Kayseri bağcılık kültürünün önemli adetlerinden birisi, bağdan şehre, bugünkü deyim ile yazlık evinden kışlık evine geçerken…
Temizlik yapılan bağ evindeki çer-çöp ne kadar kalabalık varsa, son temizlik yapmak amacıyla ortaya yığılır, gece beklenir ve uyku saatinden önce o yığın ateşe verilir.
Bunun adı, “Alemeti yakmak”, yani ateş yakmaktır.
Sonra evin ahalisi, çoluk çocuk özellikle ki bağ evlerinde eskiden tüm aile bir arada olduğundan kalabalık olur, ateşin etrafına toplanır ve…
“Alemeti yaktık, keyfine baktık, evin anahtarını İfakat Halaya bıraktık” diye bağırmaya başlar. İfakat Hala, henüz bağdan şehre inmeye karar vermemiş, keli, yani bitişik komşunun en büyüğüdür.
Ertesi gün araba ki genellikle at arabası olurdu, gelir ve şehir evine gidecek eşyaları yükler, ekmek sacı da arabanın yanına ya da arkasına asılır ve bağdan şehir evine göçülür…
Şimdi pek öyle değil…
Valizi doldurup bağ evine, yine valizi doldurup şehir evine gidiyorsun altında da kendi özel aracın var. Zaten yaz mevsiminde de bir ayağın sürekli şehirde, şehir evinde oluyor. Eskiden kadınlar, 6 aylık bağ mevsimi süresince belki 2, belki 3 kez ancak şehir evlerine inerlerdi…
Bu kadar hikâye niye?
Aslında hikâyenin başlıkta yazdığım bölümüne geleceğiz, “Alameti yakmak” kısmına.
Ülkemizde bir şekilde zaten “Alemet” yanıyor da şimdi de Ortadoğu coğrafyası içine ABD bir “Alemet” yaktı ki o “Alemet”in getireceği sonucun ne olacağı konusunda hiçbir fikrimiz yok.
Eğer bir fikrimiz varsa o da “Tahmin” veya “Düşünce” seviyesinde kalıyor.
Benim tahminin ve düşüncem o ki Amerika, İran’ın önemli komutanlarından birisi olan Kasım Süleymani’yi öldürmekle Alemeti yakmış, üzerinde de bir güzel Arap ürünü benzini dökmüştür.
İran mutlaka karşı hamle yapacaktır, kaçınılmaz ama boyutu ne olur, eğer biraz olsun İran’daki havayı bilebiliyorsam, düşünmek bile istemiyorum. O yanan alemetin üzerine bir teneke benzin de onlar dökecektir, kaçınılmaz görünüyor.
Bizim için önemli olan, Türkiye olarak bizim penceremizden baktığımızda ne görüyoruz ve olayların neresinde duruyoruz, orası çok önemli…
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın penceresinden baktığımızda, öncelikle konuya mezhepler açından yaklaşacağını düşünüyorum.
Beni bu düşünceye götüren neden de, Süleymani’nin ölümünden sonra kendisinin veya dışişleri tarafından geniş bir açıklama yapılmamış olmasıdır.
Vahabilerin kralı ölünce ülkede üç gün yas ilan eden Erdoğan, Süleymani’nin ölümünde aleni bir taziyede bile bulunmamış, sadece telefon etmiştir. O telefon görüşmesinde de ne dediğini İran ajanslarından öğreniyoruz.
Oysa bu olayla ilgili tavrımız ABD’den yana görünmek olmamalıydı.
Elbette iktidar olarak dış politikada nerede nasıl davranacağımız konusunda doğru işleri bugüne kadar yapmadığımız için burada da aynı şekilde anlamsız ve yanlış tutum içinde olunmayı yadırgamıyorum.
XXX
Bütün anlattıklarım, Ortadoğu ve ne yazık ki Müslüman coğrafyasında yakılan Alemet…
Ancak, yine gündem bir şekilde gözlerden kaçırıldığı gibi, asıl “Alemet” içimizde yanmaktadır. Öyle bir “Alemet” ki, yok muş gibi gösterilmek için, yıllık enflasyonu 12 puanın azıcık altında, 11,84 olarak gösterilerek insanların sevinmesi gerektiğini adeta vurgulayan bir iktidara karşı karşıyayız. Bunun yanında yıl başından itibaren yapılan zamlar, enflasyon rakamının epey üstünde.
Eğer 2020 yılı içinde geniş kapsamlı bir önlem alınmaz ve önlemler de ciddi şekilde uygulanıp da ülkede üretim seferberliği başlatılıp, istihdam da artırılmazsa…
Bak sen o zaman Anadolu’nun orta yerinde yakılan o “Alemet”in büyüklüğüne…
O “Alemet” kimi yakar, orasını kestirmek mümkün değil ama iktidarı yakması, eğer millet “Aklı” ile “Düşünerek” hareket ederse kesin…
Bir tarafta yanlış dış politikanın ülkemiz bütçesi üzerindeki etkisi azımsanamayacak kadar büyük iken, gündem yaratmak ve ekonomiyi unutturmak için de olsa yanlış yatırımları hangi bütçe ile yapacakları belirsiz akıl almaz projelere yönelmek…
Eğer ülkede istihdama ve üretime yönelik girişimlere öncelik verilmez ise, gelecekte işsizliğin boyutlarının nerelere varacağını düşünmek bile istemiyorum.
Çünkü yaratılacak işsizliğin getireceği “Alemet” daha da büyük ve etkili olacaktır. Öyle ki aytık millet, o Alemetin etrafında, gerçekten yanıp kavrulmaya başlayacaktır.
Acı gerçek ise, iktidarın gerçekleri, sadece iktidarda kalabilmek adına görmezlikten gelmesi veya geliyor görünmesidir.
Yakın gelecekte de yine iktidarda kalabilmek adına rüyalarımızı süslemeye yönelik söylem ve uygulamaları olacaktır.
Libya’ya asker göndermeyle ilgili teskerenin içeriğini yazdım.
Eğer bu teskere “Tek adam” için yazılmış olduğu ve TBMM’de kabul edildiği gibi uygulanacak olursa, zaten biz de yakılan o büyük “Alemet”lerin yanında bir küçüğünü yakmış olacağız.
Artık yanmak için Alemetler içinden bir alemet beğenmeye kalır işimiz.
Her tarafa sükunet tavsiyesinde bulunan iktidarın, iç politikada da sükunete ihtiyacı var. Eğer “Tek adam” düşünce ve uygulamaları ile devam edersek, gelecek günler parlak olmayacaktır.
Bu noktada ünlü Rus şair ve yazar Lev Tolstoy’un bir sözünü hatırlatmak isterim…
“Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için güneşin doğduğunu sanırlar.”