selamünaleyküm" derler... Şimdi son nefesinde Atatürk'ün "Aleykümselam" demesini daha iyi anlayabiliriz sanırım.
Ama din tacirleri tarikatlar, cemaatlerin liderleri ve üyeler, yine de Atatürk'e saldıracaksanız. Ne var ki o saldırı olmaz, açıkça "İftira" olur ki, Allah, iftira ile ilgili ayetlerini bilmeyenler, iftiralarına devam etsinler. Kim ki Atatürk’e ve cumhuriyete saldırıyor ise, iftira atıyordur. Yine Kuran'a göre onlar, zalimlerin ta kendileridir.
Allah, zalimleri sevmez…
Bilmezler mi?
Bilirler bilmelerine de, güç onların gözünü döndürmüştür sadece.
XXX
Sen yine de rahat uyu Ata’mız, yolunda gidenler bitmedikçe Türkiye Cumhuriyeti de sonsuza kadar varolmaya devam edecektir.
Her şeye rağmen…