Geçen haftanın popüler (Herkesçe bilinen) konusu, damat beyin Hazine ve Maliye Bakanlığından
“Küstüm oynamıyorum” tavrı içinde ve alışılmışın dışında görevinden ayrılıp gitmesi idi…
Adına “İstifa” dediler, görevden affını istedi dediler ama gerçeği bugünler için bilemeyeceğiz
ancak tarih bilecek ve bir gün gelecek, yazacak, gelecek nesiller öğrenecektir…
Neden “Küstüm oynamıyorum” şeklinde diye yorumluyoruz?
Çünkü mahalle arasında çocuklar oyun oynarken, bir tanesinin aniden oyundan çıkış şekline
benziyor da ondan…
Peki, nasıl anladık bunu, fal mı açtık?
Hayır, ne fal açtık ne de başka bir şey, sadece sosyal medya hesabından paylaştığı “Ayrılma
metinini ve gerekçesini” dikkatlice okuyunca net bir şekilde anlaşılır, biz de oradan anladık…
Elbette kişisel yeğlemesidir (Tercihidir) karışmayız ama öncesini ve sonrasını eleştirme hakkımız
saklıdır.
Olaylar yaşanırken, baba Sadık Albayrak’ın da AKP’den istifa ettiği haberi yayıldı.
Bunu üzerine baba Albayrak, uzunca bir bildiri yayınlayarak, istifa haberini yalanlarken, olayın
boyutunu aile boyutuna hatta diyebilirim ki sülale boyutuna taşıdı.
Oğlu bir şekilde görevden ayrılmıştır, konu onundur…
Baba Albayrak için ortaya atılan “İstifa” haberi için yapılacak açıklama çok basittir. Sadece “İstifa”
etmediğini kısa bir cümle ile açıklaması yeterli olacaktır. Herhalde köşe yazısı yazmanın
alışkanlığı içinde döktürmüş maşallah…
Ancak metin çok ilginç…
İçindeki son iki paragrafını vermek isterim…
“Bir dava partisi olan AK Parti’nin ve her daim ‘Nur-u Aynım’ dediğim muhterem Recep Tayyip
Erdoğan’ın yanında, ’ölümüne ölümüne’ duygusuyla, bütün bir aile olarak dimdik durmaktan bir
an dahi vazgeçmemiz mümkün değildir.
Emperyal güçlerin ve yerli uzantılarının, başta FETÖ olmak üzere bütün millet düşmanlarının
karşısında elimizde ‘Selahaddin’in kılıcı’ alnımız ak, başımız dik dağ gibi durmaya devam
edeceğiz. Masa başında sahte fitne haberleri üretenlerin hevesleri kursaklarında kalacaktır."
Bir atasözümüz vardır, herkes bilir. Şöyle der o atasözü…
”Ağır ol da seni bey bilsinler…”
Sözün anlamını hatırlatmak gerekir aslında baba Albayrak’a. Oğlunun istifası sonrasında
hakkındaki söylentiye bu seviyede cevap vermek, hafifliktir. Kendisine bir şey kazandırmadığı
gibi, kişiliğini sorgulatır…
Vereceği cevap tek cümle olmalıydı ki “Bey” olduğunu “Aile reisi” olduğunu bileydik…
Diyecekti ki “İstifa etmedim”, bu kadar…
Oğlunu, dahası aileni neden savunma ihtiyacı duyuyorsun?
Sorunun cevabı belli de burada fikrimizi söylemeyi de doğru bulmuyorum, elimizde kanıt yok…
Ayrıca senin ailen ve oğlun hakkında da kimse “İftirada” bulunmuyor. En azından aklı başında
olan kişiler böyle bir davranış içinde değiller. O sizin hüsnükuruntunuz…
Bakanlık dönemindeki icraatlarını eleştirdik, o da bizim hakkımız…
XXX
Baba Albayrak’ın istifa haberini televizyon programına bağlanarak açıklayan kişi, gazeteci Barış
Yarkadaş…
Açıklaması aynen şöyle: “Berat Albayrak şu an Trabzon'da dinleniyor. Artık siyasete veda etti.
Edindiğim bilgiye göre; bir iddia da baba Sadık Albayrak'ın da AKP'de istifa ettiği yönünde. Ancak
dediğim gibi. Bu bir iddia... Yine bir başka iddiaya göre, Sadık Albayrak, kriz sürecinde Tayyip
Erdoğan'a ulaşamıyor ve çok kırılıyor. Ben, pazar gecesinden beri değişik saatlerde Berat
Albayrak'ı her gün en az 4 kere aradım. Albayrak sonu 61 61 ile biten telefonunu hiç açmıyor.
Berat Albayrak'a şu an hiç kimse ulaşamıyor."
Şimdi sormak gerekmez mi “Bu açıklamanın neresinde Albarak ailesine iftira ve karalama” var?
Çıkarsınız “Aslı yok” dersiniz olur biter, o kadar. Hatta bu açıklamayı yapma görevi oğlunuz
Damat Albayrak’a aittir, size ne? Bu ne celâl, bu ne kin, nefret?
Celalleneceğinize (Hiddetleneceğinize) “Celâl” olsanız (Büyüklük, ululuk) daha doğru olmaz
mıydı?
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda dünürünüz, bağlılığınızı yadırgamayız.
Kan bağınız olmasa da aile bağınız var, kim itiraz edebilir ki?
Ancak Sadık Albayrak…
Sizi ve ailenizi sorgulayacağımız zaman da gelecektir. Bu savunmanızı ve bağlılığınızı o zamanda
gösterir misiniz, bilemem…
Çünkü gelecek günler çok şeye gebe olabilir.
O günler gelince çark etmeyesiniz!...
Ağır ol, bey desinler. Karışma, dâhil olma oğlunun işine. O iş devlet işi, senin devlet işi ile ilgin ne
ki?
Haaa…
Varsa devlet ile girdin-çıktın da zarar görmesin diye “ölümüne ölümüne” bağlılığını azediyorsan
inan ki onu da kınamayız. Çünkü devir o devir…
Bir de konunun bir ucunu “FETÖ”ye bağlamışsınız, ne iş?
Oğlunuz Berat Bey, FETÖ’nün okullarında okumadı mı? 15 Temmuz öncesi dosttunuz idi, “Hoca
efendi, ilim adamı, hizmet adamı” idi…
N’oldu? Hemen vazgeçtiniz o heriften… Kaçarcasına, önceki laflarınızı unuturcasına…
Ne demiş atalarımız?
“Geçme namert köprüsünden, ko su aparsın seni, yatma çakal yatağında, ko aslan yesin seni…”
Hayatta “Ölümüne ölümüne” bağlılık arz etmek marifet değil, önemli olan “Ölümüne ölümüne” dik
durabilmektir…