Pazar günü Türkiye bir kez daha sandığa gidiyor.
Bu kez Cumhurbaşkanını seçeceğiz.
Milletvekilliklerin seçimi tamamlanmıştı.
Aslında kişileri değil de sistemi demek doğru bir ifade sanırım.
Her iki adayda temsi ettiği misyonun gereğini yapmak için sandıktan çıkmak istiyor.
Bu hafta sonu itibarı ile iki adaydan en yüksek oyu alan iki isim Recep Tayyip Erdoğan ve Kemal Kılıçdaroğlu arasındaki yarış final yapacak.
İki adayda bir hayli iddialı.
“Ya tamam, ya da devam” diyecekler…
SESSİZLİK HAKİM…
İlk seçimde yani 14 Mayıs itibarı ile 6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş ve 12 ili kapsayan büyük deprem felaketi akabinde partilerin genel anlamda ortak görüş beyan etmelerine ve fazla tantana yapmamaya yönelik iyi niyetli açıklamalar maalesef karşılığını bulamamıştı.
Deprem bölgesine gönderilmesi önerilen parti yardımları bir yana, göz kirliliğine neden olan afişler ve ses kirliliğine neden olan başta konvoy gezileri ile meydanlarda kurulan parti çadırlarında ki gürültü-patırtı ne yazık ki ayyuka çıkmış, zaman zaman karşılıklı çirkin saldırılar ve provokasyonlar olmuş hatta dövüş-kavga bile yaşanmıştı.
Ancak 14 Mayıs gecesinde ortaya çıkan “Belirsiz” tablo akabinde son haftada deyim yerinde ise birkaç etkinlik hariç “Ölüm Sessizliği” hakim genel manada ülkemizde.
Herkes 28 Mayıs’ta çıkacak sonuca endekslenmiş durumda.
Bu fırtına öncesi bir sessizlik mi?
SOSYAL MEDYA COŞTU…
Her ne kadar meydanlarda ciddi bir organizasyon olmasa da bu kez sosyal medya coşmuş durumda.
Gerek Sinan Oğan ile yapılan pazarlık, gerekse de Zafer Partisine yapılan teklifler akabinde geride kalan seçim yorumları da dahil olmak üzere ülke kelimenin tam anlamı ile ikiye bölünmüş durumda.
Sanal alemde ki yazıları bir okusanız, ya da yapılan yorumları bir görseniz akla ziyan bir tablo söz konusu.
Son Babala TV’deki Kılıçrdaroğlu’nun 8 saat süren çekimler akabinde yaptığı açılamalar gündeme damgasını vurmuş durumda.
Ya… Videolara ne demeli?
Allahtan belli bir bölgede sınırlanmış ve özele bel altına fazla girilmemiş durumda.
Herkes elindekini paylaşmaya başlasa sanırım kimse sokağa çıkacak durumda değil.
EN BÜYÜK REFERANDUM…
2018 Yılındaki Başkanlı sistemine geçiş sonrasında yaşanan 5 yıllık süreçte ki tablo ortada.
Cumhur İttifakı “Başkanlık Sistemi devam etsin!” diyor.
Millet İttifakı ise Tek adam rejimi sona ermeli ve yeniden “Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönülmeli!” görüşünü savunuyor ta ilk günden bu yana.
Bu arada insanımız başta sığınmacılar-mülteciler konusu olmak üzere ülkemizin geleceğini oylayacak.
Nasıl bir sistem ve gelecek istediğine dair kanaatini sandığa yansıtacak.
Daha çok yüzünü Doğu’ya dönen, Kadın haklarının gasp edildiği, eşitlik ilkesinin rafa kalktığı, kadının eve hapsedildiği hatta ve hatta sahiplendirilmesi gibi bir garabetin bile dillendirildiği bir süreç ve Orta Doğu gibi dinmeyen savaşlar-gözyaşları milyonlarca ölümün yaşandığı bir tabloyu mu kabul edeceğiz?!...
Yoksa gelir dağılımının adil olduğu, Çalmayan-Çaldırmayan bunu savunmayan insanların azaldığı, Üç-beş kişinin Türkiye’nin bütün GSM hasılasını cebine indirmediği, insanımızın çağdaş ve medeni ülkeler seviyesindeki gibi hakça kazanıp-eşitçe bölüştüğü bir düzene mi kavuşacağız?!...
Karar sizin.
SAFLAR BELİRLENDİ…
Herkes pozisyonunu aldı.
Safını belirledi.
Kararını da verdi sanırım.
Son ikna turları da sürüyor.
Sandığa gitmeyen 8.5 milyon seçmenin Pazar günü en önemli vatandaşlık görevini yapması için iki tarafta yakın markaja girmiş durumda.
Uçarı kaçarı yok.
Herkes sandığa gidecek ve hem ülkemizin, hem kendisinin, hem ailesinin geleceğine dair karırını sandıkta bir kez daha üstüne basa basa teyit edecek.
