Aslında bugünün yazısını hazırlamıştım.,”Çanakkale” neden “Geçilmez”, onu anlatıyordum.
Hatta Salı gününün yazısının başlığı ile belliydi, Merkez Bankasının faiz yükseltme kararı ve sonrası ile ilgili düşüncelerimizi sizlere aktaracaktım.
Olmadı, o yazıları birer gün ötelemek zorunda kaldım, çünkü…
20 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 2 adet Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, gündemi allak-bullak etti…
Birisi, İstanbul Sözleşmesinden Türkiye’nin imzasını çekme kararı, diğeri ise 132 gün önce TCMB Başkanlığına atanan Naci Ağbal’ın görevden alınması kararı…
XXX
Önce birincisinden başlayayım…
20 Mart 2021 gün ve 31429 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 3718 sayılı karara göre, “İstanbul Sözleşmesi”nden Türkiye’nin imzası, şu ifadelerle geri çekiliyordu…
"Türkiye Cumhuriyeti adına 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalanan 10 Şubat 2012 tarihli ve 2012/2816 Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan 'Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi'nin Türkiye Cumhuriyeti tarafından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 3'üncü maddesi gereğince karar verilmiştir."
Görüldüğü gibi, 11 Mayıs 2011 tarihinde sözleşmeye imza koyan ve 10 ay sonra 10 Şubat 2012 tarihinde “Bakanlar Kurulu Kararı” ile onaylanan “'Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”, şimdi Bakanlar Kurulu gibi bir kurulun olmaması, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanının “Tek yetkili” olduğu imza ve karar ile kaldırılmış oldu…
Oysa “İnsan Hakları Eylem Planı” kapsamında, kadınlarla ilgili şu ifadeleri kullanmıştı da “Hadi hayırlısı” demiştik…
“Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın ve toplumun tüm kesimlerinin iş birliğiyle bu mücadeleyi sürdüreceğiz.”
Evet, “Hadi hayırlısı” demiştik ama, içimizden de “Dava”larının içinde böyle bir mücadele olmadığını da biliyorduk.
İşte şimdi apaçık gün yüzüne çıktı ki, AKP İktidarı ve Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözlerinde samimiyet yok.
Şimdi merak ettiğim konu şu…
TBMM çatısı altında, “Tesettür” ile kapandıklarını ifade eden ve modasına uyan, bu şekilde inançlarını açığa vurma gayretinde olan kadın milletvekilleri, Türk kadınının haklarının bir şekilde gasp edilmesinde ne diyecekler?
(Tesettür konusuna ayrıca gireceğim fırsat bulunca.)
İkinci merakım, Türk kadınlarının bu konudaki haklı mücadelelerinden ne sonuçlar alacakları ve mücadelelerini ne kadar sürdürebilecekleri.
Bilmeleri gereken şu ki İran’da da şeriat düzeni, benzer adımların birer birer ve bu şekilde atılması ile gerçekleşmişti.
(İran’da 10 yıldan fazla yaşayan ve halen dostluk düzeyinde ilişkileri olan birisi olarak ve bilerek bu ifadeleri kullandım.)
Eğer Türk kadınları şeriat düzenine geçilmesine vize verirlerse, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki, bu süreç çok çabuk tamamlanır ve Türkiye bir “Şeriat ile yönetilen devlet” şekline dönüşür.
Amaçları ve davaları da zaten bunu gerçekleştirmek değil mi?
XXX
Gelelim ikinci konuya…
7 Kasım 2020 tarihinde TCMB Başkanlığına atanan eski bakan Naci Ağbal, görevinden 20 Mart 2021 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile, 132 gün süren görevinden alındı…
Naci Ağbal, göreve geldiği günden bu yana yaptığı çalışmalar ile ekonomide düzelme sağladı mı?
Elbette başarısı ya da başarısızlığı çeşitli başlıklar altında tartışılır. Ancak umulanın ve beklentilerin gerçekleşmediği görüldü, Erdoğan’ın bazı söylemlerinin yerde kaldığı görüldü ve görevden alındı…
Elbette daha detaya şimdi girmeden, benim görüşüm bu. Naci Ağbal’da Erdoğan’ın umduğunu veremedi, gitti. İleriki günlerde geçişmeler nasıl şekillenecek göreceğiz.
Yerine gelen mi?
Tam tanımamakla beraber, faiz konusunda Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı ile aynı yönde düşündüğü yönünde bilgilerimiz var, şimdilik. Uygulamalarını takip edip düşüncemixzi belirtiriz zamanı gelince.
XXX
Ekonomiyi sadece faiz ile birlikte gören, ilişkilendiren anlayış ile, ekonomide bir yere varılamayacağı açıktır. Sadece faizlerle oynamakla, günlük politikalara hizmet edilir.
Oysa ekonomi, sadece faizden oluşan bir şey değildir.
XXX
Elbette her iki konuyu ayrı ayrı ve daha detayına incelemek, derinine kadar inip ”Sebep-sonuç” ilişkilerini araştırmak gerekir.
Şimdilik o kadar derinine inmeye gerek yok, zamanı gelince elbette ineceğiz.
Burada vurgulamak istediğim bir başka konu daha var…
Uluslararası ilişkilerde en önemli konu, hele ekonomide en önemli konu “Güven” olgusunun yaratılmasıdır.
Eğer siz, Uluslararsı ilişkilerde “Güven” ortamı sağlayamıyorsanız, o ortamda söz sahibi olmanız olası değildir, üstelik ülkeyi de devleti yönetenleri de yıpratır.
Bir; eğer uluslararası sözleşmeye imza koyup, hiçbir neden yokken hiçbir geçerli sözünüz de yokken imzanızı geri çekiyorsanız…
İki; merkez bankası gibi önemli bir kurumun başındaki adamı, 132 günde görevden alıyorsanız…
Uluslararası ortamda güven kaybına neden olursunuz, bu durum iktidarı hiç rahatsız etmiyor mu acaba?
Sonrada “Ekonomik reformlardan” söz ediyorsunuz ama güven vermiyorsunuz…