Pazartesi gününün en önemli gündemi, Ankara’da ve ne hikmettense Çankaya Köşkü’nde gerçekleşen Türkiye-İran-Rusya devlet başkanları arasında yapılan üçlü zirve toplantısı idi.
Sanırım bu kez misafir ettiği devlet başkanlarına, saraydaki israfı göstermek istemedi. Hani bir yandan mülteciler için para dilenirken diğer taraftan israf açıklanamayacak durum olabilirdi…
Konu, elbette Suriye…
Suriye’de yaşanan insanlık dışı olayların sonlandırılması konusu görüşüldü.
Elbette masada ne görüşüldü bilemiyoruz. Ancak toplantı sonrasında her üç devlet başkanının yaptığı basın toplantısında söylediklerinin şifresini çözerek bir noktaya varacağız.
Rusya ve İran’ın Suriye’de ne gibi çıkarı var?
Petrol mü?...
Rusya'nın Mayıs-2019 da günlük 10 milyon 973 bin varil petrol üretimiyle dünyanın en büyük petrol üreticisi oldu.
İran, aynı zamanda Petrol üreticisi… Suudi Arabistan'ın 263, Venezuela'nın 211, Kanada'nın 175 milyar varillik rezervi bulunuyor. İran, bu üç ülkeyi 137 milyar varillik rezerviyle dünya sıralamasında dördüncü sırayı alıyor.
Suriye Petrol Bakanlığı'nın 2011 yılı verilerine göre ülkede 2,5 miyar varil petrol rezervi bulunuyor.
Demek oluyor ki, her iki ülkenin de Suriye üzerinde petrol savaşı yapmak, petrol ile ilgili bir çıkar düşünmek gibi bir düşünceleri olmasa gerek.
Demek ki Suriye ile ilgileri en azından doğrudan petrol değil.
Türkiye olarak bizim Suriye’nin petrol rezervleri ile bir ilgimiz var mı? Bir taraftan toprak bütünlüğünü savunurken diğer taraftan Suriye’nin petrol sahalarının üstüne oturmak gibi düşünce akla uygun mu?
Değil elbette…
Demek oluyor ki üç ülkenin de birincil derdi petrol değil.
Peki, ABD’nin derdi petrol mü?
Kendi hesapsız parasıyla, kendisini ABD’nin kapısına köpek gibi bağlanmış Suud ailesi olduğu sürece, petrol birinci amacı olamaz. Değil de…
O zaman konu nedir ki bu dört ülke de Suriye üzerinde tepinip duruyor?
Anladığımı anlatmaya çalışayım…
Rusya ve ABD, dünyanın iki kutbundan birisini temsil eden ülkeler. Biri Kuzey ise diğeri de Güney…
Dünya üzerindeki etki alanlarını genişletmek ve dünyaya hükmetmek çabasındalar. Elbette hükmetme çabasının altında yatan gerçek ise, hükmedebildiği kadar alanda kuracakları ekonomik üstünlük ile ülkeleri kendilerine bağlamak, siyasal üstünlük sağlamaktır. ABD için birinci aşama, Suriye üzerinde bir Kürt devleti kurup, Irak’taki Kürt devleti ile birleştirerek kendine bağlı bir Ortadoğu ülkesi daha yaratıp, oradan Türkiye ve İran üzerinde etkili olmak, hatta oraları da karıştırmak ve yok etmek.
Bu kadar basit mi?
Hee… Bu kadar basit, sonuçta matematik denklemi çözüyor değiliz, insan davranışlarından faydalanarak dünyayı yönetmek istiyoruz, o kadar.
Yalnız ilginç olan taraf şu; bir taraftan üçlü toplantılar yaparken, diğer yandan sürekli aldatıldığımız ortada olduğu halde ABD ile işbirliğine devam etme tutumumuz.
Bizimle göstermelik devriye gezen ABD, öte yandan terör örgütleri ile masaya oturuyor, silah veriyor ve eğitmeye devam ediyor. Bizi de birlikte devriye atıyoruz diyerek uyutuyor…
Suriye’de olup biten neydi ki biz cumburlop ABD’nin itelemesi ile oraya düştük?
