Kendi halinde özel anlatı-
İlk gün: Tanrı yaratma amacını ruhlara deklare etti. İkinci gün: Yaratılma başladı. Üçüncü Gün: Tanrının kimliğine değgin beden-ruh bilgilendirildi. Dördüncü Gün: Tanrı kendi isteği ile kullarının yekûnunu tasnif etti. Beşinci Gün: Âdem Aleyhisselam (prophéties) ilk kez varlığın nurunu (1) fark etti. Altıncı Gün: Varlık tasnifi tamamlandı. Yedinci Gün: Dünya-cı kimliğinde mevcudat külliyen yaratıldı. Perspektivité (buydu) budur; Niyet tasarımı (willfully) ve onun bütüncül kabiliyeti. Durum: -cidden bu anlamıyla varlığın ontolojik basamağı; böyledir. Neden böyledir? İzahın ilk hali budur: Başka hal var mıdır? Vardır,..: –kendiliğindenlik-, kendiliğinden oluş, yaratım-yaratılış:-. /ontoloji. (2)
Antikite’nin, ne olduğuna dair hiç bir şey ifade edilmiş olmasa, sadece korku denilmiş olsa, korkunun bütün alt katmanları ile (infial-inkâr-münkiriyet) insan merkezli muhtevanın içinde yaşaması yeterlidir, hatta sevme ihtiyacının bile bu anlamda bir nispeti vardır. Çünkü korku bir perspektiftir, -idi, (görüntü-derinlik) aynen sevgi veya sevmeme de olduğu gibi. Konu aynı zamanda, binlerce farklı perspektivité boyutunun içinde biriken bir niyeti de (intentionniste) barındırır. Belirtmek yerinde olur ki, insan ve eşya arasında ilişkiyi yoğuran –korku/-dur; doğanın anlık davranışları üzerine gözlemler, -ki kendi içinde yaşar hatta doğanın anlık davranışları kendi âleminde sorunsalıyla bir olur; dipten gelen metodumuz, budur-. (kadim olanın bir metot öngörüsü yoktur, mesele bizim taleplerimizle düğümlenmiştir, antikite okuma metodolojisi bizim meseleye bakış açı-ları-mızın karmaşasıdır.) Bu mesele doğrudan ruhu doğuran asayişe (order) çarpar ve kendine gelir. Antikite, sorunu doğuran ve sorunun çözümü için insan gözlemini, ölüm korkusunu, yaşam beklentisini kendi çaprazı üzerinden tasnif eden bir alanın içendedir ve bütün âlemi böyle okuma yöntemini –soi disant- ontolojik her değere anlatır. (Burada ki ontoloji kullanımı tamamen izafidir.) Bu konunun ilk hali olarak insanın vahiyle donandığı başlangıçtan son merhaleye kadar devam etmesi meselesidir de... Taraflar,(3) o dönemde de vardı, bugün de olduğu gibi… Kimdir onlar? Taraflar, vahyin anlattığı dünya ile vahyin anlatmaktan içtinap ettiği düşlerin tezekküründe olan -kendincelikli- rüya anlatımlarıdır. (metodoloji tercihi)
Gözlemin (…insan ilkin -apriorism (6)- tahlihat yapar.) tanımlama yeteneğinin doğurduğu canını saklama saiki,(*) düşünmeyi tetiklemiş, ardından da, kendi varlık görüntüsünde yoğrulmasıyla doğan -hayatı koruma üzerine diklenen- paranoyalarının yansımaları olarak antikite’nin muhtevasını oluşturmuştur. Bu kesinlikle gözlemle (korku izlenimleri) kazanılmıştır ve bütünüyle doğadır, -konu; doğanın ilk hali meselesine vahyin tanımları ile insanın bakış açısı arasındaki muhteva (4) görsel ve dil-bilgi-sel kabiliyetin de başlangıcıdır. Tanrı fikrinin doğumu eşyanın kendi içinde insanı etkileme çabası olarak öne çık-tı-ar. Bütün bu anlamlar, meselenin bir boyutu olarak kayda girebilecekken diğer konu araya girer ve kendini daha farklı sunar; -der ki,-insan organizması zamanla güneş, ay, yıldız, toprak, yağmur, ölüm, kıskançlık, kadın, dağ, gök, yontu