ah sesimi boğan sus/kum!!!
“Ölürüm gitme kal, kal biraz daha" diyebilmeye yetmeyecek bil ki nefesim… Hayır hayır! Kabrime navruz çiçeği, kabrime begonyalar dikme beee! Kokularında seni bulurum sonra. Kahrolurum..! Haydi, duy artık sesimi… “Gelme” deyişimi duuuuuy!.. Sevdamın büyüklüğü kadar özgürüm artık! Gözlerimin dumansı maviliğine topraklar mihman olmuştur. Masum günahlarımla baş başayım şimdi! Hep başı loş iklimlerde kaybolmuşumdur…
Şimdi ara yerde hüzün tekrar büyüyecek! Ortalarda kalacak hatıralar Bölük pörçük… Ve bu tür şiirlerimin pusulası hep sevgiyi gösterecek bu yolun yolcularına… İşte o gün ki; inan olsun yüreğim hepten üşüyecek!.. Bu uğurda ölürsem eğer; genç çobanın yere düşen gözünden, Artemis'e inada iki dal ince karanfil açsın..!
Ve sonrasında bir anda kendimi Nev'i zannedip devam ettim: "Belâ dildendir ol dildâr elinden dâdımız yoktur/ Gönüldendir şikâyet, kimseden feryâdımız yoktur.” Ah sesimi boğan suskum ah! Hangi kum diken olmayacak göze? Ve hangi göz yorulmaz yolcudur çilehanemde? Neyse yine dallanmayalım. Sonra ipin ucu kaçıyor ve olan bana oluyor güzel kalpli...