Dolar kuru henüz 3-4 lira seviyelerinde filandı…
İşsizlik sayısı henüz 2 milyonlar seviyesinde gibiydi aklımda yanlış kalmadıysa…
Ekonomi, henüz çökmemiş, esnaf, zanaatkâr, sanayici, çiftçi, bütün zorluklara rağmen, işinin başındaydı…
İnsanlar cıvıl cıvıl sokaklarda gezebiliyorlardı…
Pastaneler, lokantalar, moda deyim ile “cafe”ler, dolup taşıyordu.
Alış veriş merkezlerinde günlük ziyaretçi sayısı yeterinden fazla idi ve insanlar alış-veriş yapabilme olanağına sınırlı da olsa sahiptiler.
İşte o günlerin birinde, yolum Ankara’da “Kuğulu Park”a düştü…
İlginç ve Ankaralıların çok sevdiği bir parktır Kuğulu Park…
Havuzu, içinde yüzen Kuğuları, Ördekleri, uçuşan Güvercinleri…
Yılların büyüttüğü o güzelim ağaçları ile…
Bir süre oturup seyrettikten ve dinlendikten sonra parktan çıkış kapısına yöneldim.
Kapının yan tarafında, cadde üstünde “Halk Ekmek Fabrikası”nın ekmek büfesi vardı.
Rast geldiğinde Halk Ekmeği üretiminden alırdım hep, o gün de ekmek almak için büfeye uğradım…
Sıramı beklerken, cama yapıştırılmış bir yazı gözüme ilişti ki o güne kadar nasıl görmedim bilmem…
Tam olarak ne yazdığı şu anda aklımda değil ama “Askıya bir ekmek de siz koyun” gibi bir şeydi…
Sıra bana geldiğinde ekmeğimi isterken satıcı kıza sordum, “Bu askı-ekmek ne menem bir şey?”
Dedi ki, “İstediğiniz kadar ekmek bedelini ödüyorsunuz, bir de o kadar ekmeği, gelip isteyen yoksullara ücretsiz dağıtıyoruz…”
Memlekette o kadar sahtekâr var ki, böylesi güzel şeylere inanmakta zorluk çekiyoruz elbette ve bu endişe içinde tekrar sordum…
“Peki, her gün gelip alan kişi sayısı ne kadar ve ne sayıda ekmek gidiyor?”
“Çok belli olmuyor” diyerek söze başlayan satıcı kız, “İhtiyaç sahipleri bu uygulamayı bildikleri için geliyorlar ve onlar için ayırdığımız sayıdaki ekmekleri alıyorlar. Ayrıca bir günde tükenmesi gerekmiyor…” dedi…
Anladım ki bir sistemi var…
Sen ekmeğin parasını öde, gerisi büfeler tarafından yönetiliyor anlaşılan…
“Dedim ki 10 lira versem kaç ekmek askıya alınır?”
“Elli kuruş daha ekleyin, 15 ekmek eder” deyince hemen 10 lira 50 kuruşu verdim ve oradan her geçişimde bu işlemi tekrarladım…
XXX
Bu yaşadığımı övünmek amacıyla yazmadım elbette…
Benim gibi onlarca belki de yüzlerce kişi, aynı şeyi yapıyormuş büfeci kızın dediğine göre, benimki de devede kulak kalır zaten diğer verenlerin verdiği miktarı öğrendiğimde…
O büfeye gelen ekmeğin neredeyse tamamına yakını, semtin özelliği, askıya veriliyor muş…
XXX
Yaşadığımız günlere gelince…
Haram yemeden, devletten cukkalamadan, namusu ile kazanan insanların bile, kazandıklarını harcarken kırk kez düşündüğü bir zaman içinden geçerken…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, yeni bir sisten bulmuş gibi davul zurna ile milleti “Askıya ekmek” kampanyasına çağırmış…
Öyle bir sunum yapıyorlar ki, sanırsınız yeni bir buluş “Askıya ekmek” şekli…
Yahu, milletin ekmeğe muhtaç hale getirildiği günden beri bu sistem zaten büfelerde, fırınlarda uygulanıyor, acaba siz mi yeni farkına vardınız?…
Bugüne kadar siz “Askıya ekmek” vermediniz miydi hiç?...
Fakir-fukarayı düşünmek şimdi mi aklınıza geldi?
Onları karınlarını doyurabilmeleri için ekmeğe muhtaç ettiğinizi yeni mi gördünüz, hiç mi düşünmediniz şimdiye kadar?
XXX
Özellikle “Türkçü” ve “Milliyetçi” davasının savunucularında en son Osman Bölükbaşı ve Alpaslan Türkeş’e kadar uzanan yolda…
Ne yazık ki Devlet Bahçeli raydan çıktı…
MHP’nin geçmiş “Milliyetçi” tutumu, Devlet Bahçeli döneminde yerle bir oldu…
Parti, küfürbaz yandaşları ile birlikte, çıkar yuvası oldu.
Onlar için “Milliyetçilik” bitti…
Çünkü O’nlar, “Milliyetçiliği aylakları altına alan” bir düşüncenin sahibi ile birlikte yol alıyorlar artık…
Biri çıkıyor…
“Müminin görevi varlıkta şımarmamak, yoklukta sabretmektir. Gerçek mümin acıyı bal eyleyendir."
Derken…
Devlet Bahçeli de “…sabretmeleri…” ve “…acıyı bal eylemelerini…” öğütlercesine “Askıya ekmek” kampanyası açıyor…
Ne var ki eleştirilere verdiği cevap, edep ve adabın dışında, hakaret içeriyor.
Şöyle diyor: “Biz askıya ekmek koyduk, şu işe bakınız ki, ekmeksizler birer birer saklandıkları delikten fırlayarak ortalığa çıktılar. Vay ekmeksizler vay, milletimizin ekmeğine bile göz koyacak kadar nankörsünüz, milli ve manevi hasletlere tahammülsüzlük gösterecek kadar da namertsiniz. Bunların mayaları lekeli sicilleri bozuk…”
Aslında Devlet Bahçeli’nin bilmediği bir şey var, tarih, kimin ekmeksiz, kimin namert olduğunu ve zora gelince hangi deliğe saklandığını, arada sırada o delikten ne amaçla başını çıkardığını yazacak da, kötü söz sahibine aittir diyerek geçiyorum…
Eyyyy millet…
Gör artık hal-i Pürmelâlini de silkelen de uyan…