Sordum Sarıçiçeğe…
Döndü bana, “Buyur gardaş” dedi…
Dedim Sarıçiçeğe, “Ekonomi tepetaklak, Suriye her gün milyonlarca para yutan kara delik, üretim yok, açlık, yoksulluk ve işsizlik sayısı giderek artarken, halen israf etmenin ve 80 milyona araç almanın mantığı ne?”
Dedi ki Sarıçiçek, ”Annen baban var mıdır?…”
Hoppalaaa…
Dedim ki Sarıçiçeğe, “O soruyu ben sana soracağım, vakti gelince, gerçi benim anam da babam da rahmete kavuştular da bu ne şimdi?”
Tıssss…
Cevap yok.
Demek oluyor ki cevap veremiyorsan, ya susacaksın ya da konuyu başka yere çekeceksin ki herkesin dalgası dağılsın…
Böyle olmasa bizim Sarıçiçek sessiz kalır, konuyu anama babama getirmeye kalkar mı?
Dedim Sarı çiçeğe, “Madem ki buna cevap veremiyor veremiyorsun, de bakalım Suriye Bataklığından nasıl kurtulacağız?...”
Dedi, “Anan baban topraktır…”
Dedim, “Heee… Benim anam babam topraktır da seninkiler hayatta mı, onlar da topraktır…”
Anladık ki buna da cevap yok, son bir soru sorayım istedim.
Sordum sarıçiçeğe, “Sen beni bilir misin?…”
Dedi, “Ne bileyim len sen kimsin…”
Gerisi var da kendime yedirip yazamıyorum…
Anlaşılan o ki, yine kendimiz konu bulup yazacağız, yazalım o zaman…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşabilmek için yine bir bahane buldu ve Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen2019-2020 Yükseköğretim Akademik Yılı Açılış Töreni’nde konuştu.
Konu elbette eğitim idi ver şöyle bir cümle kurdu…
“Bundan yaklaşık 13 yıl önce ülkemizdeki her yıla üniversite kurmayı hedeflediğimizde birileri bizi eleştiriyordu. Fakir fukaranın Hakkâri’den evladını İstanbul’a Ankara’ya göndermesi mümkün müydü? Ama biz ne yaptık imkânları yavrularımızın ailelerimizin ayağına getirmiş olduk.”
Sarıçiçeğe soruyoruz bir cevap alamıyoruz, cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanına da sorsak bir cevap alamayacağız, şimdiye kadar olduğu gibi.
O zaman ortaya karışık soralım…
Üniversiteler açtın, başlarına rektör de atadın da, eğitim kadrosu nerede?
Benim birçok tanıdığım var Hakkârili ve Van’lı… Hemen hepsi de yüksekokullarını ya Ankara’da ya da İstanbul’da bitirdiler.
Yani demem o ki, açmayla olmuyor bu işler.
Elbette konu eğitimle kalmıyor, hemen siyasette geçiyor ve en yakın gündemi anlatıyor…
“Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile biliyorsunuz Astana zirvesini beraber gerçekleştirdik. Üçlü zirvede Suriye ile ilgili çok önemli kararlar aldık. Suriye’deki insani ve siyasi krizlerin çözümü bakımından önemli kararlar aldık. Büyük bir göç dalgası potansiyelini de içinde barındıran İdlib’teki durumla ilgili de görüş birliğine varıldı. Anayasa komitesinin oluşmasındaki tüm pürüzler giderildi.”
Eee… Sonra?
Türk Halk Müziğini çok sevdiğim için, bazen söylerim de birinci mısradan sonrası aklıma gelmez. İşte tam o sırada rahmetli babam; “Noldu? Arkası bağ duvarı mı?” derdi…
Bunun da arkası bağ duvarı…
Bilinen bir gerçek var ki, çözüm için Suriye Devleti’ni yöneten güç ile birlikte olmadıkça çözüm yoktur. Bunu yıllardır Cumhurbaşkanı ve AKP Başkanı Erdoğan’a anlatamadık gitti. Tükürdüğünü yalayamıyor, o nedenle de çözüm yoluna br türlü giremiyor…
Amerika var sonra, o n’olacak?
“ABD ile güvenli bölge kurulması için iki hafta içinde bir sonuç çıkmazsa kendi harekât planlarımızı devreye sokacağız.”
Sorsak yine Sarıçiçeğe “Ne dersin” desek…
Bu kez vereceği cevabı adım gibi biliyorum, “Ölüm bize yakındır” diyecektir…
O nedenle sormuyorum, yine ortaya karışık soruyorum…
Neden iki hafta? Bugüne kadar geçirdiğimiz kaç iki hafta oldu?
Amerika’nın keyfini mi bekleyeceğiz?
Amerika, seninle flört ederken, öte yandan Suriye’de kendi programını uygulamakla meşgul, eğer görmüyorsan ben ne diyeyim…
Bugüne kadar tiyatrodan devriye atmaları izliyoruz da içimiz yanıyor.
Yine aldatıldığımız ya da aldatılmak üzere olduğumuz ortada. Amerika, kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için her şeyi göze alır…
Başarılı olur veya olmaz o başka, ama göze alır da biz neden göze alamıyoruz?
Buna Sarıçiçek de cevap veremez bence…