BİR FASL-I HARMAN
VE CEVİZLİ ŞEKER SUCUĞU
-----------------------
Ali Rıza Navruz
Evet; "dün dünle geçmiştir, bu gün yeni şeyler söylemenin vaktidir" yâ Hazreti Mevlâna!.. Biliyorum ey halkım –ki bu söz doğrudur- ama dünden bu güne bir şeyler taşımak da misyonumuz olmalı diye düşünmeden edemiyorum işte… Ve zaman tünelinden geçip elli yıl öncesine uzanmak istiyorum bu gün.
"İçenler sihirli pınarlarından,
Şöyle bir silkinir ceylan olurlar.
Onlar ki sapansız, tarlasız çiftçi
Davarsız, kavalsız çoban olurlar"
O yıllarda ailem çiftçilikle uğraşmadığı için bu konulardaki tüm birikimim dedemler tarafından elde ettiklerimle sınırlıdır. Bu sınırlı bilgilerime gözlemlerimi de katarak anlatacaklarım biliyorum ki tereciye tere satmak bâbından bir şeyler olacaktır. Ama olsun! Tereci olmayan şu genç nesle o dönem yaşantısının hazzını verebilmek, en azından hissettirebilmek de güzel olacak…
Harman; uzak anlamıyla da olsa bazı işlerin yapıldığı alan olarak algılanmalı. Bir nev’i çiftçinin bilgi işlem merkezi… Bu yer, genelde köyün biraz dışındaki uygun bir alandır. Hemen herkesin bir harman yeri mutlaka vardır. Yaz dönemi ekinler biçildikten sonra başlar harman faslı köyde… Traktör öncesi bu dönemde tarlada özenle yığın hâline getirilmiş bulunan ekinler gerek kağnı ve gerekse at arabası ile harmanlara taşınır… Dövenlerin dişleri çakmaklandıktan sonra başlar dönüşüne harman faslı; harman döner sap döner, sap döner saman döner… Bu fasıl böylece uzun bir zaman diliminde sürüp gider.
Bu faslın virgülü harman geceleridir bence… Genelde çiftçi ailelerinin genç erkekleri yaz boyunca harmanda yatıp kalkarlar. Yani; leyl-i okul!.. Aile büyükleri akşam evlerine ulaştıkları andan itibaren şenlik başlar harman yerinde. Urup ya da ölçekler dolusu tahıl H.Ahmet Amca’nın dükkânına akmaya başlar. Dükkândan harmanlara akansa; cevizli şeker sucuğu… Götürülen tahıl dükkânın bir köşesine boşaltılır. Karşılığında, göz kararı tartılı bu meşhur sucuk harmana taşınır… Sucuğun gramı ya da dirhemi kaç paradır, tahıl kaç paradan işlem görür, -sanırım güvene dayalı olduğundan- bu hususlar aldırılmayan teferruatlardır…
'Yıldızların altında muhabbet' ve 'haşmet' ne güzel şey olurdu bu saatlerden sonra harmanda… Elde şeker sucuğu, dilde yârenliğin bini bir para… Şuna inanıyorum ki o şeker sucuğuna o tadı veren bu muhabbetler ve yârenliklerdi… Şimdi bir akl-ı evvel çıkıp; /evlat o dönemler sizler için neşeli bir oyundan öte anlam taşımaz. Siz gidin o günlerin rezaletini büyüklerinizden sorun/ diyebilir bana… Kimlere sormadım ki!.. Özellikle şu meşhur 'Marşal Yardımı' sonrasından bu güne o nostaljik köy mutluluğunu çıra ile aradıklarını söylediler hep… Ve söylediler o şeker sucuğuna tadın mutlu insanlıktan geçtiğini aslında…
'Bu gün yeni şeyler söylemenin vaktidir' biliyorum… Ama bu fasl-ı harman ve cevizli şeker sucuğu da es geçilmezdi ki hani!..