Şu yeni jenerasyon var ya!
Nam-ı diğer günümüz gençliği.
Göbeklerini marifetmiş gibi açıkta bırakıp teşhir eden bacak kadar kızlar.
Mahallenin dilencisinden bedava almayıp, bir mağazadan avuç dolusu para vererek yırtık, pırtık pantolon alan aklı bir karış havada kızlar.
Anasının, babasının baş edemediği, makyajından dolayı 10 yaş yaşlı gösteren kızlar.
Otobüste yaşlılara asla yer vermeyen, metroda bacak bacak üstüne atarak spor ayakkabısı ile karşısındakinin üstünü başını kirletenler.
İnecek olanı gördüğü halde bacaklarını indirmeyen, hiç tınmayan kızlar.
Oğlanlar ki…
İçler acısı.
Kızlar erkeklere oranla daha fazla diplomalı bilgisiz.
Bilgi-Kültür yarışmalarının yüz karaları. Öyle ki “Çin Seddi Nerededir?” sorusuna Türkiye’de diyecek kadar.
Yazıklar olsun onlara.
Ayrıca da bu ülkeyi emanet edeceğimiz, bütün dünyası renkli hayatlar gibi bir hayat yaşamak olan Türk Gençliğine yazıklar olsun.
Erkekler kızlara rağmen çok daha saygılı, ahlaki konularda duyarlı.
Örneğin sokakta, durakta kızlar öpüşmekten zerre kadar utanmazlarken oğlanların hiç değilse yüzleri kızarıyor, çevrcesine bakamıyor.
Yetişkinlerin de onlardan hiç farkı yok aslında.
Sokakta, caddede göstermelik, şımarık mutluluk tabloları.
Aşkım diyorlar...
Her şeye, herkese aşkım…
Aşkı öylesine ayağa düşürdüler ki aşkın ayağa kalkması bir daha mümkün değil.
Yerlerde sürünmeye mahkum.
Flört ettikleri, adına aşk dedikleri kıza, oğlana aşkım, karıya, kocaya aşkım sözü ağızlarından düşmüyor.
Daha da manyağı var;
Kırmızı kurdeleli, zıkkım yiyesice çikolata ile beslenen şampuanla yıkanan tembel, nankör, kıskanç kediye aşkım…
Sinir olduğum, sokak gezintisine çıkardıkları, sonuçta itoğlu itliğinden koklamadık pis yer bırakmayan, süt içirdikleri şanslı itlerine aşkım…
Oğluna aşkım, kızına aşkım, torununa aşkım.
Anasına aşkım, babasına aşkım, bacısına, ağabeyine aşkım da aşkım.
En rezili, tuhafı da aklı bir karış havada, bacak kadar hoppala kızlar, birbirlerine aşkım diye hitap ediyorlar.
Bu ne ya? Bu ne şımarıklık. Böyle konuşmakla neyi ispat etmek istiyorsunuz siz?
Flörte Aşk dediler kısacası.
Değerlerimizi değersizleştirdiler.
Bu yüzden kediye de, yâr'e de aşkım diyecek kadar kafayı yedi tertemiz duygular.
Şimdilerde genç nesil, ilk günkü geçici duygunun devamını öğrenemedikleri için
TV ekranların arkasında ki yalan hayatları gerçek zannediyorlar.
Kafa zaten boş özenti duyuyor, hayallerle yaşıyorlar.
Gerçek hayata uyum sağlayabilirler mi bu kafayla?
Dedelerimizin babaannelerimizin 50 yıl süren evliliklerini anlayabilirler mi bunlar?
Buruşsa da, şişmanlasa da, nasıl aynı muhabbetle sevdiklerini, sevildiklerini anlayabilirler mi göbeklerini gösteren kızlar?
Söyletmeyin beni.