“Bak işte burası çok önemli” diyerek kısaca değinelim…
ABD, Türkiye’nin güneyinde, Suriye’nin kuzeyinde yaşayan insanları kullanarak, onları ayaklandırarak, onlara “Size devlet kurduracağım” diye kandırarak hareketlendirmesi, bize de “Aman ha bak güneyinde hareketlilik var, gel benim peşimden” sözü ile aldatılmamız ve maceraya sürüklenmemizden öte bir şey değil. Sonuçta başarabilirse bizi de yutacak…
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, üçlü toplantının ardından yapılan basın toplantısında yaptığı açıklamanın bir bölümü şöyle…
“Geldiğimiz nokta itibariyle Suriye'de DEAŞ tehdidi artık ortadan kalkmıştır. Suriye'nin istikbali için en büyük tehdit kaynağı PKK ve onun uzantısı olan YPG-PYD'dir. Bu ülkedeki PKK-PYD varlığı devam ettikçe ne Suriye ne de bölgemiz huzura kavuşabilir. Sayın Ruhani ve Sayın Putin'i Fırat'ın doğusunda güvenli bölge tesisinde gelinen aşama hakkında bilgilendirdim, düşüncelerimi paylaştım. Suriye sınırımız boyunca bir terör oluşumuna rıza göstermeyeceğimizi ifade ettim. Burada bir mülteciler şehrinin oluşabileceğini, buralarda konaklayabileceği, ekip biçebileceği bahçelerini yapma noktasında bir hazırlığın yapılmasının isabetli olacağını ifade ettim. Suriye sınırımız boyunca böylece terör oluşumuna rıza göstermeden bu tür bir insani alt yapıyı oluşturmamızda fayda olacağını anlattım. Nihai hedefimiz Suriye'nin kuzeyinde bir barış koridoru tesis ederek ülkenin bölünmesini engellemektir. Bunun için şayet Amerika ile iki hafta içinde arzu ettiğimiz sonuca ulaşamazsak kendi harekât planımızı uygulamaya başlayacağımızı her iki dostumuza da anlattım.”
Defalarca kendisine söylenen şuydu…
Suriye rejimi ile görüşemezsen, yaptıklarından utanıp da görüşmezsen, olayı çözemeyeceğin gibi, ülke yararına da bir iş yapmamış olursun…
Yukarıdaki ifadelerin şifresi, “…bizler üç devlet olarak gerekli desteği Suriye rejimine verelim, onlar da yeni bir anayasa ile halkını kucaklasın ve ABD’nin hayalleri gerçek olmasın…”
Nihayet akıllanmış mı ne!...
Sanmıyorum ama takip etmeye devam edeceğiz. Ayrıca görev ömrü yetecek mi?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın görev süresi, yaklaşık 4 yıl sonra sona eriyor ve tekrar Cumhurbaşkanı seçilme şansı anayasamıza göre yok.
Yürürlükte olan anayasamızın 101. Maddesinde “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıldır. Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir.” derken, aynı anayasanın 116. Maddesi de “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.”
Demektedir. Yani, her dört senede bir seçim isterse, sonsuza kadar görevde kalabilir gibi…
Sonuç olarak söylemek istediğim özetle şu…
İktidara geldiğiniz günden bu yana ülke yararına yaptığınız tek bir şey yok. Ayrıca ülken ekonomisinin yok edilmesine, ordularının dağıtılmasına, yargısının ve polisinin çökertilmesine, saltanat sevdanız ile görmezden geldiniz. Baktınız ki kendiniz de okka altına gidiyorsunuz, ülkenin evlatlarını sokağa çağırdınız, onlar can verdi, siz saltanat sürmeye devam ediyor, kendinizi neyden koruyorsanız, 80 milyon lira değerinde 4 adat zırhlı araç alıyorsunuz, en lüksünden…
Çıktınız “Kandırıldık” dediniz, ”Allah affetsin” dediniz…
Bu dünyada hesabını verebilir misiniz bilemiyorum. Öteki dünyada da Allah sizi affeder mi, orası Allah’ın takdiri karışamayız ama isteriz ve dileriz ki affetmesin sizi.
Suriye sorununun çözümü, yapılan toplantının sonucundan da anladığımız kadarıyla, Suriye rejimini de katarak çözülecek ve ABD’nin oyunu böylelikle çökertilecektir.
Ancak bu dış politika görüşü ve ülke yönetme yönteminiz ile bir çöküntüden kurtulurken, aldatılarak bir başka çöküntünün içinde kendimizi bulmayalım…
Tarihten örnek almak için sadece Atatürk’ü takip etseniz yeterdi ama ondan da nefret ediyorsunuz…