Her gün saatler 16’yı vurdu mu, yüreğimin kapısını gıcırtıyla aralayan biri olurdu.
Bu, Zeki Müren’di. Daha doğrusu onun dâvudi sesi...
O sesi duyduğum an tüm benliğimle seyahate çıkardım.
Onun okuduğu her şarkıyla birlikte kâh şeker pembesi bulutlarla oynaşır, kâh kelebeklerin tül kanatlarında sevgilere, sevgililere uçardım.
Bazen de kekik kokulu bir rüzgârla çok özel bir yüreğin yalnızlığına bürünürdüm.
Şunu itiraf edeyim ki; Onu gerçek anlamda tanıyıncaya kadar pencereden hep dışarıya bakardım.
İşte o mübarek kişi ki bana, dışarıya baktığım cama bakmayı öğretti, sonra da yüreklere...
Henüz Eylül’ün sonlarıydı (24 Eylül 1996), henüz deli sağanak yağmurlar başlamamıştı, henüz vakit daha erkenken böyle ayrılıklar olur muydu?
Selahattin Pınar’ın Hisar bûselik bir eserinde o; “beni de alın koynunuza ne olur hatıralar” diyordu. Hatıralar değilse de, toprak ana aldı işte!..
Ruhu şâd olsun... Onu seven bizlerinde başı sağ olsun tabii ki! Her ruh ölümü mutlaka tadacağına göre hayıflanmak boş olsa gerek…
Onun şiir yazdığını da biliyoruz. Evet, o bir şairdi. Bıldırcın Yağmuru kendisinin şiir kitabıdır. Bu kitaptan “Ölmek İstiyorum” isimli şiirini buraya almayı uygun buldum…
ÖLMEK İSTİYORUM
^^
Yücelerden gelen bir sese çek beni Tanrım!
Bilinmeyen diyarlar istiyorum;
Oralarda türkü söylemek...
Oralarda şarkı...
Yıldızdan yıldıza atlamak.
Tabanlarım alev alev.
Karadut gölgesinde başak olur mu?
Hayallerim saçma.
Saçma diye sana derler, sen diye bana.
Kaç serçe vuruldu sorsana.
Bilinmeyen diyarlarda
Bıldırcın yağarmış; Topsuz, tüfeksiz.
Saçması sensiz...
Sabır koruk helva
Helva, koruk, sabır kulak
Zarındaki bu sessiz
Musikiden kurtar Tanrım.
Yıldızlara çek beni
Bilinmeyen diyarların,
Bilinmeyen kişisi olmak istiyorum.
Ölmek istiyorum…
^^
ZEKİ MÜREN