İktidarın her işlevini ve söylemini vatandaşa tercüme ederek anlatmak gerekirse…
AKP iktidarlarının, bir başka deyişle Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 19. bütçesi TBMM’ye sunuldu.
Sunulan bütçeye göre: 2021 yılında bütçe giderleri 1 trilyon 346,1 milyar lira, gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar lira, vergi gelirleri 922,7 milyar lira, bütçe açığı 245 milyar lira olarak öngörüldü.
Devlet bütçesini hazırlamak kolay bir şey değil ama ben size en basit şekilde anlatmaya çalışayım…
Aynı zamanda 245 milyar liralık “Bütçe açığının” olası sonuçlarını…
Konunun “Bilimsel” açıklamasını bilim adamlarına bırakalım, ben dediğim gibi basit anlatayım.
Devlet, yıl içinde yapacağı her türlü harcama kalemlerini alt alta yazar ve karşılarına da ne kadar harcanacaksa, o rakamı koyar, altını da toplar.
Bu giderler bütçesidir.
Örte yandan, yine aynı yıl içinde başta gelir vergileri olmak üzere, beklediği gelirlerin nereden geleceğini kalem kalem alt alta yazar, karşılarına tahmini gelir miktarlarını yazar ve toplar…
Eğer gelir ile gider arasında eşitlik varsa, “Denk” bütçedir…
Eğer geli ile gider arasında, giderin fazlalığı şeklinde fark varsa, bu “Açık bütçe” olarak değerlendirilir.
Çok rastlanan bir şey değildir ama gelir ile gider arasındaki fark, gelir fazla, gider az olursa, “Bütçe fazlası” olarak değerlendirilir…
Cumhuriyetin ilk yılları dışında ilk “Denk Bütçe” Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı döneminde yaşandı. Onun dışındaki hükümetlerin bütçeleri hep “Bütçe açığı” ile TBMM’ne sunuldu ve kabul edildi.
Yine basit bir anlatımla “Bütçe açığı” demek, olmayan parayı harcamak demektir.
Olmayan parayı harcadığınızda ya da olmayan para ile yatırım yaptığınızda alacaklıların parasını ödeyemez, geciktirir durumda olursunuz.
Ya da o açığı kapatmak için bir yerden “Borç” para almak zorunda kalırsınız.
Genelde alınan “Borç” ya devlet tahvilleri şeklindedir, ya da belli finans kurumlarından alınan “Borç” paradır ve elbette devlet tahvili de olsa, dışarıdan alınan da olsa, karşılığında ödenecek “Faiz” de vardır.
O zaman iktidarın 19. bütçesinde gösterilen 245 milyar lira “Bütçe açığı” neyi ifade etmektedir acaba?
Bu konuda çeşitli varsayımlar sıralanabilir…
2021 yılı içinde iktidar, ekonomik baskıya dayanamayacak ve erken seçime gidecektir. Yani, seçim meydanlarına çıkıp propaganda yapacak, seçim sonrasındaki projelerini anlatacak. Bütçede bu projelere ayırdıkları parayı gösterecekler ama para var mı yok mu onu sorgulayan olmayacaktır. Kim vaatlerini altın kaplama ile süslerse, ona inanılacaktır.
İkincisi, öngörülen ve programlanan yatırımların büyük bir bölümü gerçekleşmeyecektir. Diğer bir deyişle lafta kalacaktır.
Üçüncüsü ve en tehlikelisi, açığı kapatmak için ya dış borç alacaktır ya da karşılıksız para basacaktır.
Düşünün…
Değerlendirme kuruluşları Türkiye’nin kredi notunu sürekli düşürürken, kim güvence alıp da borç verecek?
Deki verdi, olmayan paranız ile borcun aslını ödeyemeyeceksiniz, sürekli faiz ödeyeceksiniz, bütçe açığı, dış borç miktarı giderek artacak…
Ya da Türkiye’nin varlıklarını satarak bütçeye gelir sağlayacaksınız. Yapıyorlar da…
Eğer karşılıksız para bastırırsanız TCMB’sına emir verip, o zaman da enflasyon başını alıp gidecek ve zapt edilemeyecektir.
Yani iki ucu da tehlike saçan bir değnek…
İşin daha da acı tarafı, bu kadar (245 milyar lira) açık bütçe ile ülke ekonomisini düzeltemezsiniz…
Ülke ekonomisini düzeltmenin genel kuralları vardır. Ben yaptım oldu ile ekonomi düzelmez…
Bilgi ister, ihtisas ister, beceri ister, hukuk ister, demokrasi ister, güvence ister. İster oğlu ister yani…
Bizde şu anda hangisi var?
Hiç biri de yok…
O zaman 2021 yılında görünen köy, kılavuz istemez…
Yoksulluğa, işsizliğe, üretimsizliğe, kısacası sefalete batmış köy göreceğiniz şey…
XXX
Bir başka konu, bütçe ile ilgisiz elbette.
Çok ilginç bir söz söyledi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan…
"Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde belirlenen zamanın dışında bir seçime gidilir. Bunlar kabile devletlerinin yaptığı işlerdir."
Gerçekten gülesim geldi…
Biz 24 Haziran’da seçim yapmadık mı?
O seçim sonuçlarını beğenmeyip, 4 ay sonra 1 Kasımda bir daha seçim, yani “Erken seçim” yapmadık mı?
Demek ki biz “Kabile devleti” imişiz…
Zaten kabile devleti de “Tek adam” tarafından yönetilmez mi? Bir “Kabile Reisi” vardır, bir de geri kalanlar…
Demek ki biz de “Kabile” olmuşuz da haberimiz yok. Sonunda itiraf gibi ifadeyi de bulduk…