Doksan sekiz yaşındaydı geberdiğinde.
Dünya tarihinde hiçbir darbeci onun ki kadar, anayasaya koyduğu madde ile rahat olmadı.
Dünya tarihinde demokratik bir ülkede monarşiyi yaşayan tek cunta lideri.
Kendi evlatlarını yiyemeyen tek darbenin halkına tepeden bakan diktatörü.
“ Yargılanamazlar “
Ona göre 12 Eylülün tek amacı demokrasiyi rayına oturtmaktı.
Ona göre ; “ Devlet ve millet sahipsiz bırakıldığı için silahlı kuvvetler yönetime el koydu “
12 Eylülün en sıcak günlerinde eyleme geçen ilk düşüncesi;
“ O taraftan da bu taraftan da iki şer tane sallandırın “
Suçsuz olduğu askeri mahkemece karara bağlanmış rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu’nu bilerek isteyerek üç ayaklı darağacına gönderdi.
Cevdet Karakaşları, Fikri Arıkanları, Cengiz Baktemurları, Ali Bülent Alkanları, Halil Esendağları, Ahmet Kerseleri, Selçuk Duracıkları, Veli Can Oduncuları.
Daha nice Yusufiyeliler, bir karıncayı bile ezmedikleri halde, parfüm kokulu yatağında, tek adam olmanın hayali içinde yatarken asıldılar onun emriyle.
Ankara’da bir askeri öldüren on yedi yaşındaki Solcu Erdal Eren’in yaşını büyüttürüp astıracak kadar gözlerini kan bürüdü.
Akıl almaz işkencelerin yapılmasına göz yumdu.
Akıl almaz işkenceler sonunda hayatını kaybeden, kafayı yiyen insanların ölümünden zerre kadar rahatsızlık duymadı. Vicdanı sızlamadı.
Nah! Yaparsın.
Gırtlağına kadar çukurdaydı ama hâlâ kuyruğu dikiyordu
İşi çok zordu ihtiyar bunağın. Astığı ülkücü masum gençler onu bekliyorlardı diğer tarafta.
Otuz dört yıl sonra diğeri ile birlikte yargılandı ve ömür boyu hapse mahkûm edildiler.
Adet yerini bulsun türünden.
Bilmeyen de gerçekten bu iki herifin demir parmaklıklar arkasına gireceğini zannedecekti.
Amerika’nın emriyle, bu ülkede oluk gibi akan kanı bir günde bıçak gibi kesen darbenin diğer bütün işkenceci aktörleri de hesap vermeliydi.
Zaman, müthiş şey. Yıldızlar sönüyor, saltanatlar bir sabun gibi elden kayıp gidiyordu.
İşte tek ve en büyük hüsranı bir türlü durduramadığı saatlerde yaşadı.
Kederini dağıtmak, eski diktatörlük günlerinin hayali içinde “ nu “ resimleri yapmaya başladı kameraların yirmi dört saat koruduğu saray yavrusunda.
Nedir “ Nu “ ? Bilmeyenler için söylüyorum;
Anadan üryan kadın resimleri.
Ellerinden hiç gitmeyen, yaşadığı sürece de hiç gitmeyecek kan kırmızısı boyalarla.
Efkârını dağıtmak için o büyük edebi ( ! ) kalemiyle anılarını içeren kitap bile yazdı.
Bu kitapta “ Allah bile dünyayı adaletsiz yaratmış “ diyebilecek kadar ilahi adaletin, hâşâ Allahın eksiklerini buldu Netekim.
Bir ara, güya birlik ve beraberlik adına, ülkeyi bölüp parçalamakla suçlayarak astığı fidan gibi çocukların aksine, Ülkenin sekiz eyalete bölünmesini istedi.
Tıpkı Amerikan istekleri doğrultusunda. Tıpkı Türk milliyetçiliğine düşman Amerikan piyonlarının emelleri, yüz yıllık planları doğrultusunda.
Böl, parçala ve yut.
Ayakta kalan tek Türk Vatanını. Esir olmayan tek Türk Yurdunu.
Cumhurbaşkanlığı döneminde ; “ Tek vatan, Tek Bayrak, Tek millet “ söylemleri içinde Kürtçe şarkılara bile izin vermezken, Pkk ağzı ile konuşmaya başladı.
Kendisini en fazla Apo alkışladı. Pkk’nın siyasal uzantıları Onu referans gösterdiler.
Dün Ali Kemaller vardı, Damat Feritler vardı. Onlar da devlet adamı sıfatıyla alkış tuttular kahpe İngilize, kalleş Fransıza, Yunan Gavuruna.
Üstelik Devletin menfaati adına, huzuru adına.
İdama mahkûm olsalar ne yazardı.
Ve geberdi. Geberdiler bir bir.
Zannettiler ki ölüm onlara gelmeyecek, dünya döndükçe faşist diktatör kalacaklar ülkemin üstünde.
Şimdi mi?
Cehennem çukurundan bir çukur olan toprağın altında çığlığından dağlar ürperiyor.
Mahşer de hesap verecek ve ilahi adalet öyle teselli edecek ki astığı o gençler yapışacaklar yakasına.
Çok şükür o kirli adı caddelerden, bulvarlardan kaldırıldı.
Faşist cunta ve yandaşlarının sürdüğü 12 Eylül, bu ülkenin alnından kara bir leke gibi hiç silinmeyecek..