Nihayetinde bu ülke hepimizin.
Pazartesi sabahı uyanacağımız günde de herkes eş-dost-akraba olarak yoluna devam edecek düğünde-ölümde, sevinçte-kederde yüzyüze bakacağız.
Halaylarla coşup, yaslarda birbirimizin acısını paylaşmaya devam edeceğiz…
SİNAN OĞAN’IN OYLARI…
Iğdır ve Kayseri’den en yüksek oyları alarak seçimde yüzde 5’i geçen ve daha sonra da gelen davetlerden Cumhur İttifakının davetine icap ederek safını belirleyen Sinan Oğan’ın bakalım ilimizde kendisine verilen oylar bu kez nasıl bir yön izleyecek.
Beklendiği gibi Cumhur’a mı bu oylar gidecek yoksa Millet İttifakı ve Kemal Kılıçdaroğlu’na mı yön değiştirecek.
Yaklaşık 100 Bin oyun önemi bir hayli büyük.
Bu seçimlerde her şey deyim yerinde ise “Bıçak sırtı”
İki tarafta kazanmak için son kozlarını oynuyor.
Kaybedenin her şeyi olmasa da bir çok şeyi kaybedeceği kesin.
İYİ, DEVA, GELECEK, ZAFER PARTİLERİ…
İlk seçimde başta İYİ, DEVA, GELECEK olmak üzere Millet İttifakının bileşenleri iyi bir sınav veremediler.
Yeşil Sol parti’de umulanın uzağında kaldı.
Zafer partisinin sergilediği performans ortada.
Ümit Özdağ gerçek bir dava adamı ve vatansever olduğunu bir kez daha gösterdi.
Kemal Kılıçdaroğlu’da destekleri bu partilerin anketlerde olduğu gibi sandığa yansısa idi sanırım yüzde 52-55’ler ile ilk tur bitecekti.
Siyaset böyle bir şey işte.
Kamuoyu araştırmaları dahil bir çok şey yanlış gitti.
Ya da bir başka ifade ile yanıltıcı olmaya devam ediyor eldeki veriler ile sandığa yansıyan gerçekler.
YSK’nın tutumu ortada.
Islak imzalara karşın yanlış yazımlar nedeni ile 20 binden fazla sandığın sorunlu oluşu dikkate alınmadı bile.
Cumhur İttifakı topu MHP üzerinden döndürdü ve daha önce de yüzde 5-6’larda görünen MHP yüzde 11’ere tırmanan bir oy oranı ile Cumhur İttifakının lokomotifi oldu ve seçimi bir anlamda kurtaran taraf oldu.
YOK SAYMAYIN!...
R.İhsan Eliaçık’ın şu tespiti son derece önemli;
Elinde vergi, hazine, asker, polis, medya, bürokrasi (tüm kamu gücü) olan muktedire karşı durmak bir yana, eleştirmekten bile çekinip şu günde bile muhalefete yüklenenler şaşkın ördeklere benziyorsunuz. Bari 4 gün susun.
Dr. Naim Babüroğlu diyor ki; “Atatürk’ten ve onun ilkelerinden uzaklaşan, millet yerine ümmet anlayışına yönelen bir Türkiye’nin geleceği nokta uçurum kenarıdır. Türkçe bilmeyen, Türk gelenekleriyle problemi olan bir göçmenin, Türkiye’nin kaderinde hak sahibi olması Türk tarihi açısından ibret verici bir durumdur.
Demokrasiyle, insan haklarıyla açıklanabilecek bir durum değildir. Atatürk’le ve Cumhuriyet’le barışık olmayan bir Türkiye gün yüzü görmez.”
Bu ülkenin kurucu liderini, savaş meydanlarında size bu ülkeyi bırakmak için şahadet şerbetini içenleri, bu ülkenin kolay kazanılmadığını ve ne idiğü belirsizlere peşkeş çekilemeyecek kadar değerli olduğunu lütfen unutmayın…
İYİ DÜŞÜNÜN…
Merhum Levent Kırca’nın Olacak O Kadar TV’lerdeki bir dönemin fırtına skeçlerindeki şarkısındaki “Tekrarı yok bunun!” göndermesindeki gibi gerçekten bunun tekrarı yok…
Olmayabilirde…
Olabilirde…
Önümüzdeki yerel seçim sürecindeki makas epey daralmış durumda.
Mart 2024’te 9-10 ay gibi bir sürede bir başka seçim daha yaşanacak.
Pazar günü sandıktan çıkacak muhtemel sonuca göre bu seçimlerin yeni bir seçimle birleştirilmesi, öne çekilmesi gibi de farklı senaryolara gebe olduğu şüphesiz.
28 Mayıs seçimlerinin öncelikle ülkemize, insanımıza ve herkese hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Ülke sizin…
Karar sizin…
Gelecek sizin…