Tam da böyle…
Allah akıl vermezse bir kula, ardından ne olacağı belli olmaz.
Bilmeyenler ya da “Enflasyon” denilince gerçekten bir şey anlatılıyormuş gibi sananlar için önce bir tarif yapalım…
Fransızca yazılışı ile “İnflation”, tek cümle ile paradaki “Şişkinlik” anlamına gelir. Geniş anlamı ile ise, mal ve hizmet fiyatlarının iki tarih arasındaki artışını anlatır.
Fiatlardaki artışın “Enflasyon” olarak tanımlanması ise, tüketicinin ihtiyaç duyduğu malların, iki tarih arasındaki fiyat artışı şeklinde hesaplanması gerekir.
Peki, fiyatlar durduğu yerde “Ben biraz artayım, epeydir artmıyorum yahu” diyerek mi artar?
Elbette değil, üretimdeki hammadde, yardımcı hammadde, işçilik ve diğer girdilerin fiyatlarının artması ile üretime yansıması sonucunda fiyatlar, bağlı ve zorunlu olarak artacaktır.
Bir televizyon kanalınca Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Faizler düştüğünce, enflasyon da düşer” buyurdular.
Birincisi, faizlerin düşmesi, tek başına fiyatların gerilemesine neden olmaz. Faiz, fiyat artışında veya düşüşünde etken olabilir ama tek başına değil.
Diğer yandan, faiz nasıl olursa düşer sorusuna cevap vermek gerekir. Yani iktidar, bir yerlere “Faizi düşürün” demesi ile ya da “Faizi düşürdüm” demesi ile faiz düşmez. Ekonominin kendi kuralları içerisinde hareket etmeyip de emir-komuta zinciri içinde faiz ile oynamaya kalkılırsa, sonuç hiç de iyi çıkmaz.
Çünkü paranın da bir maliyeti var ve para da bir nevi ticari matah olduğundan o de getiriye yönelik olacaktır. Getiri ne kadar yüksek olursa, kredi faiz de o kadar yükselecektir. Sonuçta kullanılan kredinin faizi üretime yansıyacağından fiyat artışı da kaçınılmazdır.
Toplama gazetecilerin karşısında, uzaman görüşünü gülerek anlattığını sanan Erdoğan, geleneksel fiyat artışının dışında yaratılan maliyetlerden hiç de söz etmiyor.
Bugün toplumun sırtına “Zam” olarak yüklenen fiyat artışlarının nedenini neden tam olarak millete anlatamıyor mademki uzman görüşünü ortaya koyuyor?
Gerçekleri anlatabilse, millet de görecektir ki bu iktidar, ülkeyi yönetemiyor.
Söz “Bay Kemal’in” klişe lafına benzedi ama gerçek de bu…
Üretimi artırmadıkça…
Üretimdeki girdi fiyatlarını aşağı çekmedikçe…
Toplumun alım gücünü artırmadıkça…
İşsizliği bitirmedikçe…
Enflasyonu aşağı çekmeniz mümkün değildir.
Yetmez…
Devlette israfı ortadan kaldıracaksınız.
Dış politikada olur olmaz çıkışlar yapıp, “Hıyarım” diyenin arkasından “Tuz kabıyım” diye koşmayacaksınız.
Elbette bu iktidarın derdi fıstığı yeşil, milletin derdi, sıkıntısı çok da umurlarında değil.
Ülkede yaşanan enflasyonun etkenlerinden biri de, gerek Suriye’deki faaliyetimiz, gerek Suriyelilere yaptığımız harcamalar ve şimdi de bir şekilde Libya için aynı şekilde yapılacak harcamalar…
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “İsteseler de istemeseler de yapacağım” diye inat ettiği “Kanal İstanbul” projesinin üzerinde hiç durmuyorum.
Şunu çok iyi biliyorum ki, bu proje için dış borç bulmakta zorlanacaklardır. Dış yatırımcılar da böyle bir projeye ilgi gösterirken ince eleyip sık dokuyacak ve sineğin kanadından yağ çıkarmaya çalışırken, ülkem insanının da suyunu çıkaracaktır.
Dediği gibi “Milli bütçeden” yapılabilir mi?
İşte o zaman ülke tümden yandı demektir.
Olmayan paranın hangisi ile o kadar büyük bir projeyi finanse edecek ve inşaatını yapacak ki? Kaldı ki proje, baştan aşağı sakat bir proje iken.
İktidar bilerek ve isteyerek ülkeyi cehennem ateşinin içine atma eğilimindedir. Bu davranışa “Bilmeden” demek mümkün değildir.
Aslında “Ekonomide ve siyasetteki belirsizlikler” de enflasyonu tetikleyen etkenlerden biridir ve şu anda yaşanan olayları izliyorsanız eğer göreceğinizi sanıyorum.
Daha da tehlikelisi…
AKP iktidarından önce ülkemizde mezhepler ayrılığı ve buna bağlı çatışmalar hiç yaşanmadı. Daha doğrusu yaşandıysa bile ki Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları yapıyor bunları, bu boyutta olmadı.
AKP iktidarı döneminde giderek artı ve iş uluslararası boyuta kadar vardırıldı.
Binerce taraftarı olan ve cübbesi boynuna dolanası bir “Herif” ve benzerleri, ateşe benzinle giderken iktidardan tık çıkmıyor. Çünkü iktidar da dış ilişkilerde aynı yolu izliyor.
Mısır’da Mursi’ye destek vermesi, Libya’da şu anda BM’in tanıdığı yönetime destek vermesi, Suriye’de Esad’a karşı durmasının gerçek nedeni budur.
Bir televizyon kanalında Yaşar Okuyan, Libya’daki olayların patlak vermesi ve henüz Muammer Kaddafi’nin iktidarda olduğu zaman Türkiye’nin tutumuna karşı, Türkiye yönetimine yazdığı mektubu okudu.
O mektubu buldum ve okudum.
ABD Başkanı Trump’un yazdığı mektup, bu mektubun yazında “Aşk mektubu” sayılacak kadar masum kalır.
Trump’dan farklı olarak gayet edep ve adap içinde yazılan mektubu okurken, içim sızladı utandım…
Geçmişti değerlendirerek, edep dışına da çıkmadan ihanete uğramış, sırtından hançerlenmiş bir adamın sitemi bu kadar mı açık ve net anlatılır?
Ne diyelim?
“Allah akıl vermezse bir kula” diyerek bekliyoruz, şimdilik elimizden milleti uyandırmaya yönelik çabalar ile yetiniyoruz.