pergelinde ilk olmanın hevesinde –doğacı kurallaşmalara- gitmiştir. (-İlkel hukuk-, conservationniste kabiliyet) Bunu yaparken varlığın dışsal boyutunu inkâr edicilere karşı tanrısal yaratılma kurallarının doğal (hakim) kimliğini yani ilahi nizam meselesini -her topluma hatta her klana göre değişen bir iklim dilini- kendi arasında sistemleştirmiştir. Sistemleştirme şudur yani, söylenen ve bilinenin ötesine-berisine meseleyi taşımamaktadır. –Ata- deyicinin, (ancêtre) kimliğine bürünmektir. Bu anlamıyla antik kabiliyet insan ruhunun dünyanın diğer yaratıkları ile ilk buluşmasının her türlü isyan ve delilik paranoyasını içinde barındırır ve uğradığı en -saf akıl- (rasyonel akıl değil) kimliğinin vahiy düzgecinde paralanmasıyla belli bir ehlîleşme yaşar. Vahiy ve antikite’nin bağdaşmazlığı/bağlanmazlığı bu anlamıyla bir yanılsama değildir. Nedir o, kılcal farklılaşma yaratımı, insanın korkularına karşı çok ciddi frekanslar çağıran içsel mırmırları, sırlı kimlikleri, bilge gözetmenleri doğurması;-dır; ve, -doğdu-. Bu doğuş kesin ve seçilmiş bir kavimden diğerlerine değgin açıldı.-yayıldı-: tebliğ anlatımı. Ama ifade edelim, bu seçilmişler (kavmî öncül), hiç tanımadan âlemîn nedenseline karşı savaşma/mücadele istidadı gösteren milletlerden doğmuştur; -olmuştur bu. Türk budunudur, bu –Choniates (: -Yol ve yer bilgisi. (la géographie-governe) Asya kavimleri bu anlamıyla bu maksattan milletlerdir.
Bizlerin onca iklim (mana) darlığına rağmen MÖ: 220’de devlet veya teşkilat kimliğine kavuşmamız antikite mücadelemizin içtenlikli bir zaferidir.
Türklerin antikite dönemini Asya kabiliyetiyle Akdeniz merkezli antik insan kimliğine doğru hareket-lendir-mesi, -korku kabiliyetini-, ilk yenen olarak öne çıkması ile alakalıdır, ki bu başarı olarak ilk kadim ata bağıdır. –T-Ö-R-E-: Boy-Klan.
Lakin, antikite sadece Asya toplumlarından ibaret değildir. Bugünkü cari antikite kimliği (modernite) söz konusu bu alt yapının vahiy toplumu ile karşılaşması ve farklı safhalarla-da- günümüze gelmesi ardından, bunun modernité tarafından kabulü ile günümüzün antik kimlik vasatını - ki özlemle yad edilen - kültürel zeminini doğurmuştur. Burada tam bir döngüsellik (5) vardır. -İnsan aynı kimlikler etrafında kendini oyalar-. Kadim oyun;-dur, bu.
Antikite’nin hermenötik boyutu destansı korkuların ve küçük boyutlu azmanlığın hatta düşsel-dışsal azabın, kendi içinde komploları veya tarihi kişiliklerin allegrasyonu üzerinden yürütülmüştür. İdris Aleyhisselamın hermes’leşmesi veya canavar-ca uçucuların tanrılaşması bu kabilden zihinsel çarpımlarla insanlığın bilimden önceki görsel aklı (tekrar ediyorum bilimden önceki) haline gelmiştir; bu dahi, son tahlilde din bilgisi ile izah edilmeye yeltenilen bir muhteva ile felsefi değerlerin folklorik unsuru olarak -karşılıklı- (niye ise!) onanmıştır. Din, bilimi tetkik eder ama bilim dini onaylama cür’etinde bulunamaz. Öyle.
----------------------------------------------------------
(*) …varlık korkunç tahlillerden geçmiş kendin canını koruma saikı ile inanılması güç taktikler yapmıştır.
Choniates (: Ey şehrî Bizantiyum yıllığı, Niketas Choniates, Harry-J-Magoulias, Wayne State University Press, Detroit, 1984